Sabancı Üniversitesi-TÜSİAD
Rekabet Forumu (REF), 'Sanayi Politikası ve Cari Açık
İlişkisi' başlıklı bir seminer gerçekleştirdi. Seminerde konuşan TÜSİAD
Sektörel Politikalar Komisyonu Başkanı Nezih Barut, cari
işlemler dengesini küresel bir perspektifte değerlendirildiğinde G20 ülkeleri
içerisindeki gelişmekte olan ekonomilerde, büyüme ve dış denge arasındaki
ilişkinin genel olarak petrol geliri ve tasarruf-yatırım dengesi etrafında
geliştiğinin görüldüğünü belirterek, Uluslararası Para Fonu'nun Nisan 2012 Dünya
Ekonomik Görünüm Raporu Veritabanı verilerine göre, G20 ülkeleri içerisinde,
Arjantin, Brezilya, Çin, Hindistan, Endonezya, Meksika, Rusya, Güney Afrika,
Suudi Arabistan ve Türkiye'de dış denge ve büyüme arasındaki ilişkilerin önemli
farklılıklar gösterdiğini ve söz konusu bu farklılıkları etkileyen temel
etkenlerin başında, enerji ithalatı ile dış talebin büyümeye katkısı geldiğini
kaydetti. Barut, özellikle petrol ve doğalgaz
ihracatçısı ülkelerin, yüksek dış ticaret ve cari fazlaları sayesinde, gelişmiş
ülke ortalamalarının oldukça üzerinde büyüme oranları elde edebildiğini ifade
ederek, şunları aktardı: ''Dengenin diğer
tarafında ise petrol ithalatçısı olan, ancak son yıllarda oldukça yüksek büyüme
hızlarını yakalamış ülkeler bulunuyor. Türkiye bu ülkelerin başında gelmekle
birlikte, milli gelirine kıyasla tasarruflarının düşüklüğü ve cari açığının
genişliği ile de dikkat çekmektedir. Bu doğrultuda, ülkemiz, yüzde 9'lara varan
büyüme hızıyla G20 içerisinde üçüncü sıradayken, eş zamanlı olarak cari
açık/GSYH oranları yükselerek 2011 yılında yüzde 10'luk bir seviye ile G20
içerisinde en yüksek seviyeye geliyor. Türkiye büyüme ile hızla artan cari açık
oranı açısından tekil bir örnek oluşturmakta ve bu eğilim, sorunun yapısal
unsurlarına da işaret etmektedir.
Cari işlemler dengesi özü itibarıyla bir karne niteliği taşımaktadır. Cari
işlemler dengesini etkileyen değişik birçok yatay kesit mevcut. İthalat
bağımlılığı, ihracat ve inovasyon yetersizliği gibi bu noktada farklı birçok
gerekçemiz mevcut, ancak bizim bu seminerde yanıt aradığımız soru cari işlemler
açığı sorunsalını çözecek bir politika demeti bulunup bulunmadığıdır. Bu sorunu
aşmak için makro politikalar ile yapabileceklerimiz sınırlı. Geçtiğimiz günlerde
düzenlenen CEO Forumunda da bir kere daha teyit edildiği üzere makro bazlı
politikalar ile bu dengeyi 1 ile 1.5 puan arasında değişen bir değerde
etkileyebiliyorsunuz. Bu çerçevede değişik politika arayışlarından en önemlisi
büyük enerji ithalatımız nedeniyle enerji politikası gibi gözüküyor.''
''Mikro reform odaklı sanayi
politikalarının önemi anlaşıldı''
Barut, enerjide dışa bağımlı bir ülke olması nedeniyle Türkiye'de enerji
bileşeninin milli gelire oranının yılda ortalama yüzde 4 civarında bir açık
verdiğini belirterek, ''Son yıllarda, petrol ve doğal gaz fiyatlarındaki
yükseliş nedeniyle 2011 yılında enerji bileşeninin milli gelire oranı yüzde 6
seviyesini bile aşmış ve tek başına cari açığın yüzde 60'ından fazlasını
oluşturur hale gelmiştir. Bu bağlamda, yüksek bir kalkınma hızına ulaşmasını
arzu ettiğimiz ülkemizin enerji talebinin halihazırda büyüme oranının üzerinde
seyrettiğini de göz önünde bulundurarak cari açığın giderek Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığı ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nın ortak
sorumluluk alanına giren bir olgu olduğunu gözlemlemekteyiz'' ifadesini
kullandı.
Türkiye'nin mevcut üretim yapısına dönülmesi gerektiğini ifade eden Barut,
şunları kaydetti:
''Ara malında da yüzde 70 oranında ithalata bağımlı olduğumuz bilinen bir
gerçek. Bunun değişmesi için son dönemde Ekonomi Bakanlığımızın iki yeni
girişimi oldu. Biri, Girdi Tedarik Stratejisi (GİTES), bir diğeri de geçtiğimiz
teşvik paketlerinden farklı olarak kısmi olarak bu strateji üzerine inşa edilmiş
olan yeni teşvik sistemi. Özellikle henüz detaylarına haiz olmasak da, teşvik
paketinde yeni yatırımlara sağlanacak olanakları orta vadede bu yapının
dönüşmesi yönünde stratejik bir adım olduğunu umuyoruz. Ancak, tabii bu önlemler
özellikle yeni yatırımlara yönelik. Halbuki, Türkiye'nin mevcut üretim yapısını
dönüştürmekten bahsediyorsak yatırım ve iş yapma ortamımızı da bu perspektifle
dönüştürmemiz şart. Rekabetçi bir sanayi yapısı için toplam faktör
verimliliğimizi artırmamız gerekiyor.''
Küresel finansal kriz ile birlikte makroekonomik dengelerdeki istikrarın
korunabilmesi için mikro reform odaklı sanayi politikalarının öneminin daha iyi
anlaşıldığını anlatan Barut, şunları aktardı:
''Bunun için de TÜSİAD olarak başta Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon
Kurulu ve 2010 yılında dinamik bir yapıda oluşturulan sanayi stratejisi olmak
üzere geliştirilen değişik araçlara elimizden gelen katkıyı yapıyor ve
hedeflerine ulaşmaları için her platformda destek vermeye çalışıyoruz. Zira
gerek YOİKK, gerekse Sanayi Stratejisi içerisinde gerçekleştirilmesi hedeflenen
eylem planlarının tamamlanması aynı zamanda cari açık sorunsalının yapısal
nedenleri arasında saydığımız iş yapma ortamının dönüşümünün de sağlanması
anlamına geliyor. Bu doğrultuda söz konusu belgeleri sanayinin rekabet gücünü
artırmaya dönük yatay yaklaşımları içeren analitik araçlar olarak çok değerli
buluyor ve destekliyoruz. Burada önemle üzerinde durmak istediğim, Ekonomi ve
Sanayi Bakanlıklarımız tarafından başlatılmış olan bu zihniyet dönüşümünün ve
cari işlemler dengesinin sanayi politikası ile doğrudan ilişkilendirilmesinin
sorununun çözümü açısından büyük öneme sahip olduğudur.''
|