MADEN MO: Yapılan çalışma, hem yöntem olarak hem de içerik olarak doğru değil
TMMOB Maden Mühendisleri Odası (Maden MO) Yönetim Kurulu'nun yaptığı açıklama şöyle: 12 Eylül 2010 tarihinde Anayasanın bazı maddelerinin değişikliği ile ilgili olarak referandum (halk oylaması) yapılacaktır. Odamız; kendi halkını potansiyel suçlu sayan 82 Anayasasının değiştirilmesini ve yerine bağımsız, laik, demokratik ve sosyal hukuk devletinin gerçekleşmesi için demokratik katılımla, çoğulcu, emekçi halkın çıkarlarını gözeten, hak ve özgürlükler temelinde yeni bir Anayasa hazırlanmasının zorunluluğunu her ortamda dile getirmiştir. Ancak yapılan çalışma, hem yöntem olarak hem de içerik olarak doğru değildir. AKP kendi öncelikleri doğrultusunda kendi Anayasa değişikliğini topluma dayatmaktadır. Anayasaların temel özelliği, toplumsal uzlaşı metni olmalarıdır. Öyle ki; bu metin ile aynı coğrafya üzerinde yaşayan bir topluluk, aşamalarını hangi kurallar ve düzen içinde devam ettireceklerini bir nevi imza altına almaktadır. Bu anlamda Anayasaların, hak ve özgürlüklerin olabildiğince geniş tutulduğu bir metin olması esas unsurdur. Haklar ve özgürlüklerde yapılacak kısıtlamalar sadece başkalarına ait hak ve özgürlüklerin ihlal edilmemesini garanti altına almak esası gözetilerek düzenlenmelidir. AKP‘nin bugün "değişim" dediği yeniden yapılanmanın miladı 12 Eylül darbesidir. O tarihte de "huzur ve mutluluk" adına toplum zor yoluyla değiştirilmeye çalışılmıştır. Özünde 24 Ocak kararlarında ifade edilen piyasacılıkla, gerici akımların güçlendirilmesi olan bu değişimin, gelinen noktada AKP iktidarı ile temsil edilen bir piyasacı ve gerici diktatörlüğe doğru geliştiği görülmektedir. Bugün yaşadığımız her şey ülkemizin emperyalizmin ihtiyaçlarına uygun olarak yukarıdan aşağıya yeniden yapılandırılmasından başka bir şey değildir. Soğuk savaş politikalarına uygun olarak düzenlenmiş "eski devletin" yerini ABD‘nin Ortadoğu politikalarına ve sermayenin küresel ihtiyaçlarına uygun olarak yeniden yapılandırılan "yeni devlet" almaktadır. AKP iktidarında milli irade adı altında demokratik bütün kanallar kapatılarak tekelci bir iktidar yapılanması kurulmaktadır. İktidarın Anayasa değişikliği de bunun bir parçası olarak gündeme getirilmiştir. Demokratikleşme adına yapılan bu değişikliklerde halk, emek ve meslek örgütleri hazırlanma sürecine dahil edilmemiştir. Bu anlayıştan demokrasi ve özgürlük adına bir şeyin çıkması zaten mümkün değildir. Değişiklikler de halkın, emekçilerin yani bizim değil, AKP ihtiyaçlarının ürünüdür. AKP iktidarı; güvencesizliğin ve sömürünün önündeki engelleri kaldırmak, hastaneleri, okulları, fabrikaları, madenleri daha rahat satabilmek için yargıyı kendi denetimi ve kontrolüne almaya çalışmaktadır. Değişiklik taleplerinin ana ekseni budur. Demokrasilerde olmazsa olmaz olan güçlerin (yasama, yürütme, yargı ) ayrılığı ve bağımsızlığı ilkesi yok edilmekte ve siyasi iktidarın emrine sokulmaya çalışılmaktadır. Anayasa değişikliği metnindeki özgürlükler bireysel ve toplumsal özgürlükler değildir; liberal ekonominin ihtiyaçlarını güvence altına alan ve siyasi iktidarın aynı zamanda "devlet iktidarına" da sahip olmasını sağlayan kurallar bizlere "özgürlük" adı altında sunulmaktadır.
Ülkemiz; yukarıdan aşağıya bürokratik dönüşümler, aşağıdan yukarıya cemaat-tarikat ağlarıyla kuşatılmaktadır. Siyasi iktidar, her geçen gün anti demokratik öğeleri biraz daha kökleştirmektedir. Bu kapsamda son yıllarda siyasal gündemlerin önemli bir başlığı, yapılmak istenen anayasa değişiklikleri olmuştur. Süreç içerisinde anayasada birçok değişiklik yapılmıştır. Ancak bu değişiklikler de 12 Eylül hukukunun ve karanlılığının ülkemiz üzerinden kalkmasına olanak sağlamamıştır. Yapılacak değişiklikler de uygulanan 12 Eylül Anayasasının gerici - faşist niteliğini değiştirmeyecektir. AKP iktidarı 12 Eylül darbecilerinin hiçbir kurumunu ortadan kaldırmamaktadır. AKP iktidarı bir 12 Eylül Kurumu olan YÖK‘e değil, YÖK‘ün elinde olmamasına karşı olduğunu ispat etmiş, YÖK‘ü ele geçirir geçirmez bu kurumu hedef almaktan vazgeçmiştir. Benzer şekilde Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) için de AKP‘nin tek amacı bu kurumda da iktidar olmaktır. AKP değil bu kurumları ortadan kaldırmayı, basit bir reformla güçlerini azaltmayı bile anayasa değişikliklerinin gündemine almamıştır. Zira AKP‘nin derdi bu 12 Eylül kurumlarının iktidarını ele geçirmektir. Böylesi bir çabayı "12 Eylül ile hesaplaşma" olarak değerlendirmek, 12 Eylül‘de işkencelerden geçen, idam sehpalarına başı dik bir biçimde çıkan binlerce devrimci, ilerici insanımıza, yıllarca YÖK‘e karşı mücadele eden üniversitelilere, yasakları delerek haklarını kullanmaya çalışan işçilere, kamu çalışanlarına -en hafif tabiriyle- büyük bir saygısızlıktır. Hükümetin hazırladığı ve 12 Eylül‘de referanduma gidecek olan Anayasa değişikliği ne demokratiktir ne de halkın çözüm bekleyen sorunlarına demokratik bir yanıt vermektedir. Metinde; siyasi partiler yasası, seçim barajları, örgütlenme özgürlüğü, demokrasinin geliştirilmesi vb. gibi hayati sorunlara yer verilmemiştir. Eşitlikçi, özgürlükçü bir anayasa ancak demokratik katılımın bütün kanalları açılarak yapılabilir. İhtiyacımız olan parasız eğitim ve sağlık, güvenceli çalışma ve insanca yaşam hakkının, her kültür ve kimliğin özgürce ifade edilmesinin güvence altına alındığı, "bir arada yaşamın anayasası" için mücadeleye devam edilmelidir. Kürt sorununun çözümünü de barındıran ülkemiz halklarının bir arada yaşamını güvenceye alan, din ve inanç işlerini devlet müdahalesinden çıkartan, darbe ve özel savaş hukuku ve kurumları ile halk iradesi ve örgütlenme hakkı önündeki baraj vb. engelleri ortadan kaldıran, tüm çalışanların sosyal hak ve kazanımlarını koruyan yeni bir anayasa halkımızın gerçek ihtiyacıdır. Anayasa tartışmaları bu zeminde yapılmalı ve dayatılan değişikliğin hangi toplumsal sınıfın çıkarlarını savunduğu ve emekçi toplum kesimleri için neler getirip neler götüreceği açığa çıkartılmalıdır. Bu gerekçelerle; 12 Eylül Anayasasına da, onun devamı olan AKP Anayasasına da "hayır" diyoruz.
|