Sivaslı bir girişimci olan Servet Yazıcı’nın sıcak iklimi için geldiği Antalya’da temellerini attığı Yazıcı Group’un bugün geldiği noktayı bir başarı hikayesi olarak da okumak mümkün. Bölgenin ihtiyaçlarını araştırmak için kurduğu PEMA’nın (piyasadaki eksik malzemeler) ürettiği seramik dolap ve kapı kulplarıyla başlayan ticari faaliyet, bugün sentetik spor sahaları kurulumundan havalimanlarındaki taşıyıcı arabaların üretimine kadar geniş bir yelpazeye yayılmış. Ana faaliyet alanlarından birini de iç tasarım ve uygulamanın oluşturduğu grup, 2000’li yıllarla birlikte madencilik ve enerji sektörlerine de yönelmiş. Türkiye’nin önemli krom ihracatçılarından olan ve geçtiğimiz aylarda Tanzanya’daki ocaklarından da ilk kurşun ihracatını gerçekleştiren Yazıcı Group’un Genel Müdürü Kazım Tekbaş, hedeflerinin ülkeye yılda 200 milyon dolar döviz getirmek olduğunu söylüyor. Gruba 1996 yılında katılan Tekbaş ile bir ‘turizm’ kentinde sanayici olmayı ve ileriye dönük hedeflerini konuştuk.
Antalya, ‘turizm’le öne çıkan bir ilimiz. Sanayi üretimi açısından potansiyelinin yeterince değerlendirildiğini söyleyebilir miyiz?
Antalya’nın ekonomisi yalnızca turizme dayanıyor gibi görünse de, çok ciddi sanayi tesisleri de var. Türkiye’deki birçok bölgeye göre daha avantajlı konumda; çünkü lojistik anlamda ülkemizin şu an ihracat yaptığı ülkelere ulaşması daha kolay. Türkiye’nin ihracat rakamlarına bakarsanız, Afrika ve doğu pazarlarının paylarının her geçen gün arttığını göreceksiniz. İnanıyorum ki, Antalya’da ciddi sanayi yatırımları yapılacak; insanlar turizme ve güneşe bağımlı kalmayacaklar. Bugün Antalya’nın ilk 500 ya da 1000 içinde yer alan çok önemli firmaları var. Turizme verilen desteğin, bu bölgede yatırım yapan firmalara da verilmesi; gerekli altyapının oluşturulması gerek.
Turizmin birincil ekonomik faaliyet alanı olduğu bir bölgede Yazıcı Grup nasıl ayakta kaldı?
İnşaattan madencilik ve enerjiye, sentetik spor sahalarından tasarım ürünlerine kadar geniş bir alanda faaliyetteyiz. Ar-ge grubumuz, hiç durmadan yeni ürünler için araştırmaya devam ediyor. Şu anda tasarımı ve üretimi Pema’ya ait, patentli 17 ürünümüz var. Bunların birçoğu, buluş niteliğinde ürünler.
2000’li yıllarla birlikte, dünya konjonktürünü de göz önüne alarak, madencilik ile enerji sektörlerine odaklandık. Şu anda Türkiye’nin en çok krom konsantresi ihraç eden firmalarından biriyiz; 2009, 2010 ve 2011’in ‘ihracat yıldızları’ arasında yer aldık.
Ayrıca yaklaşık 25 yıldır inşaat ve dekorasyon işleri de yapıyoruz. Türkiye genelinde birçok alışveriş merkezi, mağaza zincirleri, bankaların anahtar teslim iç mimari uygulamalarını yapıyoruz. Boyner ve Beymen mağazalarını biz yaptık; şu an Denizbank ve Vakıf Bank şubelerini yapıyoruz. Özellikle enerji maliyetlerindeki tırmanış nedeniyle, yalıtım, son yılların gözde sektörlerinden biri haline geldi. Fakat siz, yalıtım sektöründen çıkmayı tercih ettiniz.
Antalya’da turizm yatırımları artarak devam ediyor; fakat, sektörün önemli oyuncularının da hepsi buraya geliyor; inanılmaz bir rekabet var. Kar marjları çok düştü. Artık kentin yerleşik inşaat firmaları para kazanamıyor. Biz yalıtım sektörüne girdiğimizde, getirdiğimiz ürünle Türkiye’de tektik; kar marjımız yüksekti. Antalya Otogarı, Topkapı Palace, Magic Life, MNG’nin otelleri gibi birçok projede bu uygulamayı yaptık. Hatta Conipur 255, en iyi yalıtım malzemesi seçilmişti. Ancak iki yıl sonra benzer ürünler çıkmaya başladı ve bizim için fizibıl olmaktan çıktı ve bıraktık.
Neden madencilik sektörü?
Hem Sivas bölgesinde zengin krom yataklarının bulunması; hem de yakın bir akrabamızın çok eski bir madenci olması, bizi teşvik etti. Paslanmaz çeliğin ana hammaddesi krom, eğer krom yoksa paslanmaz çelik de yok; çünkü girdisinin yüzde 70’ini krom oluşturuyor. Ve paslanmaz çelik, binalarımızdan kolumuzdaki saate kadar her yerde. Bir ülkede paslanmaz çelik tüketimi artıkça, o ülke gelişiyor. Bundan 30 yıl önce ABD’de yıllık kişi başı tüketim 600 kg iken, şu anda tonlarla ifade ediliyor. Türkiye’de 15 yıl önce 20 – 30 kg iken, daha yeni 500 – 600 kg seviyelerine çıktı.
Tanzanya’da da maden yatırımlarınız var. Orada ne durumdasınız?
Evet, hız kesmedik; Tanzanya’da daha da değerli bir maden yatırımı yaptık. Orada kurşun ve bakır çıkarıyoruz; geçtiğimiz aylarda ilk kurşun ihracatımızı gerçekleştirdik. Hedefimiz, ülkemize yılda 200 milyon dolar döviz getirmek. Bu, bir firma için çok ciddi bir rakam. Bizim gibi 100 firma olsa, 20 milyar dolar döviz anlamına gelir. Bu da ülkemizin toplam ekonomisinin yaklaşık onda birine karşılık geliyor. Tanzanya’da çıkan bakırın yüzdesi, bizde Karadeniz’de çıkan bakırdan çok daha iyi. Bu da oradaki yatırımın geri dönüşünün çok hızlı olacağı anlamına geliyor. Tanzanya’da hem devletten, hem de şahıslardan birçok maden ruhsatı satın aldık; potansiyelle ilgili araştırmalarımız devam ediyor. Şu an dünyanın en ünlü jeologlarından biri, ekibimizle birlikte orada bizim sahalarımızda incelemeler yapıyor. Elde edeceğimiz sonuçlara göre yatırımımızı büyütüp büyütmeme kararı alacağız.
Sivas’ta çıkardığınız kromun ne kadarını ihraç ediyorsunuz?
Sivas’tan çıkardığımız madenin de tamamını ihraç ediyoruz. Çünkü Türkiye’de henüz kromu paslanmaz çelik haline getirecek tesis yok. Bu tesis yatırımının yapılabilmesi için devlet desteği gerekiyor; devlet olmazsa hiçbir şey olmaz. Türkiye’de enerji giderleri çok yüksek; oysa paslanmaz çelik yatırımında en büyük gider enerji ve lojistik kalemlerinde. Türkiye’de krom, ulaşımın zor olduğu bölgelerde çıkıyor. Sivas’ta çıkarttığınız ürünün Mersin, Trabzon ya da Gebze limanlarına ulaşması zor; çünkü ciddi bir maliyet olan karayolu taşımacılığına yöneliyorsunuz. Türkiye’de demiryolları lojistik açısından yeterince gelişmiş değil ya da dünyadaki ticari hıza yetişemiyor. Trenle mal taşımak için ekstra bir lojistik merkezi kurmanız, ürününüzü karayoluyla oraya aktarmanız gerekiyor; ayrıca her gün de yük trenleri kalkmıyor.
Stratejik yatırım alanlarınızdan birini de enerji olarak tanımladınız. Bu anlamda hedefleriniz nedir?
Enerji yatırımlarımız, alternatif enerji kaynaklarına yönelik. Artvin’de 72 megawatt’lık tamamlanmak üzere olan bir HES projemiz var; 100 milyon dolarlık bir bütçe ayırdık o proje için. Ayrıca Denizli Aydın civarında bir jeotermal projesi üzerinde çalışıyoruz; sondajlarımız tamamlandı, tirbün kurulum aşamasına geçiyoruz. Türkiye’nin güneş ve rüzgar potansiyeli üzerinde de çalışıyoruz.
|