BR> - Mahallelerin yeni sahipleri kimler, nasıl
planlar var bu mahalleler için?
- Sadece mahallelerin değil
aslında. Ülkenin yeni sahipleri “soylular”. Tarlabaşı’nda çalışma yaparken bir
broşür geçti elime, Tarlabaşı’nın yeni hali ve eski hali vardı... “İşte
Tarlabaşı bu hale gelecek” dedikleri yeni halinde sokaklar tertemiz, binalar
özenle yapılmış... Tabii tüm bunlar anlaşılır. Ancak insanlar da bir anda
değişmiş, “modern insanlar” tabirine uygun insanlar gözüküyor resimlerde.
Evlerin önünde gayet lüks arabalar... Bu sizce her şeyi anlatmıyor mu? Pek çok
semt bu şekilde, ya alışveriş merkezleri ya da lüks konutlar yapılarak
zenginlere sunulacak... Yıllardır sürgün halinde yaşayan binlerce insan bir de
metropollerden sürülecek.
İki ekmek, beş çocukla
Zozan
- Üç ilde on dört mahalle gezip, insanların
hayatlarına misafir oldunuz, acılarını paylaştınız. Sizi en çok etkileyen ne,
kim oldu?
- Her mahallede çok çarpıcı hikâyeler vardı... Ankara,
İzmir, İstanbul üçgeninin ortasındaydım. Bazen fazlaca politik söylemin içinde
buldum kendimi, bazen de fazlaca duygusal anların. İzmir’deki Kürt kimliğini
anlatırken, Ankara’da küçük bir kulübede barınma mücadelesi veren kadınlar
vardı.
Beni etkileyenler mi? Öyle çok ki: İstanbul’da, bekâr odasındaki
gençleri ziyaret ettiğimde karşımda külliyeler vardı, bir yanda da bulunduğumuz
bina sallanıyordu. Meğer binanın bir kısmı yıkılıyormuş. O gençler bana
düşlerini anlatıyordu. Nasıl bir çelişkiydi bu? Düşleri yeni bir hayattı,
yıkılan binanın sesi eşliğinde... İçimde kalan hikâyeyi soracak olursanız:
İstanbul Ayazma’da Zozan’ı gördüğümde çok etkilenmiştim. Beş çocuğuyla kapının
önünde bekliyordu. Fırından yeni çıkmış iki ekmek ve beş çocuk. Türkçe
bilmiyordu. Ben de Kürtçe bilmiyordum. Uzunca onu seyrettim. Birkaç kelime
ettim, küçük çocuklar tercüme etti. Tekrar geldiğimde Zozan’ın hikâyesini
dinleyecektim. Sözleştik. Aradan haftalar geçti, Ben Ayazma’ya doğru yola
çıkarken Ayazma’nın yıkıldığını öğrendim... Gittim, ama ne Zozan ne de onun
hikâyesi vardı. Sadece ilk gittiğimde iki ekmek ve çocuklarıyla çektiğimiz tek
kare fotoğraf kalmıştı. Bir gün bir yerlerde karşılaşır mıyım
bilmiyorum...
|