Şunu kavramak lazım; sadece binasıyla, mimarisiyle, dekorasyonuyla değil; bütün anılarıyla, yaşanmışlıklarıyla, İstanbul'a katkılarıyla ve tüm zamanlarıyla bir mirastır..."
75 yaşını geride bırakan Rejans lokantası için Şakir Eczacıbaşı bunları söylüyor. Son zamanlarda kapanması gündeme gelen bu görmüş geçirmiş "Beyoğlu Klasiği" için bir şeyler yapmaya çalışırken, nedenini de şöyle açıklıyor: "Rejans İstanbul demektir; onu yaşatmak, kente karşı sorumluluğun gereğidir."
'Kont' ve 'Kontes'ler..
Cumhuriyetin ilanından sonra Beyaz Ruslar kurmuş Rejans'ı.. 1930'ların İstanbul'unda, şef garsonuna "kont" , kadın garsonlarına da "kontes" denen bir lokanta açılmış. Balalayka orkestrası eşliğinde ikram edilen Rus yemeklerinden ve limonlu sarı votkadan kimler tatmamış ki...
Başta Atatürk ... Kuşkusuz rakıdan vazgeçmese bile iki tek votkanın, 'elmalı ördek' e pek yakıştığını o bilmeyecek de kim bilecek?..
Yemeğini Dolmabahçe'de yemiyorsa ' mutlaka Rejans'tadır' dedirten Atatürk'ün yanı sıra ressam Çallı İbrahim , tiyatromuzun önderi Muhsin Ertuğrul , hatta Pera Palas'ın efsanevi konuğu Agatha Christie , Alman faşisti Von Papen ve daha niceleri...
Rejans kısa sürede İstanbul'un evrensel değerleri arasına girmiş, Beyoğlu'nun vazgeçilmezi olmuştu.
Şakir Eczacıbaşı devam ediyor; "Kültürle ve sanatla o kadar iç içeydi ki sergiler bile açılırdı. Her masa farklı konularda birer fikir yuvası gibiydi. Konular ne kadar sert olursa olsun, en heyecanlı sözler bile yan masadan duyulmayacak tonda söylenirdi. Çünkü orası Rejans'tı..."
İşte böylesi bir "çağdaş uygarlık zarifliği" ni neredeyse günümüze dek sürdüren bilge lokantamız, neden zor durumda biliyor musunuz?
Bulunduğu binanın sahibi, "artık çıkın" diyor da ondan!
Çünkü Rejans, yıllardır sadece kazanmak için değil, dost bir kültürün temsilciliğini sürdürebilmek amacıyla hizmet verdi. Her gecesi dolu dolu 75 yıllık geçmişine rağmen, hâlâ kiracı...
Sayısız kebapçının, hatta "dürüm" cünün, kısa sürede "köşe" olduğu; lahmacuncu zincirlerinin her yanı sardığı, belediyenin kolladığı işportacıların boğaz sırtlarında kaçak apartmanlar diktiği bir kentte, Rejans'ın bunca yıl "mülk sahibi olamaması" nasıl cezalandırılabilir?
Binanın yaşlı sahibi ilk ihtarnamesinde demiş ki: "Burayı müzik okulu yapacağım; piyano dersleri verilecek..." Neyse ki mahkemeyi kaybetmiş. İkinci "tahliye" isteğinin gerekçesi ise sağlık merkezi kurmak.. Binanın bulunduğu çıkmaz sokağa cankurtaranın girmesi bir yana, 3 kişinin bile yan yana geçemediği görülmüş olacak ki yargı bunu da geçersiz saymış.
Ne var ki Rejans'ın işletmecisi Erdal Sezener yine de kaygılı. CNNTÜRK'te Başak Çubukçu' nun sorularını yanıtlarken demişti ki; "3. bir dava daha açıldı. Bu kez kaybedersek, Rejans elbette bitmez; ama taşınmak zorunda kalırız."
Peki, bu olabilir mi? "Anı" lar taşınabilir mi?
Bulunduğu mekânla bütünleşen, hatta Beyoğlu'ndaki konumuyla kimliğini oluşturan ve yaşanmışlıklara tanıklık etmiş 75 yıllık Rustik dekorasyonuyla belleklerde yer eden bir Rejans, başka bir binada "Rejans" olabilir mi?
Söz yine Eczacıbaşı'nda: "Olamayacağı için Belediye Başkanı'nı da yanıma alarak gittim. Bir Cumhuriyet mirası olan bu kültür değerinin, mal sahibine değil İstanbul'a ait olduğunu 'orada' anlattım."
Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan acaba ne düşünüyor? Umarız, şu bilinen "mülkiyete bağlı yasal engel" ler artık ileri sürülmez. Dileyenin dilediği amaçla ve hatta "acil" (!) bakanlar kurulu kararlarıyla kamulaştırma yapabildiği şu "işbitirici dönem" de, 'yasal engel' in sözü mü olurmuş?..
Örneğin Koruma Kurulu, Rejans'ın binasını, sadece mimarisiyle değil; 75 yıllık "işlev" iyle de "kültür mirası" olarak "tescil" edebilir. Belediye de bu kararın eksiksiz yaşama geçmesini sağlayabilir.
Çünkü İstanbul için artık "gelenek" tir Rejans...
|