img src="http://www.yapi.com.tr/Uploads/HaberMedya/2007\haber\51917.jpg" align="left" hspace=5 vspace=5>Mimarileri, özel efektleri ve sundukları kültürel eğlenceler ön planda. İşte bu yüzden turistler Londra’ya gidince Tate Modern’in yeni halini, İspanya’ya gidince Guggenheim Müzesi’ni görmeden dönmüyorlar. Şu anda dört kıtada bunlar gibi birçok çılgın müze yapılıyor.
Müzelerin yüzü 19 Ekim 1997’de değişti. O gün, İspanya’da Bilbao kentinde Guggenheim Müzesi açılmıştı. Gerçi ondan yirmi yıl önce Paris’teki Pompidou Merkezi de sansasyon yaratmıştı ama devamı gelmemişti.
Titanyumdan plakaların oluşturduğu Guggenheim Müzesi, gri bir sanayi şehri olan Bilbao’yu değiştirdi. Şehir hemen turistler için kaçırılmayacak bir ziyaret yeri oldu. Hiçbir tanıtım kampanyasının yapamadığını başarmıştı bir müze. Bunu sağlayan koleksiyonları değildi, çünkü koleksiyonu filan yoktu, ama sergilerindeki kalite ve mimarisindeki cesaret Guggenheim’ı müze dünyasını 21. yüzyıla hazırlayan öncü kurum haline getirmişti.
Aralık 2000’de The Art Newspaper adlı sanat dergisinde mimar Charles Jencks bir yazı yazarak, müzenin çok yakın bir zamanda, eski çağlarda ibadet yerlerinin, kilise, cami ve sinagogların sahip olduğu prestije ulaşacağını söylüyordu. Yazıda Guggenheim’ın Müdürü Lisa Dennison’ın şu sözlerine de yer vermişti: "Önce inşa edin, her şey arkasından gelir. Sadece halk değil, koleksiyonlar, sanatçılar ve para da. İşte şimdi bu çağdayız."
On yıl sonra, yazıda söylenenler doğrulandı. Artık müze dediğimizde akla önce bir mimarlık gösterisi geliyor. Bir kültür, bir eğlence merkezi bu. Koleksiyon önemli değil. Her kent, eğlence mekanları, restoran ve mağazaları da içine alan boş müzeler yaratmak için uğraşıyor. 1995-2020 arasında dünyada turistlerin sayısının üç kat artacağı düşünülüyor. Dünya kentleri bu akından pay kapabilmek için rekabet içindeler.
Müze Planlamayan Ünlü Mimar Yok
Bu durum, mimarlar için de yeni bir alan yarattı. Çılgın müze planlayarak üne kavuşan mimarlar var. Bunların başında da Herzog ve Meuton geliyor. Londra’daki Tate Modern Müzesi’ni yeniden tasarlayan mimarlar, 5 bin ton çelik ve 7200 bakır levha kullandılar. Aralık 2005’teki açılışından sonra bir yıl geçmeden tam 1 milyon 600 bin turist Tate Modern’in nasıl bir şeye dönüştüğünü görmek için müzeye hücum etti. Mimarlar, 2012’de müzeyi bir kere daha ele alıp bu defa cama dönüştürmeyi planlıyorlar.
Başka önemli müze mimarları da var: Berlin ve San Francisco’da Yahudi müzeleri yapan Libeskind, New York’taki New Museum ve Japonya’daki Kanazawa Müzesi’nin mimarları Sejima & Nishizawa (SANAA) bunlardan birkaçı. Zaten Zaha Hadid’den Frank Gehry’ye kadar bir müze planlamayan ünlü mimar yok gibi. Çünkü proje başına 50-200 milyon dolar arası bütçeler ayrılıyor. Üstelik müşteriler, mimarlara sonsuz bir özgürlük tanıyor. Çünkü zaten amaç, mümkün olan en çılgın binayı tasarlamak. Katar’da İslam eserlerine ayrılacak Doha Müzesi’ni ünlü mimar Ieoh Ming Pei yapıyor. Katar Şeyhi, "uçabildiğin kadar uç" demiş mimara. Üstelik bu müze, teknolojinin de son nimetlerinden yararlanacak, herşey elektronik olacak.
Herzog ve Meuton, 2010 yılında ABD’de Miami kentinde Miami Art Museum adlı yeni bir sanat müzesi inşa edecekler. Müze, kentin terk edilmiş bir bölgesinde yapılacak. İşte yeni müzelerin bir özelliği de bu. Genellikle şehirlerin yoksul bir mahallesinde veya artık insanların oturmadığı bir bölgesinde yapılıyor. Örneğin Boston’da ihmal edilmiş olan limanlarda havalı bir Çağdaş Sanat Enstitüsü inşa ediliyor. New York’taki New Museum da Broadway’deki yerini bırakıp Bowery’ye taşınıyor.
Yoksa Müzeler Disneyleşiyor Mu?
Peki müzelerin geleceği bu fütürist binalarda mı? Belediye başkanları ve tur operatörleri bundan emin gözüküyorlar ama sanat dünyasından gelen eleştiriler de var. Hatta müzelerde bir tür "Disneyleşme"den söz ediliyor. Cenevre Çağdaş Sanat Müzesi Müdürü Christian Bernard’a göre, 21. yüzyılın müzesi, bu çelik ve cam devler değil. "Bu büyük gösteri merkezlerinin önemli bir sorunu var. Ziyaretçi sayılarının çok yüksek olması gerekiyor. Eğer Tate Modern’de bir sergiye 300 binden az ziyaretçi gelirse, bundan edilen zarar bir sonraki sergiyle karşılanmaya çalışılıyor. Mimarların çoğu da bir müze yaparken içinde nelerin olabileceğini düşünmüyor, etkileyici bir bina yapmaya yoğunlaşıyor."
Bangkok'ta Kirlihavayı Emen Müze
Tayland’ın başkenti Bangkok’ta yapılacak olan Bangkok Müzesi’ni sanat dünyası merakla bekliyor. R&Sie(n) Mimarlar Ajansı’nın yapımını üstlendiği müzenin açılışı, tsunami faciası nedeniyle ertelendi. Bu müze, çevre koşullarından etkilenen bir bina olacak. Elektrostatik metal yüzeyi, kentin kirlenmiş havasından gelen toz zerreciklerini çekecek, toz müzeye yapışacak. Bu nedenle inşaat sırasında binanın biçimi ve tasarımı da sürekli değişecek. Mimarlar bu nedenle müzenin "bukalemun" veya "delikli" olduğunu söylüyorlar. Ajans bunu soyut bir düzleme de taşıyor: "Şimdiki müzelerin hepsi su geçirmez tanklara benziyor. Oysa bir müze, sadece binasıyla değil programı, prosedürleri, senaryolarıyla da geçirgen olmalı, çevreden etkilenmeli."
Hangi mimar hangi müzeyi yapıyor
2007
Akron Sanat Müzesi, ABD Ohio: Coop Himmelb(l)au
Akropol Müzesi, Atina: Bernard Tschumi
Doha İslam Eserleri Müzesi, Katar: Ieoh Ming Pei
Prado Müzesi’nin genişletilmesi, Madrid: Rafael Moneo
New Museum of Contemporary Art, New York: SANAA
Mimarlık ve Tarihi Miras Sitesi, Paris: Jean-François Bodin
2008
Avrupa ve Akdeniz Medeniyetleri Müzesi, Marsilya: Rudy Ricciotti
Çağdaş Yahudi Müzesi, San Francisco: Daniel Libeskind
Pompidou Merkezi, Metz, Fransa: Shigeru Ban ve Jean de Gastines
2009
Rijksmuseum, Amsterdam: Cruz & Ortiz ve Jean-Michel Wilmotte
Etkileşimler Müzesi, Lyon: Coop Himmelb(l)au
Louvre İslam Eserleri Bölümü, Paris: Rudy Ricciotti
Herge (Tenten’in yaratıcısı) Müzesi, Louvain, Belçika: Christian de Portzamparc
2010
Louvre Müzesi, Lenz: SANAA
Miami Art Museum, Miami: Herzog & Meuron
Louis Vuitton Vakfı Müzesi, Paris: Frank O. Gehry
|