N. Nurseli Aparı
1968 yılında Mersin'de doğan N.Nurseli Aparı, 1990 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlik Fakültesi Mimarlık Bölümü'nden mezun oldu. 1990 - 1995 yıllarında çeşitli firmalarda proje ve şantiye mimarı, planlama müdürü olarak çalıştı. 1995 yılında kendi firması Nurart İnşaat Ltd.Şti.ni kurdu. Aparı, Türkiye Mühendisler ve Mimarlar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi. Aparı aktif siyaseti daha önce hiç düşünmemiş olsa da, "Bir şeye itiraz etme hakkını kendimizde buluyorsak ve eleştiriyorsak, hem onun doğrusunu göstermeli hem de sonraki aşamalarda doğru bir biçimde uygulanıp uygulanmadığının takibini yapmalıyız. Bunun için de bir şekilde siyasete girmemiz gerekiyor" diyor. MesutT: Sizi başkan adaylığına sürükleyen süreçten bahseder misiniz? Aslında hepimiz aktif olmasa da bir şekilde siyasetin içindeyiz. Özellikle son yıllarda iki kişiyi bir araya gelsek, sohbet hep siyaset odaklı oluyor. Adaylık teklifi, MHP Kadıköy İlçe teşkilatından geldi. Aktif siyaset yapmak düşündüğüm bir şey değildi; ama eğer mimar bir vatandaş olarak bu ülkeye bir kum tanesi kadar bile katkım olacaksa neden olmasın dedim. Uzmanlık alanı ne olursa olsun, her Türk vatandaşının bir şekilde siyasete katılması gerektiğini düşünüyorum. Eleştirdiğimiz pekçok şey var, ama eleştirmek bizi hiçbir yere götürmüyor. Bunu en azından gelecek nesiller için eyleme dökmeliyiz. MesutT: Sizce aday olarak belirlenmenizde mimar kimliğiniz etkili oldu mu? Görüşmeler sırasında 'mimarlık', 'planlama' ne kadar öne çıktı? Mimarların, şehir plancılarının, yerel seçimler ve belediyecilik söz konusu olduğu zaman ehliyetli meslek grupları olduklarını düşünüyorum. Hatta bu anlamda mimarların ve şehir plancılarının katılımının çok daha yüksek olması gerek. Kadıköy, İstanbul’un en gelişmiş, en nezih semtlerinden biri. Neler yapabileceğimiz üzerine ilk çalışmalarımıza başladığımızda pekçok insanın söylediği, “Kadıköy’de yapılacak ne kalmış olabilir ki?”ydi. Ama mahalle mahalle gezip sorunlar nelerdir diye baktığımızda Kadıköy’ün sadece Bağdat Caddesi ve sahilden ibaret olduğunu, onların dışında hiçbir yere hizmet götürülmediğini, alt yapı sorunları olduğunu, yeşil alana ihtiyaç olduğunu, otopark ve trafik sorununu, gelişmemiş bölgelerinde dahi rant amaçlı projelerin olduğunu gördük. İstanbul’un 2010 Avrupa Başkenti olmasının konuşulduğu bir zamanda bizim projelerimizin aslında çok farklı olması gerekiyordu. Kültür sanat etkinlikleri ne olacak ve belediye bunlara ne ölçüde katılacak, yaşanan bu kriz ortamında belediye istihdama dönük neler yapabilir gibi birçok farklı başlık olabilecekken, biz en alt seviyeden başlamak zorunda kaldık. Broşürlerimizde alt yapı sorunlarından, engelli dostu kaldırımlardan, spor alanlarından, yeşil alanlardan, çok temel ihtiyaçlardan bahsetmek durumunda kaldık. MesutT: Kentlerimizi şekillendiren asıl unsur rastlantılar gibi görünüyor. Bu anlamda Kadıköy’ün durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Mevcut haliyle Kadıköy, Türkiye’nin küçük ölçekli hali. Bir taraf gelişmiş öbür taraf ise az gelişmiş; bir bölgede daha nitelikli bir yapılaşma varken diğeri insani şartlardan uzak bir yaşama mahkum edilmiş. Kadıköy gibi bir ilçede 30 bin nüfuslu Hasanpaşa Mahallesi’nde lise yok. Mimari ya da belediyecilik anlamında da Türkiye’nin küçük ölçekli bir temsilini gözlemlemek çok mümkün. Biz, eğer bir hizmet veriliyorsa, bunun her yere aynı şekilde götürülmesi gerektiğini düşünüyoruz. Kentsel dönüşüm projelerinde yapılan çalışmalarda da oralarda yaşayan insanlar göz ardı ediliyor. Bir imar planı var, ama bir formül yardımıyla onu ranta dönük bir proje haline getirmek çok mümkün. Bunlar olurken sivil toplum kuruluşlarının, meslek odalarının haberi yok. Karar meclisten geçtikten sonra, örneğin Odalar gidip dava açıyorlar; onun da bir anlamı olmuyor. Zaten dava sonuçlanana kadar, bina daha hızlı bir şekilde bitiriliyor. MesutT: Mevcut belediyecilik modelinin ihtiyaçlarımızı karşıladığını söyleyebilir miyiz? Sizce belediyecilik ne olmalı? Kadıköy’ün bir bütün olarak ele alınması ve hizmetin eşit dağılması gerekiyor. Bu çok önemli. Ne yazık ki yeni ilçe olmuş yerlerle Kadıköy’ün ihtiyaçları, yapılması gerekenler aynı. Aslında Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Yapılması gereken sosyal belediyecilik, yani insan odaklı olmak. Mimarların amacı, ihtiyaca ve kullanıcıya yönelik hem fonksiyonel hem estetik, hem strüktürel açıdan ihtiyaca doğru cevap verecek plan ve proje üretmektir. Gözünüzü kulağınızı orada yaşayacak insanlara, kullanıcılara kapatarak doğru proje üretmek hiç mümkün değil. Bu anlamda insanların ihtiyaçları doğru tespit edilmeli. Bunda da yine mimarların proje sürecinde yaptıkları gibi her konuda işin uzmanlarıyla çalışmak gerek. O projelerden kullanıcı, çevre ve tarihi doku için en uygun çözümü belirleyip onu uygulamak esastır. Burada kişilerin çıkarları esas alınırsa, bir rant sağlanırsa, estetik kimlik katılmazsa, yapılan şey kimseye hizmet etmeyecektir. Bu da bir tıkanmayı beraberinde getirecektir ki, şu anda yaşanan da o. Sorunları çok karmaşık yapılarda incelemeye gerek olmadığına inanıyorum. Mies van der Rohe’nin dediği gibi ‘less is more’ yani ‘az çoktur’. Basit anlamda söylersek, altyapısı olmayan hiçbir şeyin üzerine bina inşa edemezsiniz. Bunu her alan için düşünebiliriz. MesutT: İhtiyaçları doğru tespit etmek anlamında Kadıköy’ün nüfus yapısı, eğitim seviyesi, ekonomik durumu vs hakkında bir alan çalışması yaptınız mı? Elinizde ne gibi veriler var? Tabi, hem mahalle bazında nüfus yapısına dönük çalışmalar var elimizde, hem de yaklaşık 100 arkadaşımızın hızlı bir biçimde mahalle sakinleri ve muhtarlarla yaşadıkları sorunlar, aldıkları ya da alamadıkları hizmetler hakkında yaptığı yüz yüze görüşmeler de. MesutT: Elinizdeki zaman hazırlık yapabilmeniz için yeterli oldu mu? Yerel seçimler genel seçimlerden daha farklı olmalı diye düşünüyorum. Başkan adayları birkaç ay öncesinden değil de, keşke bir yıl öncesinden açıklansaydı. Proje üretmek basit bir süreç değildir; bunu bütün mimarlar bilirler. Bir avan proje hazırlarken dahi hem zamana hem de ekipmana ihtiyacınız vardır. Sorunları doğru tespit etmek, irdelemek başlı başına yeterli değil. Elimizdeki zaman proje üretmek için çok sınırlıydı. Şu an sadece temel ihtiyaçlarda olmazsa olmazları projelendirerek, alt başlıklarına detaylı çözümler üretmeksizin girdik. Çeşitli meslek gruplarıyla, sivil insiyatiflerle bir araya gelmeye, birlikte beyin fırtınası estirmeye yetecek zaman olmadı. Bunu yapan Avrupa ülkeleri var, belediye başkan adayları çok daha öncesinden açıklanıyor, projelerini çalışıyorlar ve halka açıklıyorlar, kimi durumlarda birkaç aşamalı bir seçime giriyorlar. Ne yazık ki bizde böyle değil. Ben de hazırlayacağım görsel sunumlarla Kadıköy halkının karşısına çıkıp, farklılık yaratabilmeyi çok isterdim. Ancak yüzyüze görüşmelerle sınırlı sayıda insana, broşürlerle de gündemimizin ana başlıklarını aktarabiliyoruz. MesutT: Aslında mesleğiniz gereği, sunum teknikleri konusunda çok donanımlısınız. Bunları kullanabildiniz mi? Maketten vazgeçtim, keşke 3D MAX’de projelerimizi sunum haline getirebilseydik. Ama yaklaşık iki aylık bir süreçten bahsediyoruz. Bir taraftan ortama uyum sağlamaya çalışıyorsunuz, bir taraftan da proje üretiyorsunuz, kendinizi ifade etmeye çalışıyorsunuz. Bir ilçe söz konusu olunca, yaptığınız projelerin uzun soluklu projeler olması gerekiyor. Bunun için de konunun uzmanlarıyla özenli ve detaylı bir çalışma gerekli. Bunu yapabildik dersek yalan olur. Şu an Kadıköylülere sadece bir mimar olduğumu ve mimarlığın belediyecilik konusunda ehliyetli bir meslek olduğunu, çalışkan ve dürüst olduğumu anlatmaya çalışıyorum. MesutT: Siyaset dili ve mimarlık kimliğiniz çatışıyor mu? Kendinizi zaman zaman bir ikilem içinde bulduğunuz oluyor mu? Elbette, dediğim gibi aktif siyasetin içinde değildim. İçinde bulunduğum ortamı doğru analiz etmem gerekiyor. Bir taraftan mesleğim gereği etik ve doğru yapmam gereken şeyler var, diğer taraftan da o farklı yapı içinde kendimi doğru ifade etmem, o yapıyı oluşturan insanları da doğru analiz edip bilgilenmem gerek. Bir şekilde oluyor, ama zor. Siyaseti hep eleştiriyoruz, içinde olmak muhakkak farklı, ama gerekli. Bence bu çok önemli bir nokta. Eğer bir şeye itiraz etme hakkını kendimizde buluyorsak ve eleştiriyorsak, hem onun doğrusunu göstermeli hem de sonraki aşamalarda doğru bir biçimde uygulanıp uygulanmadığının takibini yapmalıyız. Bunun için de bir şekilde siyasete girmemiz gerekiyor. MesutT: Kadıköy’de yarışta üç mimar var. Bu konuda ne diyorsunuz? Üç mimarın olması bir tesadüf olamaz. Kadıköy’ün mimari anlamda hizmete ihtiyacı var. Sadece teknik bir yeterlilikten bahsetmiyorum; mimar, farklı meslek gruplarından insanlarla çalışabilen, organize edebilen kişidir. Hem insana hizmete etmek, hem fonksiyonel oluşumlar üretmek, hem de çevreyi, tarihi mirası göz ardı etmeden bir süzgeçten geçirmek ve doğru projeyi sunmak adına mimarların bu işi yapması çok doğru. MesutT: Kentsel alanın planlamasında birçok kurum söz sahibi. Sizce bu çok başlılıkta ilçe belediyesinin planlama kararları, mekana yaklaşımı ne kadar önemli. Belediyelerin yaklaşımı çok farklı olmalı. Hem projeci hem de uygulamacı bir mimar olarak bugüne kadar, haklı olduğum konularda hep sonuna kadar mücadele ettim. “Salı Pazarı alanı Büyükşehir Belediyesi’nin konusu; Kadıköy Belediyesi olarak biz bir şey yapamayız, kusura bakmayın Kadıköylüler” diyerek durmak başka bir şey, Kadıköylülerle birlikte Kadıköy için mücadele etmek başka. Sadece doğru belediyecilik bu şekilde yapılırı göstermek için değil, halkın da buna katılımını sağlamak ve bilinçlendirmek için de bu göreve talibiz. Salı Pazarı’nda o proje yapıldığı zaman Kadıköy esnafı gidecek, zaten kötü olan trafik daha da içinden çıkılmaz olacak. Bunu görmek için teknik düşünmeye, mimar olmaya gerek yok; sıradan bir göz olarak da bunları görebilirsiniz. Büyükşehir Belediyesi’nde başka bir siyasi parti olabilir, Kadıköy Belediye Başkanı’nı, belediyeyi, Kadıköylüyü hiç dinlemeyebilir. Ama elbette yapılacak bir şeyler vardır. Gerekirse Meclis’e gidilir ya da artık en ufak şeyde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gidilebiliyor. Kurum olarak itiraz etmeniz başka bir şey, birey olarak ise daha başka. Belediyelerin bu sorumluluğu yüzde 100 hissetmesi gerek. MesutT: Aslında Kadıköy katılımcılık anlamında çok şanslı bir ilçe. Güçlü bir sivil yapılanma var. Ayrıca kent konseyi de başka bir enstruman. Evet kent konseyi var, ama o zaman neden Corner Otel’den, Salı Pazarı’ndan ya da Meteoroloji’nin arazisine yapılanlardan konuşuyoruz? Neden her projeden sonra meslek odaları dava açıyor? Demek ki hala şeffaflık yok. Evet ben de Kadıköy Belediyesi’nin meclis toplantısını izleyebilirim; ama ben bir mimar olarak hangi kararların geçtiğini anlayamıyorum. Benim gibi düşünen pekçok da meslektaşım var. Sıradan vatandaşlar ne yapsınlar? MesutT: Metrobüs, Marmaray gibi projeler bölgeyi köklü bir şekilde etkilemeye adaylar. Sizce bu etkiler üzerinde yeterince düşünülüyor mu? Bu anlamda bir eylem planı oluşturulmalı mı? Yerel yönetimlerin üzerine düşen çok fazla görev var. Yerel yönetim olarak Kadıköy’ün temel ihtiyaçlarının hızlı bir şekilde karşılanmasını sağlarken, diğer taraftan da Büyükşehir Belediyesi’nin ne yaptığını ne yapabileceğini izleyerek Kadıköy için doğru çözümü önceden projelendirmek üretmek gerekiyor. Ofisim karşıda; bu saatte trafik olmayacağı düşüncesiyle arabamla geldim, ama Söğütlüçeşme’ye gelmeden tıkandım. Yolun, köprünün kapasitesi, şerit sayısı belli; siz onun içinden bir iki şeridi alıyorsunuz. Akşam saatlerinde Yıldız’da ve Sözğütlüçeşme’de yaşanan yoğunluğu düşünün; karşıya geçmeyecek olanları bile mağdur eden bir çözüm. Yeni bir buluş da değil. 1980’li yıllarda uygulanan, ama beğenilmeyip sökülen bir sistem yeniden getiriliyor. Bir de bunun maliyetlerini düşünün. 150 milyon dolara İstanbul için neler neler yapılırdı... MesutT: Kadıköy eski bir yerleşim olduğu için yapı stoğunun önemli bir bölümü eski binalardan oluşuyor. İstanbul’un bir deprem beklediğini düşünürsek, bu alamda neler yapmayı düşünüyorsunuz? Mevcut yapı stoğunda bir tamamen yıkılması gerekenler, bir de güçlendirme yapılması gerekenler var. Kadıköy için imar durumunda bir değişiklik yapmak söz konusu değil; çünkü zaten doygunluk noktasına gelmiş. Ama öte taraftan da insanların can güvenliğini tehlikeye atma lüksünüz yok. Yapılabilecek iki şey var diye düşünüyorum. Güçlendirme yapılması düşünülen bölgelerde merdiven ve asansör alanlarının emsalden düşülmesi gibi bir plan notu örneğin. Ama o binaların nerelerde olduğunun, öyle bir plan notun düşülmesi durumunda standart dışı bir uygulama olup olmayacağının etüdünün çok iyi yapılması gerekiyor. Yıkılıp yeniden yapılacak binalar için belediyenin sıfır faizle kredi vermesi olanağı sağlanabilir. Ayrıca belediye bünyesinde analiz çalışmalarını yapacak bir birim oluşturulabilir. MesutT: Yapılaşma anlamında doymuş bir Kadıköy için dikey büyüme bir alternatif olabilir mi? Dikey büyümeye sıcak bakıyorum; elbette olabilir, ama planlı programlı bir biçimde olması gerekir. Sahilde bütün binalar aynı kottayken, birkaç sivri binanın çıkması İstanbul’a haksızlık. Hiç kimsenin böyle bir lüksü yok; olanları da bir mimar, Kadıköylü olarak kınıyorum. Elbette Kadıköy’ün dikey büyüyebileceği yerler var, imar planları doğru şekilde yapılırsa, doğru projelendirilirse neden olmasın. Ama bu asla sahilde olmamalı. MesutT: Bir enstrüman olarak kentsel dönüşüm hakkında ne düşünüyorsunuz? Bugüne kadar kentsel dönüşüm adına yapılan, medyada izlediğimiz ve hepimizin de itiraz ettiği olay, düşük rakamlarla insanların binalarının arsalarının alınıp rant amaçlı kimliksiz binaların yapılması. Benim bir mimar olarak böyle bir projede yer almam demek, bir daha ‘mimarım’ diyemem anlamına gelir. Bunların yapılması, o kadar büyük bir acıdır. Kentsel dönüşüm projeleri, ne bir mimar olarak, ne bir insan olarak ne de etik olarak doğru bulduğum projeler. Belki içinde doğru düşünceler vardır, ama ufak tefek denecek kadar az. İnsan odaklı çalışmalıyız. Belediyelerin bütçeleri, sosyal belediyecilik anlayışı çerçevesinde insanları mağdur etmeden doğru bir şehir planlaması ile çözüm üretmek için yeterlidir. Kentsel dönüşüm projeleri isim olarak çok doğru ve olması gerekli. Bugün Kadıköy’de örneğin Fikirtepe, Dumlupınar, kentsel dönüşüm uygulanması gereken lokasyonlar. Ama o uygulanma biçimi ile oralarda yaşayan insanlara yazık projeler. MesutT: Siz ne önerirsiniz? Ben, insanları mağdur etmeden, onların ihtiyaçlarını gözeten yeni bir plan ile projelendirme yapılaması gerektiğini savunuyorum ve yapmak istediğim de bu. Hemen örneğin Fikirtepe'de şunları şunları yaparım demem doğru olmaz; çünkü orada yaşayan insanları tanımak, oranın koşullarını incelemek gerek. Orada sadece bir bina yapımından bahsediyor olsak bile, bunlar kısa süreçler değil. Aslında dönüp dolaşıp aynı yere geliyoruz. Belediyelerin temel ihtiyaçlar anlamında üzerine düşeni yapmaya başladıkları noktada bu sorunlar daha kolay çözülecek. Kadıköy'ün kaldırımı, alt yapısı yok, kanalizasyon sisteminin değişmesi gerekiyor, bir yağmur yağıyor her yer dere gibi oluyor. Kadıköy'ün ara sokakları hala karanlık, gece yürürken tedirgin oluyorsunuz. Bunlar çözülürken, bir taraftan da farklı meslek gruplarından uzmanlarla kentsel dönüşüm üzerine düşünülmeli. Küçük dokunuşlarla Kadıköy'ü farklılaştırabilecek işler var.
|