Şevket Yılmaz Devlet Hastanesi Başhekimi Dr.
Osman Naci Çelik, 26 Mayısta hastanede çıkan, 8 kişinin ölümüyle
sonuçlanan yangınla ilgili olarak Sağlık Bakanlığı Teftiş
Kurulu’nca hazırlanan rapora ilişkin "Hiçbir kişi suçu kesinleşinceye
kadar suçlu ilan edilemez. Nasıl bir ülkede yaşıyoruz ki insanlar bu şekilde bu
durumlara sokulabiliyor?" dedi.
Dr. Çelik, düzenlediği basın toplantısında, 8 hastanın ölümüyle sonuçlanan
olayın hasta yakınlarından sonra en çok kendilerini üzdüğünü belirterek, vefat
eden kişilere başsağlığı diledi. Böyle bir olayın bir daha yaşanmaması
temennisinde bulunan Çelik, söz konusu olayla ilgili bugüne kadar herkesin
konuştuğunu, sadece kendisinin yorumda bulunmadığını ancak Sağlık Bakanlığı
müfettişlerince hazırlanan raporun kamuoyuna açıklanmasının ardından valilik
izniyle bu toplantıyı yapmaya karar verdiğini belirtti.
Çelik, bakanlık müfettişlerinin hastanede yaklaşık 2 aylık incelemelerinden
sonra oluşturduğu raporun basın bildirisi haliyle duyurulmasının kendisini çok
şaşırttığını kaydederek, şöyle konuştu:
"Bugüne kadar hiç görülmemiş şekilde, bir basın bildirisiyle müfettiş
raporunun ayrıntıları, bizim hangi konularda suçlandığımız, hangi cezaları
alacağımızı içeren müfettiş raporları, bakanlığın basın bülteniyle
duyurulmuştur. Ben de bu vesileyle öğrendim. Devlet idaresinde müfettiş
raporları mahremiyeti olan incelemelerdir. Müfettişler bağlı oldukları kurumun
idarecilerinin emrinde görev yapan incelemeci kişilerdir. Bunlar raporlarını
hazırlar, bu rapordan kendileri dışında raporu sunacakları makamın dışında
herhangi bir kimsenin haberi olmaması gerekir. Bunun usulü budur."
-Müfettiş raporları bir kanaattir-
Yaklaşık 20 yıllık meslek hayatında hiç rastlamadığı şekilde, makam
tasarrufta bulunmadan, ilgili kişiye bir tebligat yapılmadan raporun basınla
paylaşıldığını öne süren Çelik, şöyle konuştu:
"Bu konuyla ilgili hukuki haklarımı uygun gördüğüm takdirde kullanacağımı
ifade ediyorum. Müfettiş raporları bir kanaattir. İdari yargı yoluna
gidebilirim. Oradan, Danıştaya itiraz edebilirim. En sonunda isnat edilen ceza,
kesinleşmiş olur. Tarafsız yargı mensuplarınca, hukuk tarafından
kesinleştirilmiş olur. Müfettişlik, kuruma bağlı çalışan bir müessesedir.
Dolayısıyla tarafsız olması mümkün değildir. Onun için kişilere yargı yolu
açılmıştır." Çelik, kendilerinin "kesin suçlu, kabahatli" ilan edildiğini
ileri sürerek, "İşte hastane yangınındaki suçlular belli oldu, her şey ortaya
çıktı" diye kamuoyuna sunulduklarını, bunun etikle de hukukla da alakası
olmadığını savundu.
-Biz de yanlış yapabiliriz-
İdareci arkadaşlarıyla birlikte 1200’ün üzerinde kişinin çalıştığı, günde 3
bin 500, 4 bin vatandaşa sağlık hizmeti verilen bir kurumda sorumluluk
üstlendiklerini ifade eden Çelik, şunları söyledi:
"Her insan gibi biz de yanlış yapabiliriz ama benim ve diğer arkadaşlarımın,
hastalarımıza, hasta yakınlarına karşı sorumluluklarımızı yerine getirme
noktasında adeta vurdumduymazlık içinde bulunduğumuzu ifade etmek bize yapılmış
çok büyük bir haksızlıktır. Bu kurumda devleti temsil ediyorum. Dolayısıyla
bizim bu şekilde bütün ülkeye suçlu olarak ilan edilmemiz kabul edilebilir bir
şey değildir. Biz de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyız. Memleketini, milletini
seven, onlara en iyi şekilde sağlık hizmeti vermek için gayret eden insanlarız.
Böyle bir muameleye tabi tutulmamızı kabullenemiyoruz. Biz de insanız. Bizim de
eşimiz, dostumuz var. Toplum içinde tanınan, bilinen insanlarız görevimiz
icabıyla. Bu şekilde itham edilerek, suçlanarak düşürüldüğümüz durumu, bu duruma
sebep olanlar acaba hiç düşündüler mi? Bundan acaba rahatsızlık duyuyorlar mı?
Bu ülkede kimlerle alakalı neler söylendi, neler yazıldı ama herkesin bildiği
gibi çok temel bir hukuk öğretisi olarak, hiçbir kişi suçu kesinleşinceye kadar
suçlu ilan edilemez. Nasıl bir ülkede yaşıyoruz ki insanlar bu şekilde bu
durumlara sokulabiliyor?"
Osman Naci Çelik, yangın çıktığını fark eden personelin itfaiyeyi beklemeden,
kendilerini tehlikeye atarak müdahale ettiğini belirterek, hastanenin eksi 2.
katında çıkan yangının, binanın fiziki eksiklikleri nedeniyle 5. kattaki genel
yoğun bakım ünitesindeki hastaları etkilediğini bildirdi. Olayda "çok ileri
sağlık sorunları olan" 8 kişinin kaybedildiğini ancak o gün hastanede yatan
400’ün üzerindeki hasta ve hasta yakınının personel tarafından herhangi bir
zarara uğramadan kurtarıldığını kaydeden Çelik, "Olayı asla hafife almıyoruz
ancak bu yönünden de bakılmalı. Keşke olmasaydı. Buna en çok biz üzülüyoruz"
dedi. Çelik, ne hastanenin ne de yüklenici firmanın tesis ettiği elektrik
sisteminden kaynaklanmayan yangının sekreter bankosundaki ek bir kablodan
çıktığının belirlendiğine değinerek, dumanın hastanenin çeşitli kablo ve gaz
sistemlerinin geçtiği "şaft" denilen yapıların baca gibi üst katlara çıkarılması
ve bazı katlarda tedavi ünitelerinin içinden geçirilmesi nedeniyle tüm hastaneye
yayıldığını bildirdi.
Şaft sistemini kendilerinin yapmadığını, sistemde yapımdan kaynaklanan
eksiklik ve yanlışlıklar bulunduğunu söyleyen Çelik, "Aynen baca gibi aşağıdaki
dumanı çekiyor, gidiyor. Hastanenin değişik bloklarında, çok değişik yerlerinde
dumanın görülmesinin nedeni bu sistemdir. Sistemde dumanın yayılmasını önleyecek
izolasyon yoktur. Şaft kapıları ahşaptan yapılmış. Bunu ben söylemiyorum. Bütün
raporlarda ifade ediliyor. Hekim olarak bu konuları bilmem mümkün değil" diye
konuştu. Çelik, ne SSK bünyesindeyken ne de Sağlık Bakanlığına bağlandıkları
dönemde hastanede konunun uzmanı bir sivil savunma uzmanı bulunmadığını, 2006
yılında bu konuyla ilgili olarak İl Sağlık Müdürlüğüne talepte bulunduklarını
ancak cevap alamadıklarını iddia etti.
-Teknik konular-
Olaydan birkaç ay önce Sağlık Bakanlığı Savunma Sekreterliği heyetince
hastanede denetim yapıldığını, kalorifer çalıştırılmasına ilişkin talimatın
eksikliği dışında bir noksanın tespit edilip taraflarına bildirilmediğini ifade
eden Çelik, şunları kaydetti:
"Konuştuğumuz konular teknik konular. Bu eksikliklerin tespit edilip
yapılmasının sağlanması teknik insanların yapacağı hususlardır. Bir başhekim
olarak hekimin değil. Hastanemizde ne SSK döneminde ne de Sağlık Bakanlığı
döneminde bir tane bile kadrolu mühendisimiz olmamıştır. 2007 yılında yazı
yazdık, bir elektrik ve bir makine mühendisi, çeşitli teknisyenler talep etmişiz
ama herhangi bir iyileştirme olmamıştır, cevap dahi gelmemiştir. Raporda,
yüklenici firmanın yaptığı değişikliklerin bakanlığa bildirilmediği söyleniyor.
Binada, tesisatta bir tadilat projesi yapılması gereken bir durum olmamıştır.
Allah aşkına, Sağlık Bakanlığımızda elektrik, su sorunu çıksa bunun hesabını
bakan beye mi sormak lazım. Sağlık Müdürlüğünün binasında bir şey çıksa bunun
cezasını oradaki teknik insanlara mı sormak lazım yoksa sağlık müdürüne mi?"
Çelik, raporda "Kablolar, yönetmeliğe uygun değil, siz neden bunu fark
etmediniz?" denildiğini belirterek, bunu fark etmesi gerekenin kendileri
olmadığını, kablolardan ruhsat veren kurum ve söz konusu firmanın sorumlu
olduğunu savundu. Çelik, şöyle konuştu:
"Hastanenin kablo bacasında (şaft) bulunan kabloların ’halojen free’
kablolara dönüştürülmemesi, katlar arasında duman yayılmasını engelleyici
düzenlemelerin 2002 tarihli yangın yönetmeliğinin bu konudaki hükümlerine rağmen
yapılmaması nedeniyle suçlanıyoruz. Anlattığım bütün hususları müfettişlere de
ifade ve ibraz etmişim. Belgeleriyle birebir sunmuşum. Hastanemiz 2002 yılında
açıldı ama geçici kabulü 2003 yılında, 2004 yılında da kesin kabulü yapılıyor.
Bu ne demektir? 2002, yönetmeliğin yürürlükte olduğu bir yıldır. Bu binayı yapan
kurumun binayı mevcut tüm yasa ve yönetmelikler çerçevesinde yaptırması, kabul
etmesi gereken bir durum. Bu bina, yönetmeliğe uymayan pek çok yönüyle kabul
ediliyor. 2004 yılında kabul edilen bina, mevcut yürürlükteki yasa ve
yönetmeliklere göre tam demektir. Dolayısıyla bizim binanın yangın yönetmeliğine
göre bir eksikliği olmamış olması lazım. Biz de o şekilde biliyoruz. Bu binayı
kabul eden SSK’nın teknik heyetinin bu yönetmelikten haberdar olmaması, bunu
bilmemesi, bunu atlayarak kabul etmesini düşünmek mümkün mü? Sağlık Bakanlığı da
inceleme yapmamıştır."
İkinci el otomobil alınırken bile eksiği var mı diye kontrol ettirildiğini
belirten Çelik, şunları kaydetti:
"60 trilyonluk bir tesisi devralıyorsunuz ve bugüne kadar ne var, ne yok
demiyorsunuz. Hal böyleyken arkadaşlarım ve ben ’2002 yılındaki yönetmeliğe
uygun yapmadınız’ diye suçlanıyoruz. Bunun bir izahı var mı? Bu binayı kim eksik
şekilde yapmışsa tabii ki o kabahatlidir. Bu eksiklikler olduğu, yönetmeliklere
uymadığı halde bu binanın kabulünü kimler yapmışsa onlar sorumludur. 4 yıldır
uhdenizde bulunan, teslim aldığınız bir binayı bir inceleme, değerlendirmeden
geçirmeyen yetkililer de sorumludur herhalde. Burada bizim nasıl bir
sorumluluğumuz olabilir Allah aşkına. Biz de herkes gibi bu olaydan sonra
öğrendik bu eksikliklerin olduğunu. Ben bir hekim olarak bununla suçlanıyor ve
cezalandırılıyorum. Vicdanen de bu konuda rahatsızlık duymuyorum. İnsanlarımızın
vefatından duyduğum rahatsızlık ayrı. Ama bilgim dahilinde bir eksiği, bir
gediği yapmamış, yaptırmamış değilim. Burada bizim sıkıntımız, eksiğimiz yok.
Görevimi ilk günden bugüne kadar en iyi şekilde yapan bir idareciyim. İstifa
etmeyi düşünmem için sebep olmadığını düşünüyorum. Bakanlığın takdiridir, bizi
görevimizden alırlar, benim bileceğim bir iş değil. O noktada hukuk önünde
gideceğim yollar varsa bunları kullanırım veya kullanmam."
Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulunca hazırlanan raporda, Hastane Başhekimi Osman
Naci Çelik, Hastane Müdürü Salim Özdağ, müdür yardımcıları Mehmet Genç ve Yakup
Güler’in "görevlerini gerektiği gibi yapmakta ihmalleri olduğunun saptandığı,
görevlerinden alınmalarının uygun olacağı" belirtilmişti.
|