Mimar Sinan'ın 424. ölüm yıl
dönümü nedeniyle bir bildiri yayınlayan TMMOB Mimarlar
Odası, 'Sinan’a saygısızlık' olarak nitelendirdiği mimarlık ve
kentleşme çılgınlıklarından bir an önce vazgeçilmesi için çabalarını sürdüreceği
mesajını verdi. Odanın, bildirisi
şöyle:
"Mimarlar Odası olarak, Sinan’ın kendi çağından günümüze dek yapıtlarıyla
sunduğu mesajı doğru anlayarak bundan dersler çıkarmanın, O’na, toplumumuza ve
mimarlığa olan borcumuzun bir gereği olduğu inancıyla meslekî çalışmalarımızı
sürdürme çabası içerisindeyiz.
Bu kapsamda öncelikle Koca Sinan’ın tarihsel süreçte ve günümüzün mimarlık ve
şehircilik ortamı içerisinde ifade ettiği değerleri bir kez daha anımsıyoruz:
“Duru, yalın, dolgun kitleler üzerinde dengelenen ana kubbe ve kubbecikler
dizgesini kuran, mühendislik yeteneği ile mimarlık zarafetini bütünleştiren
büyük ustanın eserleri, bulunduğu kentlere silüet, estetik, sanat ve kimlik
değerleri katmıştır. Yarattığı eserleri çevresiyle, doğayla ve insanla barışık
bir yapılaşmanın görkemli anıtsal örnekleri olarak mimarlığın evrensel
değerleriyle buluşmuştur. Günümüzde dahi bu yapıtlar, bulundukları kentleri
biçimlendirmekte, yaşamımızı etkilemekte ve mimari nitelikleri nedeniyle
bilimsel araştırmaların ilgi odağında yer almaktadırlar.”
Büyük Usta’nın bu nitelikleriyle birlikte özgün yaratıcılığının da kamu
yönetimleri tarafından gözardı edilerek “içi boş, hamasi nutuklarla”, mimarlık
ve şehircilik açısından “çılgın” kararların alındığı bir ortamda anılması, tarih
boyunca bu topraklarda yaratılan birikim ve değerlerle bağdaşmamakta ve O’na
saygısızlık anlamına gelmektedir. Öyle ki, tarihî yapıtların 'kötü kopyaları'nın
ve batıdan alınan demode 'postmodern' uygulamaların kamu tarafından kentlere
'mimarlık' olarak pazarlandığı koşullarda, mimarlık, kültür ve doğa değerleri
yok edilmekte, hatalı yatırım kararları ve niteliksiz uygulamalar ile
şehirlerimiz 'betonarme çöplüğüne' dönüştürülmektedir.
Aynı anlayış doğrultusunda 'Cumhuriyet' dönemi yapıtlarına karşı başlatılan
yıkım süreçlerinin sistemli bir şekilde işletilmesi, “uygarlık karşıtı” bu
davranışların “ideolojik” niteliğini de açıkça ortaya koymaktadır. Bu kapsamda,
özellikle kültür mekânları ile Cumhuriyetin simgesi olan yapı ve meydanların
hedef alınması çok anlamlıdır.
Yönetimlerin, kent kimliklerini ve silüet görüntülerini yok eden, estetikten
yoksun, sosyal, ekonomik ve kamusal kayıplara neden olan, “kent suçları”
niteliğindeki uygulamaları karşısında, mimarlığımızın ve kentlerimizin planlı ve
sağlıklı gelişmesini sağlamak amacıyla yürütülen hukukî süreçler ve çabalar
zayıflatılmak istenmektedir. Buna bağlı olarak, koruma kurulları, bilirkişilik
düzeni, üniversiteler ve yargı iktidara bağımlı hale getirilerek, kurumsal
güvenceler “bertaraf” edilmekte; Meslek Odalarına yönelik “çağdaş hukuk
normları”na yakışmayan “işlevsizleştirme” operasyonları sürdürülmektedir.
Son olarak, tarihî kent merkezlerinde mimarlık değerlerinin, kent dokusunun
ve kültür varlıklarının yok edilmesine neden olan 5366 sayılı Yasa ile dayatılan
“yenileme” adı altındaki çalışmalardan sonra nihayet bütün ülke topraklarında,
TOKİ ve Başbakanlığı “tek imar otoritesi” haline getiren “Dönüşüm Yasası” ile
bütün tarihî ve doğal varlıklar ile kentlerimizin sağlıklı geleceğinin “idam
fermanı” verilmiştir!
Bu kentleşme politikaları ve uygulamaları nedeniyle Koca Sinan’ı andığımız
bugünlerde ne yazık ki toplumumuza “uygarlığımızın esenlikli bir geleceği” adına
güzel şeylerden söz edemiyoruz.
Mimarlar Odası olarak, Koca Sinan’ı ölüm yıldönümü nedeniyle saygıyla
anarken, “Sinan’a saygısızlık” olarak nitelediğimiz tüm bu mimarlık ve kentleşme
çılgınlıklarından bir an önce vazgeçilmesi için çabalarımızı sürdürmeye kararlı
olduğumuzu değerli kamuoyumuza sunarız. Bu çerçevede ülke yöneticilerini, yerel
yönetimleri, yatırımcıları ve ilgili tüm kesimleri kentlerimize, Koca Sinan’a ve
yarattığı eşsiz değerlere bir kez daha sahip çıkmaya
çağırıyoruz".
|