İstanbul Demir ve Demirdışı İhracatçılar Birliği Yönetim Kurulu
Üyesi, İstanbul Sanayi Odası Meclis Üyesi ve Urtim Kalıp ve İskele Sistemleri
Genel Müdürü Serdar Urfalılar, URTİM Kalıp ve İskele Sistemleri
hakkında detaylı bilgi vererek, iş güvenliği konusuna ve yapı sektörünün
sorunlarına değindi.
Öncelikle, URTİM Kalıp ve İskele Sistemleri hakkında detaylı bilgi
alabilir miyiz?
URTİM Kalıp ve İskele Sistemleri, inşaat sektöründe inşaatçının hızını ve
kalitesini arttıran endüstriyel kalıp ve iskele sistemleri üreten bir firma. 32
yıldır sektöre hizmet veren URTİM, kalıp ve iskele sistemleri konusunda inşaat
firmalarına satış öncesi ve satış sonrası projelendirme, kalıp ve iskele
danışmanlığı gibi hizmetler sunarak projelerinin başlangıç aşamasından sonuna
kadar firmalara destek oluyor.
Yapı sektörünün öncü firmalarından biri olan URTİM, şu anda 150 çalışanı ile
İstanbul’da 20 bin metrekare modern üretim tesisinde yılda 30 bin ton çelik
malzemeyi kaynak robot teknolojisi ile üretiyor ve üretiminin yüzde 60’ını 25
ülkeye ihraç ediyor.
2011 senesinde, dünyaca ünlü Azerbaycan Haydar Aliyev Müzesi, Azerbaycan Bakü
Havaalanı, Kazakistan Almata Havaalanı başta olmak üzere çeşitli projelerde
inşaat firmalarının teknik partneri olarak hizmet veren URTİM, yurtiçinde de THY
Hava Bakım Onarım Tesisleri (HABOM), Mall Of İstanbul, Dumankaya İkon, Otoport,
Ottomare, Tekirdağ Hızlı Tren gibi çeşitli projelerde inşaat firmalarının kalıp
ve İskele konusunda tedarikçisi oldu.
Sosyal sorumluluk projelerine de büyük önem veren firmamız, çeşitli meslek
liseleri ve üniversitelerde verdiği eğitim seminerleriyle sektöre yeni katılacak
kişileri endüstriyel kalıp ve iskele sistemleri konusunda bilinçlendiriyor ve
eğitiyor.
İnşaat sektörünün geldiği noktayı nasıl yorumluyorsunuz?
İnşaat sektörünü yurtiçi ve yurtdışı olarak 2 başlık altında incelersek 1970
yılında açılan müteahhitlik sektörümüz her yıl tüm dünyada başarılarını
arttığını söyleyebiliriz. ENR (Engineering News Records) adlı kuruluşun 2011
yılında yapmış olduğu çalışmada Türkiye, Çin’in arkasından 2. sıraya
yerleşti.
Yurtiçinde çeşitlilik gösteren yeni projeler ve kentsel dönüşüm projeleri de
hızla devam ediyor ve yaklaşık 200 sektörü tetikleyen sektör, her geçen gün
gelişiyor.
İş güvenliği konusuna yönelik olarak URTİM firmasının inşaat sektörü
için geliştirmiş olduğunuz bir çözüm bulunuyor mu?
Endüstriyel kalıp ve iskele konusunda inşaatlara hız ve kalite kazandırmayı
hedefleyen firmamız aynı zamanda yaptığı Ar-Ge çalışmaları ile şantiyelerde iş
güvenliğini en üst düzeylere çekmeyi başardı.
Frameset Panel Kalıp Sistemleri, Woodset Ahşap Kirişli Kalıp Sistemleri,
Modset Modüler Kalıp Sistemleri, Modset-S Özel Modüler Kalıp Sistemleri olmak
üzere 4 tip kalıp sistemleri üreten firmamız; Masa Tipi İskele Sistemi, Kovanlı
İskele Sistemi, Flanşlı İskele Sistemleri, Cup-lock İskele Sistemleri ve Propset
Ayarlanabilir Dikme Sistemleri olmak üzere 5 tip taşıyıcı iskele sistemi
üretiyor. Buna ek olarak 3 tip cephe iskele sistemi de üretiyoruz.
Cephe iskele sistemlerinden en önemlisi uzun Ar-Ge çalışmaları neticesinde iş
güvenliğini en üst seviyeye çıkarmayı başardığımız Euroscaf Güvenli Cephe İskele
Sistemidir. Çalışma Bakanlığının onaylanmış olduğu Euroscaf İskele Sistemi
Türkiye’de ilk defa URTİM tarafından üretildi.
Sizce yapı sektörünün en büyük sorunu nedir?
Sektörümüzde yaşadığımız en önemli yapısal sorun girdi maliyetlerimizin,
rekabet edilen dış rakiplerin girdi maliyet oranlarından yüksek olması.
Özellikle enerji giderleri, finansal giderlerimiz ve istihdam vergilerini
arttıran dolaylı vergilerin diğer ülkelerdeki rakiplerimize göre yüksek olması
bizi rekabette çok zorluyor.
Diğer bir yandan sektörün en büyük sorunu endüstriyel kalıp konusunda bir
Türk standardının olmaması. Bu nedenden ötürü herhangi bir norma uymadan, sadece
ticari amaçlı yapılan, maddi-manevi zararlara yol açan üretimlerin önüne
geçilemiyor. URTİM olarak Çalışma Bakanlığı ve TSE ile yapmakta olduğumuz iş
güvenliği hakkında çalışmalar bulunuyor, önümüzdeki dönemde bu tip üretimlerin
önünün kesilmesini umuyoruz.
Ayrıca konuşmamda daha önce de belirttiğim gibi Türk müteahhitlik sektörü
dünya pazarlarında 2. oldu. Türk müteahhitlerimizin bu başarısı ne yazık ki Türk
inşaat malzemesi sanayicilerinin ihracatına yansımıyor, nedeni ise dünyanın
çeşitli ülkelerinde inşaat projelerinin teknik şartnamelerini hazırlayan
Avrupalı danışman firmaların kendi ülkelerinin sanayisini desteklemek amacıyla
çeşitli sertifikasyon şartları koyması. Şartnamelere yazılan bu sertifikasyon
talepleri Türk firmalarının malzeme satışını engelleyerek tamamen Avrupalı
sanayiciyi ön plana çıkartıyor.
Bu sertifikasyon ve teknik şartnameler ile ilgili çözüm önerimiz yurtdışında
projelerde hizmet verecek danışman firmalarımızın daha da güçlenmesi
sağlamaktır. Bu konuda Ekonomi Bakanlığımızın sıkıntıyı erken fark etmiş ve
yurtdışında iş yapacak danışman firmalarımız için çok ciddi destekler
çıkartmıştır. Ekonomi Bakanlığımızın önderliğinde yapılan çalışmalar ile
ilerleyen dönemde Türk müteahhitlerin dünyadaki başarıları türk inşaat malzemesi
sanayicilerin ihracat rakamlarına yansıyacak.
Önümüzdeki dönemde inşaat sektörünü sizce neler bekliyor?
Öncelikle Türk müteahhitlerin çok güçlü olduğu ve Türk inşaat malzemelerinin
tercih edildiği Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerindeki yaşanan demokratik yapıya
geçiş döneminde Türk müteahhitlik sektörü ve Türk inşaat malzemesi ihracatı çok
ciddi yara aldı. Aldığı bu yarayı diğer pazarlar ile telafi eden firmalarımızın
ihracat rakamlarının düşüşünde “Arap Baharı” olarak tabir edilen sürecin
ihracatlara olan etkisi göz ardı edilemez.
Arap Baharı yaşayan bu ülkelerdeki demokratikleşme sürecinin akabinde bu
ülkelere olan ihracatımızın yeniden toparlanacağını ve eskiye göre daha iyi
olacağını düşünüyorum.
2008 sonunda başlayan global ekonomik krizin, ikinci ciddi etkisini henüz
Avrupa kadar hissetmeyen ülkelerin, 2012 senesinde daha yüksek oranda
hissedileceği gözüküyor. Avrupa ülkelerinde yaşanan bu krizin etkisini
Türkiye’deki ihracata etkisi öncelikle mevcut pazarlardaki daralma ile olacak ve
Avrupa pazarlarında sıkıntı yaşayan Avrupalı sanayicilerin diğer pazarlarda
kendileri ile giriştikleri rekabet sonucu ile daha da zorlanacak.
Daha önceleri Türkiye’deki fuarlarda gezme gereği bile hissetmeyen Avrupalı
sanayiciler şuan Türkiye’deki fuarlarda stant alanı kiralamak için adeta
yarışıyor.
Türkiye’yi ve Türkiye’nin çok iyi ilişkide olduğu komşu ülkeleri hedefleyen
Avrupalı sanayici gelinen noktada Türkiye’yi 400 milyon nüfuslu bir pazar olarak
görüyor. Hali hazırda kendileri için flu pazarlar olan öncelikle Irak gibi
pazarlarda tek başına iş yapamayan Avrupalı firmalar, Türkiye’deki sanayiciler
ile bu pazarlara girmeye çalışıyor.
Bütün bunların yanında önümüzdeki dönemin en temel gündemi, krizde gösterdiği
performansla pek çok ülkeden olumlu yönde ayrışan Türkiye’nin önümüzdeki dönemde
bu başarıyı nasıl yöneteceği. Türkiye olarak yakaladığımız bu ivme, reformların
da desteği ile sürdürülmeli. Mali disiplinden taviz vermeyen, reform takvimini
detaylandırıp, kurumlarını güçlendirmeye devam eden Türkiye’nin yüksek büyüme
oranlarını tutturabileceğine ve önümüzdeki dönemde yabancı kaynaklı yatırımlarla
birlikte yatırımlar açısından daha da hızlanacağına inanıyorum. Bu konuda
rehavete kapılmadan yola devam etmeliyiz.
Başbakanımızın hedef gösterdiği önümüzdeki birkaç yılda 30 milyar, 2015
yılında 50 milyar dolar yurtdışı müteahhitlik hizmetleri hedefine ve Türkiye’nin
2023’teki 500 milyar dolar ihracat hedefine hep birlikte ulaşacağımıza
inanıyoruz.
Özellikle önümüzdeki 5 yılın devletimizin yaptığı
reformlarla, ülkemiz için büyüme dönemi olacağına ve tüm dünyanın da gözünün
yine biz ‘Çılgın Türklerin’ üzerinde olacağına inanıyorum.
|