Türkiye iş cinayetlerinin en fazla yaşandığı ülkeler arasında yer alıyor.
İşçi ölümlerinin en fazla yaşandığı mesleklerin başında ise tersaneler,
madencilik ve kot taşlama işi geliyor. Her yıl onlarca işçi bu mesleklerdeki
ihmaller zinciri nedeniyle yaşamını yitiriyor.
Devlet yetkilileri yaşanan bu ölümleri ‘kaza’ ve ‘kader’ olarak
nitelendirirken, sivil toplum kuruluşları ise ölümlerin ‘cinayet’ olduğunu
söylüyor. Bu cinayetlerden biri de geçtiğimiz günlerde yine Tuzla’da
yaşandı. Selay Tersanesi’nde kadrolu olarak çalışan 60 yaşındaki Mehmet
Tağrikulu 14 Haziran’da forkliftte taşıdığı tonlarca ağırlıktaki malzemenin
altında kaldı. Bu son ölümle birlikte Tuzla’da yaşamını yitiren işçi sayısı 135
oldu. 2010 yılının ilk altı ayında Tuzla ve Yalova’da olmak üzere toplam 14 işçi
yaşamını yitirmiş oldu.
‘MAKYAJ ÖNLEMLER ALINDI’
Tersane İşçileri Birliği Derneği (TİB-DER) Başkanı
Zeynel Nihadioğlu, devletin iş cinayetlerini yaratan asıl
meselelerin üzerine gitmediğini belirterek, “Taşeronluk sistemi kaldırılmadı,
işverenler tarafından işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından gerekli önlemler
alınmadı” dedi.
Kamuoyunun tepkisi ile devletin birtakım önlemler aldığını ancak bu
önlemlerin de sadece makyaj düzeyinde kaldığına dikkat çeken Nihadioğlu, “O
dönemlerde hükümet işçilerin ‘eğitimsiz’ ve ‘cahil’ olduğu için öldüğünü
söylemişti. Bir eğitim programı uyguladılar ve dediler ki, ‘tüm işçileri
eğittik’. Oysa ölen işçilerin ezici çoğunluğunun kalifiyeli eleman olduğu
saptandı. Bu kez çalışma alanının darlığı ve öğretimin yoğun olması bahanesine
sarıldılar. GİSPİR’in vermiş olduğu rakamlara göre geçen yıl tersanelerde
çalışan işçi sayısı 33 bindi. Bu yıl bu sayı 10 bini buluyor. Ancak yine de
işçiler ölüyor. Demek ki temel sorun bunlar değil” diye konuştu.
‘ASIL SORUNLAR ÇÖZÜLMEDİ’
Nihadioğlu tersanedeki sorunları şu şekilde aktardı:
“Taşeronluk sisteminin yanı sıra tersanelerde kullanılan makineler çok eski.
Bakımsız ve onarılmıyor. Ayrıca iş güvenliği ve işçi sağlığı kavramları çok
geniş bir kavramdır. Ama bize algılatılan tersanelerde uyarı levhalarının
bulunması, baret, eldiven, gözlük, tulum gibi kişisel koruyucu donanımlarının
verilmesidir. Oysa işçi hem fizikken hem de ruhen korunmalıdır. İşçiye aylarca
ücret ödenmiyor. Sigorta primleri ya asgari ücret düzeyinde ödeniyor ya da
ödenmiyor. Krizden kaynaklı işçiler üzerinde büyük baskılar var. Denetim için
gelen müfettişler ise işi bilmiyor. Zaten ölüm olduktan sonra geliyorlar, çok
düşük bir para cezası kesiyorlar o kadar. Artık tersaneleri kapatmıyorlar bile.
Oysa bu işin bilirkişileri olarak TMMOB bağlı Makine Mühendisleri Odası ve Gemi
Mühendisleri Odası var. Ancak bu odalar dışarıda tutuluyor. Çıkarılan
yönetmeliklerin ise daha çok patronları koruduğu ortada.”
SAYGILI: SORUN YAPISAL
Limter-İş Sendikası Genel Sekreteri Kanber Saygılı,
tersanelerdeki sorunun teknik değil yapısal bir sorun olduğunun altını çizdi.
Taşeronluk, sendikasızlık, güvencesiz çalışma koşulları gibi eksikliklerin bir
bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyleyen Saygılı, “Özellikle 2008
yılında yapılan eylemler ve kamuoyu baskısı ile hükümet zorunlu olarak yönünü
Tuzla tersanelerine çevirmek zorunda kaldı. Çeşitli dönemlerde tersanelere
müfettişler geldi. İncelemelerde bulunarak rapor hazırladılar. Çalışma Bakanlığı
da işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda yönetmelikler çıkardı. Ancak soruna
sadece teknik açıdan yaklaşıldı ve bu yönde önlemler alındı. Bu nedenle de işçi
kıyımları devam ediyor” dedi.
19 yaşındaydı, ambara düştü...
Tersanelerdeki ölümlerin başında düşme, elektrik çarpması ve patlama geliyor.
2010 yılında tersanelerde ölen işçiler ve ölüm nedenleri ise şöyle:
14 Ocak: Onur Bayoğlu. Elektrikçi olarak çalıştığı Sedef
Tersanesi’nde ambara düşerek öldü. 19 yaşındaydı.
5 Şubat: Metin Turan. Tuzla Şahin Çelik Tersanesi’nde
raspacı olarak çalışıyordu. İskeleden denize düşerek öldü. 19 yaşındaydı.
12 Şubat: Osman Göç. GEMTİŞ tersanesinde kaynakçı olarak
çalışırken kaynak dumanından zehirlendi. Mesai saatinden sonra akşam evine giden
Göç fenalaşarak hastaneye götürüldü. Göç’ü doktorlar bir şeyin yok diye evine
gönderdi; ancak gece yarısı fenalaşarak acilen hastaneye götürülen Göç, duman
zehirlenmesine bağlı olarak kalp durması sonucu hayatını kaybetti. 26
yaşındaydı.
12 Şubat: Cevat Toy. Tuzla Dearsan Tersanesi’nde tav
işçisi olarak çalışıyordu. İskeleden düşme sonucu öldü. 41 yaşındaydı.
16 Şubat: Mikail Kavak. DESAN tersanesinde Gemkur taşeron
işletmesinde kaynakçı olarak çalışıyordu. Elektrik çarpması sonucu öldü. 26
yaşındaydı.
17 Şubat: Hasan Köse. Selahattin Arslan Tersanesi’nde
oksijen tüpü patlamasıyla vücudunun yüzde 80’i yandı. 24 yaşındaydı.
22 Mart: Sinan Durhan. Yalova Tersanesi’nde kaynak yaptığı
gemi iskelesinde dengesini kaybedince 7 metre yükseklikten düşerek yaşamını
yitirdi. 26 yaşındaydı.
27 Mart: Yüksel Özdemir. Tuzla Gemi Tersanesi’nde raspacı
olarak çalışırken 13 Mart’ta yüksekten düştü ve ağır yaralandı. 45
yaşındaydı.
30 Mart: Ali İhsan Çam. Boyacı olarak çalıştığı Tuzla Sedef
Tersanesi’nde yüksekten düşme sonucu öldü. 31 yaşındaydı.
5 Nisan: İsmail Çakır. Yalova Tersanesi’nde vinçteki hurda
kazanının başına düşmesi sonucu yaşamını yitirdi. 36 yaşındaydı.
21 Nisan: Hakan Oğuz. Yalova’da Yaşar San. tersanesinde kafa
üstü düşerek hayatını kaybeden Diyarbakırlı Oğuz 18 yaşındaydı.
8 Mayıs: İzzet Gider. Makine dairesinde gaz sıkışması sonucu
meydana gelen patlamada hayatını yitirdi.
27 Mayıs: Metin İnanır. Tuzla Selahattin Arslan
Tersanesi’nde kızak kaldırma sırasında halatın kopması sonucu yaşamını yitirdi.
23 yaşındaydı.
14 Haziran: Mehmet Tağrikulu. Selay Tersanesi’nde forkliftte
taşıdığı tonlarca ağırlıktaki malzemenin altında kaldı.
|