Son 20 yıldır John Coleman Darnell ve karısı
Deborah, bugünkü adı Luksor olan
Teba'daki antik harabelerden Nil Nehri'nin
batısına doğru ilerleyen eski karavan yolunda gidip geliyor. Ancak binlerce yıl
insan ve eşek trafiğiyle şekillenmiş bu ve benzeri yolların nereye gittiği
bilinmiyor. Yaptıklarına çöl-yolu arkeolojisi adı veriliyor.
Darnell çifti, firavunlar zamanında askerler, tüccarlar ve diğer gezginlerin
kamp yaptıkları yerleri buldu. Bir dört yol ağzında bulunan kayalıklarda,
kireçtaşına kazınmış bazı sahneler buldular. Bunlar Mısır tarihinin en eski
buluntularından. Darnel çiftinin birlikte yönettikleri Yale Üniversitesi projesi
Teba Çöl Yolu araştırması, daha önce çok itibar edilmeyen
karavan yolları ve vaha yerleşkelerinin antik Mısır için önemine dikkat çekiyor.
Ağustos sonunda Mısır hükümeti, bu araştırmanın en büyük keşfini açıkladı.
Luksor'un 177 kilometre batısında ve Kahire'nin 483 kilometre güneyinde eski bir
koloninin kalıntıları bulundu. Ekonomik ve askeri bir merkez görevi gören bu
koloni, 3 bin 500 yıl önce zamanına göre oldukça büyük bir yerleşim merkeziydi.
Bu koloni, çölde bulunan en eski kasabaydı.
Yale'de Eski Mısır Uygarlığı Profesörü John Darnell, bu keşfin Mısır'ın
geçmişine dair çok az bilinen bir döneme ait tahminleri tamamen
değiştirebileceğini ve medeniyetin canlanmasında çöl vahasının oynadığı rolü
yeniden belirleneceğini sölüyor. 88 hektarlık kazı alanı, Kharga Vahası'nda
bulunuyor. Çölde, kuzeyden güneye doğru 97 kilometre boyunca uzanan sulak bir
vaha olan bu alan Teba'dan başlayan antik Girga Yolu'nun
sonunda bulunuyor. Darnell çifti bu koloninin varlığı konusundaki ilk
belirtileri 10 yıl önce bir tapınak bulunca fark ettiler. Milattan Önce 6'ncı
yüzyılda Pers İmparatorluğu himayesi altında olan bölgedeki bu tapınağın vahanın
önemini gösterdiğini belirtiyorlar. Eşi gibi Mısır uygarlığı eğitimi almış olan
Deborah Darnell, "Bölgenin stratejik bir önemi olmasaydı tapınak orada olmazdı"
diye anlatıyor.
Daha sonra tapınaktan daha eski çanak çömlek parçaları bulmaya başladı. Bazı
seramik parçalar dışarıdan, Mısır'ın güneyindeki Numibya'dan ithal edilmişti
ancak çoğu yerel yapımdı. Bu bölgede geniş çaplı seramik üretimi olması,
koloninin mevsimlik olarak kullanılmadığını, sürekli burada kalan yerleşik
nüfusun büyük olduğunu gösterdiğini belirtiyorlar. 2005'te Darnell çifti ve
ekip, çok önemli bir keşif yapacaklarını fark etmeye başladılar. Kerpiç
duvarlar, değirmentaşları, fırınlar, kül yığınları ve kırılmış ekmek kalıpları
kalıntıları buldular. Darnell, bulunan fırın eşyalarıyla birlikte orada bir
askeri garnizon olduğuna dair kanıtları açıklayıp, "Kolonide bir orduyu
doyurmaya yetecek ekmek pişiyordu" diyor. Buluntulardan esinlenerek, koloniye
"Umm Mawagir" ismi verilmiş. Bu Arapça "Ekmek kalıplarının anası" anlamına
geliyor.
Ekip aynı zamanda tahıl ambarları, depolar, atölyeler ve idari bir binaya
benzeyen kalıntılara da rastladı. Kolonide büyük ihtimalle birkaç bin kişi
yaşıyordu. Kendi tahıllarını yetiştiriyorlardı ve geniş bir bölgeyle ticari
bağları vardı. Çölde bir kesişme noktasında bulunan kalıntılar antik dünyanın
bir mucizesi. Darnell Yale Üniversitesi Mezunları dergisine verdiği bir
mülakatta, "İnsanlar Nil Nehri'nin kıyısındaki inanılmaz mimari eserlere bakıp
etkileniyor. Ancak, dünyanın en kuru ve yaşanması zor çöllerinden birindeki bir
vahada yaşamak için bu insanların ne kadar çaba harcadığını da anlamalılar"
dedi.
|