İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü Öğretim
Üyesi Prof. Dr. Okan Tüysüz, Marmara
Denizi’nde deprem olup olmayacağı yönündeki tartışmaların yersiz
olduğuna dikkat çekerek,“Marmara Denizi’nde 30 yıl içinde 7 ve üzerinde bir
deprem olma ihtimali yüzde 90’ın üzerindedir” dedi.
TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu’nca düzenlenen “17 Ağustos 1999
Kocaeli Depremi’nin 10. yılında ‘Neler yapıldı? Niye yapılamadı?’”
başlıklı çalıştay dün Beşiktaş’taki Yıldız Teknik Üniversitesi
Oditoryumu’nda gerçekleştirildi. Çalıştayda “Beklenen İstanbul Depremi
ve Olası Etkileri” üzerine sunum yapan İTÜ Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü
Öğretim Üyesi Prof. Dr. Okan Tüysüz, Türkiye’nin deprem sıklığı
ve şiddeti bakımından dünyanın en aktif bölgeleri arasında yer aldığına dikkat
çekti. 17 Ağustos Kocaeli ve 12 Kasım Gölcük depremleri ardından deprem olmadığı
yönünde yanlış bir kanının yerleştiğini vurgulayan Tüysüz, “17 Ağustos’tan sonra
Türkiye’de hasara neden olan 252 deprem oldu. 10 yılda binaların güçlendirilmesi
ve hukuki düzenlemeler konusunda hiçbir ilerleme kaydedilmedi. Kuzey Anadolu Fay
Hattı’nın kırılma aralıkları, meydana gelecek depremler konusunda ciddi bilgiler
veriyor. Biz 17 Ağustos depreminin ardından dönemin Başbakanı’na yakın bir
tarihte Düzce dolaylarında bir deprem olacağını söylemiştik. Ancak hiçbir tepki
verilmedi ve 12 Kasım’da deprem oldu. İstanbul ve Marmara Denizi’nde deprem olup
olmayacağını tartışmak yersizdir. Marmara Denizi’nde 30 yıl içinde 7 ve üzerinde
bir deprem olması ihtimali yüzde 90 civarındadır. Bu deprem sonrası 70-90 bin
arasında can kaybı, 60 bin civarında ağır hasarlı bina, 600 bin evsiz ve 40
milyar dolar üzerinde maddi kayıp meydana gelecektir” diye konuştu.
Tüysüz, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Karadeniz Bölgesi’nde meydana gelen
sel felaketinin ardından söylediği “Herkes doğal afetler karşısında haddini
bilecek” sözlerini sert bir dille eleştirdi. Tüysüz, “Afetlerle mücadele
konusunda hazırlanan yasal düzenlemelerde sel, heyelan, çığ ve kuraklıktan söz
edilmiyor. Bu düzenlemeler kime ve neye hizmet ediyor?” dedi
3 kuşaktan 1’i deprem görecek
BÜ Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Ulusal Deprem İzleme
Merkezi Müdürü Dr. Doğan Kalafat, “Tüm bilimsel verilere karşın
İstanbul’da deprem olmayacak diyenler var. Bu coğrafyada nereye giderseniz gidin
deprem riski var. Türkiye’de her 3 kuşaktan 1’i mutlaka büyük bir depremle
karşılaşacaktır. İstanbul’da deprem sonrası yangın riski var. Sahil kesimindeki
binalar ve kamu binaları ciddi zarar görecek. Seferihisar’da meydana gelen
4.5’luk deprem sonrası haberleşme sistemleri çöktü. İstanbul’da daha yüksek bir
depremde haberleşme nasıl ayakta kalacak belli değil... Türkiye’de deprem
araştırmaları konusunda çok ciddi ilerlemeler kaydedildi. Kandilli Rasathanesi,
Avrupa’nın 4’üncü nitelikli sistemine sahip. Eksiklikler, insanların depreme
karşı bilinçlendirilmesi ve binaların depreme karşı güçlü hale
getirilmesindedir” dedi.
Okullar kum yığını
İMO İstanbul Şube Başkanı Cemal Gökçe, İstanbul’daki yapı
stokunun iyileştirilmesi konusunda 10 yılda ciddi hiçbir adım atılmadığına
dikkat çekerek şunları dile getirdi:
“İstanbul’daki güçlendirilmesi gerektiği tespit edilen 2 bin 473 kamu
binasının yalnızca 847’si güçlendirilecek binalar arasına alındı. 323 hastanenin
yalnızca 3’ü, okullarımızın ise yüzde 8’i güçlendirildi. Okullarımızda beton
yok, okullar adeta kum yığını. Konutlarımızın yüzde 90’ında kullanılan malzeme
standart dışı. Bu tablo ortadayken, kentin boş alanlarına kuleler dikerek,
evleri yıkıp insanları yerlerinden ederek kentsel yenileme ve dönüşüm yapıldığı
söyleniyor. Deprem bile rant için kullanılır hale getirildi. İstanbul’da depreme
ciddi bir şekilde güçlendirme yapılan tek alan köprüler ve viyadüklerdir.”
|