b>TMMOB Mimarlar Odası, Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü'nün 5335 Sayılı Kanun'un 32. Maddesi ile mülkiyetindeki işletmecilik fazlası taşınmazları yeni demiryolu inşaatı ve mevcut demiryollarının bakım ve onarımı ile iyileştirilmesinde kullanılmak koşuluyla satmak ya da devretmekle yetkilendirilmesini kınadı. Bir basın açıklaması yaparak söz konusu yeni yasal düzenlemenin amacında belirtildiği kadar 'masum', 'yapıcı' ve 'kabul edilebilir' olmadığını savunan Oda, "Kent merkezlerinin yağmalanması sürecine Devlet Demiryolları da katıldı" görüşünü savundu.
Odanın basın açıklaması şöyle:
"Devlet Demiryolları idaresinin işletmecilik fazlası (?) olarak satmak ve başından savmak istediği taşınmazların çoğu ülkemizin kültür mirasıdır.
Bir kamu kuruluşu, ülkenin kültür mirasını “işletme fazlası” bahanesiyle satmaktadır. Satışa çıkartılan alanlar arasında, kentlerimizin en önemli noktalarında bulunan ve çoğu kültürel miras niteliği taşıyan taşınmazlar da bulunmaktadır. Bunlar arasında İstanbul - Erenköy, İstanbul- Haydarpaşa, Gaziantep, Diyarbakır, Zonguldak - Çaycuma, Kütahya, Niğde istasyon yapıları ve ek yapıları sayılabilir.
Planlama süreçleri, yangından mal kaçırmak için kullanılan araçlar haline getirilmektedir. Kent topraklarının çok önemli bir bölümü, kamuoyu bilgilendirilmeden, gerekli katılım ve mutabakatlar sağlanmadan, belli grupların istekleri doğrultusunda planlanmaktadır.
Satışı yapılacak taşınmazların imar planları Kamu İhale Kanunu’na bağlı kalınmaksızın yaptırılabilecek ve Bayındırlık ve İskân Bakanlığı tarafından askı sürelerine tâbi olmaksızın doğrudan onaylanabilecektir. İmar planlarının “kent ve tarihî dokusuna, fiziksel çevreye uygun olarak görüntü ve çevre kirliliğini gidermek amacıyla, kent dokusuna ve şehircilik ilkelerine uygun olarak dönüşüm projeleri ile en verimli kullanımların sağlanması ve cazibe merkezleri hâline getirilmesine yönelik” düzenlenmesi öngörülmüştür. Ancak onaylanan bazı planlar, bu ilke ve yaklaşımların çoğunlukla göz ardı edildiğini, getirilen kararların alanın satışı ya da devri sürecinde çekici hale gelmesi için düzenlendiğini göstermektedir.
Taşınmazlar özel emlak firmaları tarafından pazarlanacaktır. TCDD, taşınmazlarının satışı ve değerlendirilmesi uygun görülen yerler için Kamu İhale Kanunu’na bağlı olmaksızın, ekspertiz şirketlerine rayiç bedel tespit ettirmeye, ilan, reklam, proje, kontrollük, danışmanlık veya pazarlama gibi konularda hizmet satın almaya yetkili kılınmıştır.
Eski demiryolu arsalarındaki inşaat etkinlikleri “uzmanlık ve yüksek teknoloji gerektirmesi” (?) nedeniyle belli kişilere pazarlanabilecek, rekabet ortadan kaldırılacaktır. Bu alanlardaki inşaat işlerinde, “Yapılacak işin uzmanlık ve/veya yüksek teknoloji gerektirmesi nedeniyle kapalı teklif veya açık teklif usullerinin uygulanamadığı” gerekçesi ile “belli istekliler arasında ihale usulü” yeğlenmiştir. Devlet Demiryollarının işletme fazlası taşınmazlarında gerçekleştirilecek ve üst düzey ranta yönelik inşaatlarının uzmanlık ya da yüksek teknoloji gerektirmediği açıktır. Belli istekliler arasında ihale yöntemi, İdare’ye dilediği kişi ya da firmayı seçme hakkı verecektir. Bu hak, bugüne değin örnekleri çokça izlenen devlet eliyle kişi zengin etme yönteminin demiryollarına da bulaştığını göstermektedir.
Planlama ve projelendirme hizmetleri idarenin istediği kişilere yaptırılarak, bu alanda da rekabet ortadan kaldırılmaktadır. Bu yöntem, “DDY PLANCISI”, “DDY MİMARI” gibi bir kümelenme ve ayrıcalığı gündeme getirebilecektir.
Yönetmelikte tanımlanan “Doğrudan Temin” yolu “ekspertiz şirketlerine rayiç bedel tespit ettirilmesi, gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerine her ölçekteki imar planlarının yaptırılması, ilan, reklam, proje, kontrollük, danışmanlık veya pazarlama gibi konularda” kullanılacaktır. Bu yöntemle, idare, dilediği herhangi bir kişi ya da ticari kuruluştan doğrudan planlama ve projelendirme hizmeti alabilecektir. Bu tavır, idarenin isteklerini dilediği kişiye yaptırmasını sağlayacak, mesleki rekabeti ve bu rekabet sonucunda oluşması beklenen tasarım kalitesini de ortadan kaldıracaktır.
TCDD idaresinin ihtiyaç fazlası olarak nitelendirdiği alanların satış ve devrine ilişkin yasal düzenleme, yeni bir planlama ve uygulama otoritesi oluşturmakta; “kamu yararı ve bürokrasiyi azaltma” sözcüklerinin arkasına saklanarak, kentlerimizin en önemli ve değerli mekânlarını belli kişi ya da gruplara pazarlamayı öngörmektedir. TMMOB Mimarlar Odası, son yıllarda giderek artan sayıda yasal düzenlemeye yansıyan bir anlayışın ürünü olan bu ve benzeri yaklaşımların bilimsel ve mesleksel doğrular üzerine kurgulanmadığını, kamu yararı, planlamada bütünlük, rekabet vb. fiziksel, sosyal ve ekonomik içerikli kabullerin giderek göz ardı edildiğini kamuoyuna bir kez daha duyurmayı görev saymaktadır."
|