“Dokuz çocuğum var. Dördü okuyor, biri üniversitede, biri askerde, iki oğlum
da haftalık 100 liraya bir lokantada çalışıyor. Okulu bırakmak zorunda kaldılar,
yoksulluktan.. Bir fırınla anlaştım, her gün iş çıkışı az bir fiyata bana bayat
ekmek satıyor.. Çoğunlukla kuru ekmekle doyuruyoruz karnımızı. Hastalandığımızda
geçmesini bekliyoruz rahatsızlığımızın. Çocuklarıma para yetiştirmeye
çalışırken, cebimde yol param kalmıyor, sabah saat 5’te kalkıp üç saat yürüyüp
işe geldiğim oluyor. İş arasında canım çay çekiyor; içemiyorum. Günlük 28.5
lirayla kime neyi yettirebilirim?”
Bu sözler, Türkiye tarihinin en önemli ve 3 milyar dolarlık maliyetiyle en
pahalı ulaştırma projesi Marmaray’ın işçilerinden; 52 yaşındaki Abdülhakim
Koşmaz’a ait.. Koşmaz ve 200’e yakın işçi arkadaşı bugünlerde kendi tabirleriyle
‘gecikmiş’ bir hesabın peşindeler.
Bir aydır direnişteler
2007 yılından bu yana Deniz Polat İnşaat bünyesinde
Marmaray Projesi’nin Yenikapı’daki arkeolojik kazılarında
görevli yaklaşık 200 işçi, üç yıl gecikmeli gelen 2010 zammının ‘bir
lira’ olmasına isyan ediyorlar. 25 gün önce direnişe başlayıp iş
bırakan işçilerin tek derdi ‘Dalga mı geçiyorlar bizimle’dedikleri zam artışı da
değil.
İddialarına göre 365 günün neredeyse her günü çalışan işçiler, 200- 250 gün
çalışmışlar gibi gösterilip zaten zamanında ödenmeyen sigorta primleri daha da
düşürülüyor, maaşlar iki-üç ayda bir alınabiliyor. Altı ayda bir verilmesi
gereken rutin sağlık hizmeti yılda bir yapılıyor, yapıldığında da ücreti ‘sağlık
masrafı’ olarak maaşlarından kesiliyor. Çalıştıkları ortam gereği her gün
bellerine kadar çamurla boğuşan işçilere alınan çizme parası da yevmiyeden
düşülüyor.
‘Sigorta primlerimiz yatırılsın’
Marmaray kazılarında çalışan işçilerden 40 yaşındaki Mehmet
Şirinyıldız da yol parası olmadığı için defalarca Sultançiftliği’nden
Yenikapı’ya yürümek zorunda kalmış. Şirinyıldız direniş sürecini şöyle
özetliyor:
“Biz yıllarca cehaletimizden sustuk, hukuki yollardan hakkımızı aramadık.
Birkaç kere daha böyle direniş yapmaya karar verdik, ancak bizi kandırdılar,
şartlarımızın iyileşeceğini söylediler. Yıllık iznimiz dahi yok. Üç yıldır tek
kuruş zam alamıyoruz. Bir gün zam isyanlarımıza karşın bir görevli, gülümseyerek
‘sizin zam olayınızı konuşacağız bugün’ dedi. Meğerse uygun gördükleri zam
yevmiyemizi 27.5 liradan 28.5’a çıkarmakmış. Ne olduğumuzu şaşırdık.
Marmaray kazılarında birkaç tane daha taşeron firma var. Bizden çok daha
hafif işlerde çalışan işçilerin yevmiyeleri 40’tan başlayıp 70 liraya kadar
çıkıyor. Bizim istediğimizse sadece 35 lira ve sigorta primlerimizin adil ve
günü gününe yatırılmasıydı. Şu anda ne işten çıkarıldık, ne de bizi içeri
alıyorlar. Oyuna getirilip, işten atılan 20’ye yakın kardeşimizin geri
alınmasını istiyoruz. Bunca zaman sustuk, her şeye rağmen burada biz çok sağlam
bir kardeşlik kurduk. Hem maddi, hem de sıhhi açıdan elverişsiz çalışma
ortamında birbirimize tutunduk. Onun cebinde yoksa, diğerine verdi. Ama artık
dayanacak gücümüz kalmadı. Dört çocuğum var benim, üçü okuyor. Ağabeylerim
destek olmasa, hayatta kalmamız bile güç..”
‘Ceketimi satacağım...’
45 yaşındaki Şahin Fırat’ın da durumu farklı değil...
Dört çocuk sahibi Fırat’ın da çocukları diğerlerininki gibi yaşam koşullarına
yenik düşüp, okulu bırakmışlar. Ancak Fırat, en küçük oğlundan bahsederken,
gözleri gülüyor: “Hüseyin bir başka.. O kadar başarılı ki derslerinde..
Çocuklarımın hepsi okudukları süre boyunca başarılıydı ama Hüseyin bir başka..
Bu sefer var gücümle çabalayıp bu oğlumu okutacağım. Gerekirse ceketimi satıp,
ayazda çıplak kalırım; ama okutacağım oğlumu.”
Meğer ‘atılma’yı imzalamış
İşçilerden Aydın Erhan, okuma yazması olmayanlardan... Erhan
da taşeron firma tarafından ‘oyuna getirilerek’ çalışma hakkının elinden
alındığını iddia ediyor. Erhan’ın iddiaları şöyle:
“Girdi- çıktı yapılarak haklarımız
gasp ediliyor. Benim okumam yazmam yok. ‘İmzalayacaksın’ dedi görevli, ‘Yoksa
işten çıkarılırsın’. Ben de imzaladım. Meğer imzaladığım kâğıt beni işten
çıkarıyormuş. 16 Ocak’ta çıkarıldım. Alacaklarım da imzaladığım kâğıtla beraber
içerde kaldı.”
‘Üstünü kapatıp fesih belgesi imzalattılar’
İşçilerin asıl çarpıcı iddiası, direniş sonrasına ait. Radikal’in ulaştığı
bir belgede, okuma yazması olmayan işçilere, ‘iş akti feshi’ belgesi; başka bir
belgede ise; üç-dört aylık alacağı olan işçilere ‘içerde alacağım kalmamıştır’
belgesi imzalatılmaya çalışılıyor. Çat pat okuma yazma bilenlere karşı ise
görevli bir koluyla kâğıdın yazılarının olduğu yeri kapatıyor; ‘bunu
imzalayacaksın!’ diyor. Birkaç işçi bu iki belgeyi cahillikle imzalıyor ve
işlerine son veriliyor. İşte belgelerde geçen cümleler: “..İşçinin ‘kusurlu’
davranışlarının tespiti neticesinde 4857 sayılı yasanın 25 maddesi gereğince iş
aktinin ‘haklı’ nedenlerle feshi tutanağı..” .. “..Çalıştığım zamana ait bütün
normal ve fazla mesai ücretlerimi, Kanuni ihbar haklarımı, Kıdem tazminatımı ve
diğer bütün akdi ve kanuni hak ve alacaklarımı tamamen aldım.”
Bir imzayla iki maaş gitti
Nusrettin Uyan da, ibranameyi imzalayıp, işten
çıkarılanlardan: “Sıradan bir şeymiş gibi yolda yürürken, ‘Ana yüklenici
firmadan bir imza isteniyor, ‘ufak bir prosedür ağabey, çok acil’ diyerek kâğıdı
kollarıyla kapatarak imzalattılar. Lise mezunu arkadaşlarımız bile düştü bu
tuzağa... İçeride iki aylık alacağım var; neden imzalayayım bu belgeyi?”
Bakanlık: Muhatap biz değiliz... Firma: Sadece maaşlar
gecikiyor...
Direnişteki işçileri çalıştıran taşeron firma Deniz Polat İnşaat üst düzey
yetkililerinden Ziya Polat’a göre ise işçilerin iddiaları
gerçek dışı. İşçilerin çalışma koşullarının normal olduğunu, yalnızca
‘ödemelerde gecikme olduğu’ konusunda doğru söylediklerini ifade eden Polat,
“Bazı gruplarca cesaretlendirilip, bizi sağa sola şikâyet ediyorlar. Dolduruşa
geliyorlar” diye konuştu.
Son fiyat, günlük 30 lira yevmiye
Ziya Polat sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çizmelerin parasını onların maaşlarından kestiğimiz doğru değil.. Onlar,
emanet verdiğimiz çizmeleri, eldivenleri alıp, evlerinde filan kullanıp, bizden
yenisini istiyorlar. Ayrıca kimseye zorla bir şey imzalatmadık. O belgeler bizim
güvencemizdi. Sigorta primlerini eksik ve gecikmeli yatırdığımız iddia ediliyor.
Bakın, burası sözleşmeli bir firma değil. Ben işçilere çalıştıkları gün kadar
para yatırıyor ve o kadar sigorta primi ödüyorum. Gecikme gibi bir şey yok,
zaten gecikme onları etkilemiyor. Biz devletten ne kadar alıyorsak, onlara da o
oranda veriyoruz. Onlara verdiğim son 30 lira, piyasa koşullarına göre iyi bir
rakam. Belediye işçilere günlük 28 lira veriyor.”
Radikal, işçilerin iddialarını Ulaştırma Bakanlığı’na da danıştı. Ulaştarmı
Bakanlığı Basın Danışmanı Mehmet Aycı, ‘konunun muhatabı
olmadıklarını’ belirtti. Mehmet Aycı işçilerin durumlarıyla ilgili şu bilgileri
verdi:
“Biz yüklenici firmayla
muhatap olabiliriz ancak. Deniz Polat İnşaat, yüklenici Avrasya
Konsorsiyum’un taşeron firmasıdır. İşçilerin, taşeron firmayla sorunlarını
değerlendirmesi gereken de orasıdır. Ancak, her türlü koruyucu malzeme alınmış
işçiler için ve bu ücretlerinden kesilmemiş. Taşeron firmadan ve projenin ana
sorumlusu Demiryollar Limanlar ve Hava Meydanları İnşaatı Genel Müdürlüğü’nden
edindiğimiz bilgilere göre Aralık 2009 sonu itibarıyla işçilerin alacağı
kalmamış. Yalnızca aralık sonunda dokuz işçi ‘biz bu ücretle çalışmayız’ diye
ücretlerini almamışlar. Ayrıca ana yüklenici firma, sağlık taramasını da
aksatmadan gerçekleştirmiş.”
|