İstiklal Caddesi’nde Saint Antoin
Kilisesi’nin tam karşısında caddeye açılan Olivya
Geçidi’nin sonunda yer alan Rus lokantası Rejans, kimleri ağırlamadı
ki... Atatürk, Muhsin Ertuğrul, Cahide Sonku, İbrahim Çallı, Haldun Dormen...
Bir zamanlar Beyaz Rus madamların servis yaptığı “Limonaya”
(limon kabuğu zarıyla aromalandırılmış ‘sarı votka’) ve eşlikçileri Olivye
salatası, Rus böreği Piroşki, salamura edilmiş ringa balığı Slotka’nın lezzetine
varmak isteyenler bugün de Rejans’ın yolunu tutuyor. Ama 1932
tarihli Rejans, 1996 yılından bu yana kapatılma tehlikesiyle gündemde.
1996’da tahliye gerekçesiyle Rejans’ın 30 yıllık mal sahibi 90 yaşındaki
Mithat Müdüroğlu tarafından açılan ilk davadan bu yana anlaşmazlık süregidiyor.
Son olarak 2008 Şubat’ında açılan davadan, önce tahliye kararı çıktı, ardından
Rejans işletmecileri davayı temyize taşıdı. Şimdi, temyizden çıkacak sonuç
bekleniyor.
Ancak rejans işletmecileri yani Rejans’ın bugünkü ortakları Zinnur
Taygan, Erdal Sezener ve Zişan
Sezener Rejans’ı yaşatabilmenin tek yolunun ‘diyalog’
olduğunu söylüyorlar. Rejans İşletmecisi Erdal Sezener tahliye davasının mekânın
lehine sonuçlanmasının bir “mucize” olduğunu düşünüyor:
“Bir şansımız var, o da diyalog. Tüm bu olumsuzluklara rağmen karşı tarafla
anlaşmak istiyoruz. Bizi hep geçiştiriyorlar, bir an önce çıkın diyorlar. Sanki
amaç Rejans’ın rantını almak. Aslında biz mülklerine değer katıyoruz. Rejans’ı
yaşatmak için her türlü diyaloğa açığız. Ama bugünkü diyalog eksikliği
İstanbul’un tarihine bir darbe niteliğinde. Rejans geleneğinin sürmesini
istiyoruz.”
Peki uzlaşma sağlanamazsa Rejans ne olacak? Aynı yerde, aynı mimari çizgide
faaliyetini sürdüremeyecek. “Tam olarak mekân arayışı içinde değiliz ama takip
ettiğimiz yerler de var. Rejans’ı Rejans yapan ağırladığı insanlar, sunduğu
yemekler, biriktirdiği anılar, yarattığı kültürdür” diyor Sezener.
Mal sahibi Mithat Müdüroğlu ise uzlaşma çağrısına yönelik
şunları söylüyor: “Elbette herkes kendi menfatini düşünüyor. Burası Beyoğlu’nun
göbeğinde bir mekân. Kirayı diğer yerlerle mukayese ederseniz farkı görürsünüz”
70’lerin ortasından beri mekânın müdavimi olan Bedri Baykam
da Rejans’ın büyülü bir yer olduğunun altını çizerek şöyle konuşuyor: “Rejans’ta
eski İstanbul’u tüm zerreleriyle yaşarız. Sanki bir zaman kapsülü içinde
1930’ların, 40’ların İstanbul’u korunmuştur. Türkiye ne yazık ki buna benzer
konularda kendi belleğine pek saygılı bir ülke değil. Her şeyin ‘yenisini’, daha
‘modernini’ yapmak iddiasıyla geçmişi yıkmak maalesef bu konudaki
kültürsüzlüğümüzün sürekli tavrı olmuştur.”
Bir başka müdavim Ferhan Şensoy ise duygularını şöyle dile
getiriyor: “Biz Rejans’taki Atatürk’ün masasını, Yahya Kemal’in masasını, nice
ozanın cilalı ahşaba sinmiş şiirini koruyamıyoruz. Bir halka daha kopup gidiyor
çocukluğumun Beyoğlu’sundan. Artık Beyoğlu’nda gezilmez, göz falan da
süzülmez.”
Rejans’ın İstanbul’un yeri doldurulamayacak mekânlardan biri olduğunu
söyleyen sinema eleştirmeni ve yazarı Atilla Dorsay ise “Yalnız
mutfağıyla değil, servis yapan Beyaz Rus kadınlarıyla, balkonda çalan
orkestrayla, Atatürk’ün gözde lokantalarından biri olmasıyla” Rejans’ın
İstanbul’a birçok yenilik kattığını belirtiyor.
Dorsay, “Onu başka bir yerde açmak da olmaz. O yapıya sinmiş olan tarih
kokusunu, duvarlardan masalara her köşesine yerleşmiş olan anıları nasıl yeniden
yaratabilirsiniz ki?” diyor.
Olivo geçidi 15 numara
İstanbul’un yeme içme kültürüne öncülük yapmış olan Rejans’ı Mihail
Mihailoviç, Tevfik Manars ve Vera Protoppova, Olivo geçidindeki 15 No’lu binada,
Rejans Kahve, Lokanta ve Çiçekli Bahçesi adıyla 4 Mayıs 1932’de müşterilerin
hizmetine açmıştı. O dönem Beyaz Rus hanımların hizmet ettiği lokantada hem
müzik, hem de şantözler bulunuyordu. Akşamları yemeklerde dans ediliyordu. 1918
sonrası Bolşeviklerin Rusya’ya egemen olmaları sonucunda, ülkelerini terk eden
Ruslar İstanbul’da pek çok lokanta açmıştı.
|