Hızla değişen inşaat sektöründe en eski yapı malzemelerinden biri olan tuğlanın adaptasyonunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Özgür Üzeltürk: Evet, ‘yapı’yla ilgili pekçok şey değişiyor. Bu değişimi tasarımda da görebiliyorsunuz; hızla kısalan inşaat sürelerinde de… Tuğla da hem şekil değiştiriyor; hem de büyük bir uygulama hızı yakalıyor. Eskiden sadece harçla uygulanırdı; ama artık askı sistemleriyle cephelere monte ediliyor. İç mekanlarda tuğla, klinker kullanımı hızla yaygınlaşıyor; ayrıca akustik kaplama olarak da karşımıza çıkıyor. En gözle görülür değişim ise, boyutlarda; artık cephelerde 20x40 ya da 25x50 cm ölçüler görebiliyoruz. Bu, tuğla üreticileri arasında bir yarış; dünyada artık 3 metreye kadar klinker kaplama malzemesi üretebilen fabrikalar ortaya çıkmaya başladı.
Tuğlanın en büyük avantajlarından olan sağlamlığı ve doğaya karşı direnci, yalıtım malzemelerinin önünde uygulanmak için de tercih edilmesini sağlıyor. Böylece tuğla, özellikle olumsuz hava şartlarından yalıtım malzemesini koruyan bir zırh oluşturmuş oluyor. Son yıllarda öne çıkan diğer bir ürün de özel bir pişirme tekniği uygulanarak, yüzeyleri daha camsı bir hale getirilen tuğlalar. Böylece özellikle yüzeyde su emme oranları çok düşük seviyelere çekiliyor.
Tuğlanın farklı malzemelerle etkileşimini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dilek Karaköz Toruş: Farklı malzemelerin bir arada kullanılması, geçmişte de çok tercih edilen bir yöntemdi. Günümüzde, ana malzemelerin renklerle hareketlendirilip, daha uyumlu bir birlikteliğin sağlanabildiğini söyleyebiliriz. Daha önce ana renklerimiz kırmızı, sarı ve kahverengiyken; şu anda beyazdan maviye ve yeşile kadar her tonu üretebiliyoruz. Belki kırmızı tuğla ahşabın yanında çok iyi durmuyordu; ancak Anadolu serisinde yer alan ürünlerimiz ahşapla çok güzel bir uyum yakaladı. Sarı Architon camla çok iyi durmazken; mavi Architon, mavi tonda bir camla birbirini tamamlayan bir ürün haline geldi. Bu uyumu nasıl daha da geliştirebileceğimize dair doku ve renk, ölçü çalışmalarımız devam ediyor. Aynı zamanda tuğlaya yönelik farklı kullanım alanları arayışlarımız da sürüyor.
İnşaat malzemeleri üreticileri kentsel dönüşüm sürecini oldukça önemsiyor. Kentsel dönüşüm sizce de bir fırsat mı?
Özgür Üzeltürk: Sürdürülebilir malzeme konusunda yapı sektörünün iddialı firmalarından biriyiz; her geçen yıl bu iddiamızı daha da geliştiriyoruz. Çağdaş yapılara bakarsanız, binaların bir kabuk tarafından korunduğunu görüyorsunuz. Bu kabuğun dışına yapılan yalıtımın da başka bir kabukla korunması gerekiyor. Açıkçası, bu noktada iddialı firmalardan biriyiz. Kentsel dönüşümün gerçekleştirilmesi, yeni şehirlerin oluşturulması aşamasında, bu kabuğun muhakkak göz önünde bulundurulması; kullanım ömrü boyunca binaların yapısal anlamda sağlam kalmaları, estetik olmaları ve yaşanabilir bir çevre oluşturulması çok önemli. Biliyorsunuz günümüzde insanlar, şehirlerden kaçmak için fırsat kolluyorlar; dönüştüreceğimiz şehirlerin kaçılmayacak şehirler olmasını temenni ediyoruz. Bu noktada önemli bir oyuncu olduğumuzu, önemli bir sektörü temsil ettiğimizi düşünüyoruz.
Dilek Karaköz Toruş: Binalar yıkıldıklarında ortaya çıkan çöpler, atıklar bir sorun. Çünkü özellikle ülkemizde bunların ayrıştırılması, yok edilmesine yönelik sistematik çözümler yok. Bizim malzememizin tekrar kullanılabilir olması, bu noktada önemli bir fayda sağlıyor. Özellikle taban tuğlalarımız, kullanılan yüzey değiştirilerek; istenilen yerde tekrar kullanılabiliyor. Askı sistemiyle uygulanan cephe malzemelerimiz de aynı şekilde tekrar kullanılabiliyor.
|