Gözleri en çok oğlundan söz ederken parlayan bir adam... İkinci sırada hâlâ
profesyonel bir müzik eğitimi alamamış olduğu için hayıflanan, oysa
Londra Philarmonia Korosu’nda solistliğe kadar uzanmış bir
müzisyen tutkusunun ışığı var. Sıralamanın sonuna kültür-sanat dünyasındaki
yöneticilik, danışmanlık vasfı kalsa da, biz onu en çok bu yönetici, danışman
kimliğiyle tanıyoruz.
Yıllarca İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın genel
müdürlüğünü yapmış, ardından pek çok kültür sanat kurumunun danışmanlığı ve
yöneticiliğini üstlenmiş Melih Fereli, şimdi de Vehbi
Koç Vakfı Kültür-Sanat Danışmanı olarak, geçende
“Starter” sergisiyle açılan vakfın yeni mekânı
Arter’i anlatırken heyecandan yerinde duramıyor: “Çağdaş sanat
günceldir, yenilikçidir, eleştireldir, disiplinler arası buluşmaları özenlidir,
görsel ve uluslararası birliği oluşturur, pek çok sınırları aşarak pek çok
insana ulaşır...” diye sıralayarak başlıyor yeni projesini heyecanla anlatmaya.
Her ne kadar şu günlerde hayatının merkezinde bu yeni “proje” yer alsa da onun
hayatında pek çok köşetaşı var.
Çağdaş sanata odaklanma
- Vehbi Koç Vakfı, kuracağı ‘müzeler kompleksi’ öncesinde açtığı
mekân ‘Arter’le farklı bir koleksiyon ve müzecilik anlayışı ortaya koyar gibi
görünüyor. Koç Vakfı’nın sanat yatırımları zincirinin son halkası Arter’le nasıl
bir dönüşüm, atılım hedefliyorsunuz?
Arter’in kurumsal çatısını Vehbi Koç Vakfı oluştursa da, hayata geçirilmesi
ve koleksiyonunun oluşturulmasında öncülük Ömer Koç’a ait. Mekânın öyküsü içinde
birkaç öyküyü birden barındırıyor. Ortaya çıkan büyük resim belki son 3 sene
içerisinde kamuoyuna yansıyan tarafıyla, ‘Vakıf da neler yapıyormuş’ gibi bir
tepkiyi doğuruyor. Eğitim, sağlık alanındaki yatırımlarıyla bilinen vakıf,
kültür sanat alanında şimdiye kadar daha çok müzecilik üzerine odaklanmasıyla
tanınıyordu. Kültür sanat alanında dağınık bir görüntü arz eden bu girişimleri
daha geniş bir kitleye ulaştırmak ve faydalı olmak için hep beraber stratejik
bir plana dönüştürdük ve bu plan çerçevesinde ortaya çıkan sonuç vakfın çağdaş
sanata odaklanması oldu.
Global bir koleksiyon
- Ömer Koç’un kayda değer bir çağdaş sanat koleksiyonu olduğu
biliniyor, ama Arter’deki koleksiyon ayrı bir bütün, öyle değil mi? Bu
koleksiyonun ayırt edici özellikleri neler?
Ömer Bey aile geleneğine çağdaşı da ekleyerek klasik sanat, İznik çinileri ve
tarihi fotoğraflarla da ilgilenen tutkulu bir koleksiyoner. Ama biz vakfın bu
yeni koleksiyonunu herkesten farklı bir stratejiyle oluşturmaya gayret ettik.
Guggenheim, Tate Modern gibi modellere bakmak yerine, kendi çağdaş sanatımıza
odaklanıp hedef kitleyi başka açılımlara taşıyabilmek için de ülke sınırlarının
dışına çıkmaya karar verdik. Stratejimiz şu: Yüzde 40’ı Türkiye’de veya
yurtdışında yaşayan sanatçılarımızdan, yüzde 35’i Türkiye’ye komşu coğrafyayı
kapsayan, geri kalan yüzde 25’i de dünyanın diğer bölgelerinden sanatçıların bir
armoni, diyalog içinde olabileceğini düşündüğümüz eserleriyle koleksiyonumuzu
global bir koleksiyon haline getirmek.
Küratör ve danışman olarak Rene Block’la çalıştık ve koleksiyon içinde öncü
sanatçılar açısından öyle referans eserler olsun ki, koleksiyon yurtdışındaki
birtakım yerleşik sanat kurumlarının düzenleyebileceği sergilerde de cazip bir
ödünç alma noktası haline gelsin istedik. Amaç, adımızı dünya müzelerinin
düzenlediği sergilerde ödünç vereceğimiz eserlerle de duyurmak. Bu nedenle
koleksiyonun kronolojik olmasa da 60’lardan bugüne sanata tarihsel bir bakışı da
var.
|