Bugüne kadar yapılan tüm röportajlardan farklı olsun istedim. Büyükşehir
Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu sadece İzmir’le ilgili değil,
kendisiyle ilgili sorulara da yanıt versin diye arzu ettim. Bu da benim
2010’daki ilk dileğimdi. Başkan Aziz Kocaoğlu kabul etti, 2010’un ilk
röportajını yaptık. Tam da hayal ettiğim gibiydi. 2010’da güzel şeyler olsun
diye, güzel şeyler konuşalım istemiştim. Öyle de oldu. Röportaj boyunca genelde
güldük. Nelere güldüğümüze gelince....
Başkan Kocaoğlu daha ilk dakikada, ‘Bana öyle en’ler falan sorma. Ben realist
bir adamım’ dese de ilk ‘en’de onu güldürmeyi başardım. İzmir Valisi Cahit
Kıraç’ın ‘en eyvah’ dediği an olan ‘EXPO’yu kazandık’ anonsunu hatırlattım. ‘O
gün üzülsek de bugün gülebiliyoruz’ diye düşünüp başladık röportaja. Seçimi
kazandığı gece yaşadığı telaşı anlatırken, kahkahaları tutamadık... İzmirli
kadın gazetecilerle bir araya geldiği toplantı için, esprili dille ‘yeniden kız
kıza toplanalım’ derken biz yine güldük. Makamda fotoğraf çekilirken, ben
koltuğuna oturmak istemeyince Başkan Kocaoğlu’nun 23 Nisan esprilerinde
kendimizi tutamadık. Kısacası, Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu 2010
yılına keyifli ve kararlı başlamış. Başkanlıkta gerçekleştirdiğimiz
röportajdaki; “Vah yaa’ dediğimiz oluyor tabii ama metanetle 5 buçuk senedir
çalışıyoruz. Kolay kolay da moral bozukluğuna teslim olmayacağız.” cümleleri
zaten en güzel özet oldu.
Lodos korkuttu
Eyvah dediği an
- Belediye başkanlığı öyle birşey ki; her sabah geliyorsunuz, zaten işler
normal giderse bize kimse birşey sormuyor. Tıkır tıkır gidiyor. Problem çıkarsa
bize geliniyor. Bizim kapı çalındığında veya telefon çaldığında çoğunlukla
problem var. Tabii her problemin de kendine göre bir şiddeti var. Mesela en son
geçen hafta deniz yükseldiğinde, lodos yüzünden ister istemez su geldi. “İzmir
lodosa teslim oldu” dendi. Bu kışı çok iyi geçiriyoruz da, tabii daha şiddetlisi
olsa ne yaparız? Elimizden geleni yaparız ama hiçbir zaman doğal afetlere karşı
büyük konuşmamak gerekir. Biz de o bilinçle elimizden geleni yapıyoruz,
çalışıyoruz.
Layık olmaya çalışacağız
En telaşlı anı
Seçim sonuçlarını öğrendiğiniz an ‘en mutlu anım’ dersiniz
zannetmiştim. Yoksa o en zor an mıydı?
- O gece telaşlı anlar yaşadım. Tabi sevindik ama, o akşam saat 21.00
civarında, Taha Bey arayıp tebrik ettikten ve oylar fazla gelmeye başladıktan
sonra, beni bu kadar güvene layık olma telaşı sardı. ‘O kadar güvene, o kadar
oya biz nasıl layık olacağız? Gidelim hemen çalışalım. Zaman kaybetmeyelim”
telaşına girdim. Seçim akşamından beri de ‘Biz ne yapalım, ne işler yapalım,
nasıl hareket edelim, nasıl yürüyelim de bu güvene layık olalım?’
düşüncesindeyiz.
Kırmızı çizgim var
Sinirlendiği an
- Sinirlendiğimiz olmuyor mu? Oluyor elbette. Kişilik haklarına saldırı ve
hiç haketmediğimiz şeylere kızıyorum. Çünkü biz belli bir kişiliğe kavuştuktan,
belli bir yaştan sonra belediye başkanlığına ve siyasete girdik. Kişiliğimiz
oturmuştu. Kişilik oturdukça kırmızı çizgiler de oturuyor tabii. Kırmızı
çizgilere saldırılınca tabii biz de kızdık, kızıyoruz.
Her sokakta çalışanımız var
Tedirgin olduğu an
- Belediyede her zaman, her gün, her şeyle karşılaşıyoruz. Otobüs kazasından,
iş makinası kazasına... 16 bin civarında çalışanımız var.
İstatistiki olarak düşünürsek, her sokakta bir çalışanımız var neredeyse. Her
gün bin 700 aracımız çıkıyor trafiğe. İş makinamız, otobüsümüz, kamyonumuz...
Gönül istemiyor ama kazası da oluyor, belası da oluyor, olumsuz işler de oluyor.
Hata da yapılıyor ama sabırla, metanetle üstesinden geliyoruz.
Teslim olmak yok
Duygulandığı an
- Bu çok duygusal bir görev aslında. Belediye başkanlığı katı görünüyor ama;
istihdam, çaresiz insanlar çok duygulandırıyor beni. Bizim en önemli sıkıntımız
o. Belirli işlerin krize girmesi canımızı sıkıyor. Onun dışında metin olmak
zorundayız zaten. Küçük yaştan beri çalışıyoruz, küçük yaştan beri kendimize bir
özgüvenimiz var, kolay kolay moralimiz bozulmuyor. “Vah yaa” dediğimiz oluyor
tabii ama metanetle 5 buçuk senedir çalışıyoruz. Kolay kolay da moral
bozukluğuna teslim olmayacağız.
‘Hata yapmamaya çalışıyoruz’
Üzüldüğü an
- Bazen çok yanlış anlaşıldığımız, çok rencide edildiğimiz, hatta zaman zaman
kişilik haklarımıza ileri geri konuşulduğu ortamlar, dönemler oluyor. Basında ya
da başka yerlerde... O zaman tabii üzülüyoruz. Üzülmüyoruz demek mümkün değil.
Çok dikkat ediyoruz hata yapmayalım diye. Büyük bir hata yapmamaya
çalışıyoruz.
|