Türkiye'de Merkez Bankası'nın sermaye piyasalarına yönelik tavrı nedeniyle finansal şartların giderek sıkılaştığına vurgu yapılan OECD Ekonomik Görünüm Raporu'nda, verimliliği ve rekabet gücünü artırmak için birtakım yapısal reformların gerekliliğine işaret edildi. Raporda, mali harcamalar ve politikalar konusunda 'şeffaflık' konusuna yoğunlaşılırken, hükümetin uluslararası normlara uygun 3 aylık raporlar hazırlayabileceğinin altı çizildi.
Para politikalarında 'sıkılaşma'ya işaret edilen raporda 2014-2016 yıllarını kapsayan orta vadeli ekonomik programla, hükümet harcamaları ve yatırımlarını kontrol etmenin ve toplam kamu borcunun azaltılmasının hedeflendiği öne çıktı. Raporda, buna karşın yerel yönetimlerin, sosyal güvenlik kurumlarının ve devlet altyapı ve konut operatörlerinin harcamalarının çok da detaylı izlenmediği belirtildi.
Raporda, son dönemde hayata geçirilen kredi kartları ve bankacılık uygulamalarındaki katı düzenlemelerin de hem tüketiciler hem de küçük ve orta dereceli işletmeler için bir güven ortamı yarattığı vurgulandı.
Raporda, 2014-2015 için yüzde 4 oranında büyümesi beklenen Türkiye'nin, dış finansman ihtiyacının büyüklüğü ile reel sektörün net döviz pozisyonu ve uluslararası sermaye akışlarıyla "kırılgan" bir tablonun içine sürüklendiği savunuldu. Bu kırılganlığın, jeopolitik faktörlerle birleştiğinde beraberinde ciddi riskler getirebileceği uyarısında bulunuldu.
Yine de hükümetin, iç siyasetteki tansiyonu düşürmesiyle, Avro Bölgesi'nde öngörülenden daha güçlü şekilde güven ortamını sağlamlaştırırken büyümeyi de artırabileceği ifade edildi.
Küresel ekonominin durumu
OECD 2013 Kasım raporunda, küresel ekonomilerin ılımlı bir büyümeyle genişlemeye devam ettiği, ancak küresel büyüme tahminlerinin 2013 ve 2014 için yükselen piyasa ekonomilerindeki zayıf beklentiler nedeniyle büyük ölçüde düşüşe geçtiği belirtildi.
Mayıs ayında açıklanan 'ekonomik görünüm' raporundan bu yana son aylarda yaşanan 3 olayın piyasa istikrarını olumsuz etkilediği belirtiliyor. Raporda, yaz başında ABD Merkez Bankası'nın (Fed) tahvil alımını azaltmasıyla ilgili tartışmaların, bazı yükselen piyasa ekonomilerindeki artışa geçen keskin sermaye hareketleri ve piyasadaki yüksek tansiyondan duyulan endişenin ve son olarak da ABD'de federal hükümetle borç tavanının yükseltilmesine ilişkin yaşanan krizin piyasa istikrarını olumsuz yönde etkilediği öne çıkıyor.
Yükselen piyasa ekonomilerindeki ciddi yavaşlama Avrupa'yı etkiliyor
Raporda, Avro Bölgesi'ndeki ekonomik canlanma 'gecikmiş ve istikrarsız' olarak nitelendirilirken özellikle genç işsizliğinin hala yüksek oranlarda seyrettiği vurgulandı. Avrupa Merkez Bankası'na (ECB), deflasyonel riskler karşısında "bazı politikaları yeniden gözden geçirme" önerisinde bulunulan raporda, cari hesap düzenlemesinin işe yaradığı, ancak tek başına fiyat ayarlamasının da deflasyonla mücadelede yetersiz kalışına vurgu yapıldı.
Raporda, bölgede ekonomik faaliyetlerde, mali pazar ayrışmasında ve vergi konsolidasyonunda azalmayla beraber 2014 ve 2015 için bir iyileşme beklendiği belirtildi. Düşen tansiyona rağmen Avrupa'da Avro Bölgesi sorunun yeniden ortaya çıkabileceği hatırlatıldı. Yükselen piyasa ekonomilerindeki ciddi yavaşlamanın özellikle Avrupa ve Japonya gibi gelişmiş ekonomilerde büyümeyi de olumsuz etkilediğine işaret edildi.
ABD'ye faiz oranları konusunda 'tarafsız tavır' önerisi
ABD'de, para politikasının, talep ve istihdam konusunda ortaya çıkan belirsizlikleri dengeleyen "uyumlu" görünümünü koruması gerektiğine dikkatin çekildiği raporda büyük ölçekli tahvil alımlarının da aşamalı olarak azaltması çağrısında bulunuldu. Raporda, ABD'ye 2015 için Fed'in faiz oranlarını yükseltme konusunda daha "tarafsız" bir tavır takınması gerektiğinin altı çiziliyor. Ülkede mali politikalardaki korku ortamının hala en önemli risk faktörü olduğu ve bu durumun, borç tavanı meselesinin yeniden ABD'nin karşısına çıkmasıyla var olan belirsizliğin sürmesine neden olacağı belirtildi.
|