Kimlik Değiştiren Yapıların...
Mağaza Tasarımının İncelikleri...
2D1 Tasarım Toplantıları - OTEL
Otel Tasarımının Dünü ve Yarını YEM'de Masaya Yatırıldı
Tasarımın farklı alanlarına odaklanan 2D1 Tasarım buluşmalarında bu kez oteller, proje sürecinin farklı aşamalarında görev alan mimarların perspektifinden mercek altına alındı. Buluşmanın ilginç bir yanı da konunun, Roma'daki ilk otelden geleceğin otel mekanlarına geniş bir tarih aralığında irdelenmesiydi.
Yapı-Endüstri Merkezi (YEM) tarafından düzenlenen ve mimarlık, içmimarlık, tasarım disiplinlerinin önde gelen temsilcilerini yıl boyunca buluşturacak en önemli etkinliklerden biri olması hedeflenen 2D1 Tasarım Toplantıları'nın üçüncüsü '2D1 Otel' başlığıyla gerçekleştirildi. AKG Gazbeton desteğiyle yapılan buluşmada otel, 'geçici konaklamalar süresince ev konforu sunmayı hedefleyen mekanlar' klişesinin ötesinde, birçok farklı tema etrafında özelleşmiş fonksiyonlar barındıran, hizmet stratejisi paralelinde konaklayacak kişilere mekansal bir deneyim yaşatmayı hedefleyen, interaktif sosyal mekanlar olarak mercek altına alındı. Öztibet, tasarım, inşaat ve işletme üçgeninde yenilenebilir tesis özelliği taşıyan binalar inşa edebilmek için öncelikle sürdürülebilirlik kriterlerinin karşılanması ve buna uygun malzeme seçilmesi gerektiğini belirterek; bu kriterleri de 'çevre dostu, zehirli kimyasallar içermeyen, çevre etiketine sahip', iyi yalıtılmış cephe oluşturulmasını sağlayacak nitelikte', 'uluslararası standartlara göre daha az enerji ve su tüketimi sağlayan', 'yerel ve yenilenebilir olan' şeklinde sıraladı. Konuşamsında, AKG Gazbeton ürünlerinin bu anlamda öne çıkan özelliklerine de değinen Öztibet, "Proje ve detay çözümlerimizle projelerdeki yükünüzü azaltmak amacındayız" dedi.
"Biz yeniliğin, 'yeni misafir'de olduğuna inanıyoruz" diyen ve bu yeni misafiri de milenyum sonrası genç kuşak olarak tanımlayan Özkaşıkçı; önümüzdeki 15 - 20 yılı bu grubun şekillendireceğine dikkat çekti. Eğlenirken çalışmayı, birçok şeyi aynı anda yapmayı, teknolojiyi seven, sadakat duygusu olmayan bu kitlenin mobil bir konfor istediğine işaret eden Özkaşıkçı, "Giyilebilir teknolojilerin yanısıra bazı teknolojileri de bir çanta gibi yanlarında taşıyorlar; hem birbirleriyle, hem de birçok şeyle sürekli bağlılar. Bugün 15 milyar olan bağlı oldukları cihaz sayısının 2020'de 40 milyar rakamlarına ulaşması bekleniyor. Her şeyi online yapıyorlar; internet üzerinden check-in yapıyorlar, kimi zaman bir insanla karşılaşmadan odalarına girip sonra da ayrılıyorlar. Bu insanları memnun etmek zorundayız; ama eskiden sunduklarımızla değil" diye konuştu. Her şeyin sürekli modifiye olduğu bu yeni gerçeklikte insanların deneyimleriyle kendi ağlarını oluşturduğunu söyleyen Özkaşıkçı, bu anlamda sunduğunuz şeylerden öte oluşturduğunuz altyapıya onları ne kadar bağlayabildiğinizin daha çok önem kazandığını kaydetti. Sadeliğin, modülerliğin önemine vurgu yapan Özkaşıkçı, mevcut klasik sunum alışkanlıklarının yeniden yorumlanmasının kaçınılmazlığına işaret etti.
Lüks segmentte yer alan otellerin daha farklı bir müşteri profili olduğuna vurgu yapan Ayaydın, örneğin birçoklarının sadece 'otel' için seyehat organize edebildiğini, bu nedenle tasarımda daha farklı parametreleri dikkate aldıklarını kaydetti. Kimi projelerinde yerel malzemelerin, yerelliğin öne çıktığını, çünkü müşterilere nerede olduklarını hissettirmek istediklerini söyleyen Ayaydın; kimi projelerde de bunun tersinin söz konusu olabildiğini bildirdi. Aydınlatma, mutfak restorant vb çözümlerinin otel tasarımı için öneminin altını çizen Ayaydın, "Bizim için tasarım, bütüncül bir disiplin" diye konuştu.
MAR Mimarlık Kurucu Ortağı mimar Gülfem Karaer, “Otel Tasarımının Kadersel Aşamaları” başlıklı sunumunda, otelin tarihsel gelişiminden ve mimarın otel projelerinde üstlendiği görevden bahsetti. MAR Mimarlık tarafından gerçekleştirilen projeler hakkında kısa bilgiler veren Karaer; Zaha Hadid, HOK, SOM gibi uluslararası pratikler ile birlikte yürüttükleri projeleri de aktardı. Hocası Nigan Bayazıt’ın “Mimarlık problem çözme sanatıdır” sözüne göndermede bulunan Karaer, otellerin bu yaklaşıma en iyi cevap veren konulardan biri olduğunu belirtti. “Otel tasarlarken aslında bir makine tasarlıyorsunuz. Dişliler hatasız olmalı ki makine işlesin. Otelde fonksiyon mimariye baskındır, kendini dayatır. Mimar öncelikle bu ihtiyaçlarla el sıkışmalı. Yoksa sistem intikamını alır ve otel işlemez” diyen Gülfem Karaer, özellikle müşteri tarafından görülen kısımların çok iyi tasarlanması gerektiğini belirtti. Karaer, mimarın bu süreçteki rolünü ise şu aşamalarla tanımladı: 1. Otelin araziyle ilişkisini çözmek, 2. Odaların tasarlanması, 3. Diğer uzmanlar ile koordinasyon. Mimarın otel tasarımında filmin hem senaristi, hem yönetmeni, hem de diğer unsurları olarak görev aldığına dikkat çeken Karaer, bunun nedenini, otellerde fonksiyonun tasarıma baskın olması ile açıkladı. Tüm bu işlerin bölünmesinde fayda olduğunu ifade eden Karaer, mimarlar arasında şu an ciddi bir bölünme olduğunu belirterek, “Önce inşaat mühendisliği, sonar diğer mühendisler, iç mimarlar ve endüstriyel tasarımcılar mimarlıktan koparak farklı disiplinlere dönüştüler. Şimdi ise mimarlık, uygulama ve konsept olarak ikiye ayrılıyor. Çünkü bu kadar işi tek kişinin yapması mümkün değil. Bu da daha az zamanda daha çok projeye dahil olmamızı sağlıyor.” şeklinde konuştu.
“Turizm Korumanın Kabusu Değil, Kurtarıcısı Olduğunda” başlıklı sunumunda, Kapadokya’nın Üçhisar kasabasında 18 yıldır sürdürdükleri restorasyon projesini aktaran Argos Yapı Genel Müdürü mimar Aslı Özbay, “Kenti anlamadan o yere uygun mimarlık yapmaktan bahsedemezsiniz. Burası ‘mimarlığın lüzumu yok’ dediğimiz bir yer. Üçhisar’da bu kasabasının dinamikleri çerçevesinde bir restorasyon çalışması yürütüyoruz.” dedi. Son 12 yıldır hem mimarlık hem müteahhitlik yaptığını söyleyen Aslı Özbay, 5 yıl önce hizmete açılan otelle birlikte bu alanda da çalışmaya başladığını belirtti. Kapadokya, Üçhisar hakkında tarihsel ve coğrafi bilgiler paylaşan Özbay, 1960’larda köylülerin yeni yapılarda yaşamak istemesi üzerine, afet alanı ilan edilen ve sonrasında hızla tahrip olan Üçhisar kasabasının bugün “kırsal dönüşüm”e uğramasında büyük rol oynayan yatırımcı Gökşin Ilıcalı ve danışmanı mimar Turgut Cansever’in halen devam eden mahalle rekonstrüksiyon projesi Argos in Cappadocia’yı aktardı. Projenin Manastır Konak (1997-2002), Tünelli Konak (2000-2004), Vasil Konak (2002-2007), Gemil Konak (2004-2009) olmak üzere farklı etaplardan oluştuğunu belirten Özbay, rölöveler alınarak, temellere göre yeniden inşa edilen yapılarda geleneksel yöntemlerin kullanıldığına dikkat çekti. Projenin bu şekilde gerçekleşmesinde ‘Cansever’ faktörüne vurgu yapan Aslı Özbay, “Turgut Cansever, mekanın ruhunun (genius loci) doğru anlaşılmasının ve binanın ona göre yeniden yapılmasının, yapıyı fiziksel olarak ayağa kaldırmaktan daha önemli olduğunu savunurdu. Burası bildiğimiz mimarlıktan çok farklı. Kayayı, taşı çok iyi bilmek, silbaştan öğrenmek gerekiyor. Taş ustaları çok önemli, onların bilgisiyle hareket ediyoruz” dedi. Bölgede buldukları özgün öğeleri, eski kapı ve kemerleri projede kullanmaya çalıştıklarını da ekleyen Özbay, “Buranın patronu, koruma. Bu özel bir durum. Hiçbir işveren otelini 13 yıl süren bir restorasyonun ardından açmıyor.” diyerek sözlerini tamamladı. 2D1 Otel buluşması, soru-cevap bölümünün ardından verilen kokteyl ile sona erdi. |