Hükümetin imzalama kararı aldığı Kyoto
Protokolü, enerji, otomotiv, lojistik ve havacılık gibi pek çok alanda
yeni yatırımların yapılmasını zorunlu kılacak.
Hükümetin 2009'da başlayacak süreçte devre dışı kalmamak ve şartları
müzakere edebilmek amacıyla imzalama kararı aldığı Kyoto Protokolü, A'dan Z'ya
tüm sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerin enerji verimliliği ve karbon
emisyonunu azaltmak için harekete geçmesini gerektiriyor. Enerji, otomotiv,
lojistik ve havacılık gibi pekçok alanda yeni yatırımların yapılmasını zorunlu
kılacak protokol, uzun vadede sektörlere artı değer olarak dönecek. Doğal Hayatı
Koruma Vakfı (WWF) Başkanı Akın Öngör, hükümetin bu kararının
çok doğru bir adım olduğunu ifade ederek, "Kyoto'nun imzalanması halinde bir
karbon salınımının maliyeti milli gelirin yüzde biri. Bunu yapmamanın maliyeti
ise milli gelirin yüzde 15-20'si. Hangisini tercih edersiniz?" diye sordu.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü ziyaret ederek Kyoto
Protokolü'nün imzalanması talebinde bulunduklarını dile getiren Akın Öngör,
Türkiye'nin bu protokolün içinde olmasının şart olduğunu savundu. Öngör,
protokolün imzalanmasının geleceğe dönük yeni bir anlayış getireceğini
vurguladı. Özellikle enerji, tarım, toplu ulaşım gibi alanlarda büyük bir enerji
israfı yaşandığına dikkat çeken Öngör, ABD'de bile başkan adayları Kyoto'yu
imzalama sözü veriyor. Türkiye bunun dışında kalmamalı" diye
konuştu. Kritik sürece
girildi
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu ise Türkiye'nin, bugüne
kadar Kyoto Protokolü'ne taraf olma konusuna ihtiyatlı yaklaşmayı uygun
bulduğunu belirterek, "Bugün gelinen durum itibarıyla son derece önemli ve
kritik bir sürece girilmiştir" dedi. Eroğlu, Türkiye'nin, bugünden itibaren
Kyoto Protokolü'ne taraf olsa bile ilk yükümlülük döneminde (2008-2012) sayısal
bir sera gazı emisyon azaltım veya sınırlama hedefi almasının prosedür olarak
mümkün olmadığını belirtti.
Ekol Lojistik Genel Müdürü Cem Kumuk ise çevreci ulaşım için
gereken yatırımları uluslararası müşterilerinin talebiyle çok önce yaptıklarını
ve filolarını yenilediklerini söyledi. Bugüne kadar rakiplerinin bu koşullara
uyma zorunluluğu olmadığı için dezavantajlı bir konuma düştüklerini kaydeden
Kumuk, "Kyoto'nun imzalanması son derece iyi olacak. Rakiplerimiz de bizim gibi
yatırım yapmak zorunda kalacak. Otoyollarımızdan son derece ilkel standartlarda
üretilmiş 'maşallah' tipi kamyonlarla köfteci dükkanından çıkan araçlar ortadan
kalkmış olacak" dedi. Kumuk, söz konusu yatırımları yapamayacak durumdaki
lojistik şirketlerin ise birleşme yoluna gidebileceklerini ifade
etti. Kota havacıları
bezdirdi
THY Genel Müdürü Temel Kotil, Avrupa'da her ülkenin kendine
göre kota sınırlaması getirmesinin havacılık sektörü açısından büyük problem
oluşturduğunu söyledi. Karbon emisyonu salınımında havacılık sektörünün günah
keçisi ilan edildiğine işaret eden Kotil, "Bu kötü imaj doğru değil. Adil bir
vergilendirme getirilsin. Her ülke kendisine göre vergilendirirse bu çok yüksek
değerlere ulaşıyor ve havacılık sektörünü krize sokabiliyor. THY için durum daha
farklı. Bizim koltuk başına akaryakıt harcamamız gittikçe düşüyor, çünkü
filomuzu yeniledik" değerlendirmesinde bulundu. Kotil, karbon azaltma projesine
tüm Türkiye'nin de destek vermesi gerektiğini ifade etti.
IATA Genel Kurulu'nda konuşan British Airways CEO'su Willie
Walsh da, hava ulaşımının global karbon emisyonunun yüzde ikisini, kara
taşımacılığının ise bunun 6 katını oluşturduğunu söyledi. Walsh, Avrupa
Parlementosu'nun hava taşımacılığının geleceğini tehlikeye atacak bir karbon
emisyonu planı plan hazırladığını kaydederek, "Bu plan hem çevreye yarar
sağlamayacak hem de havacılık sektörünü ayağından vuracak" iddiasında
bulundu. Karbon piyasası
oluşacak
İstanbul Ticaret Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr.Kerem
Alkin, Kyoto Protokolü imzaladıktan sonra Almanya'da yatırım
maliyetlerini karşılayamayan pek çok şirketin göç etmek zorunda kaldığına dikkat
çekti. Protokolün ABD'ye maliyetinin 650 milyar dolar olarak hesaplandığını
belirten Alkin, "Türkiye için ortaya atılan 20 milyar dolar rakamı çok şaşırtıcı
değil. Öncelikle karbon için bir piyasa oluşturulaması gerekiyor. Türkiye
bununla ilgili altyapıyı kurmak zorunda. Havayı belli ölçüde kirletmeyen
firmalar ellerindeki karbon emisyonu haklarını daha fazla kirleten firmalara
satabilecekler" dedi.
Bölgesel Çevre Merkezi (REC) Türkiye Direktörü Sibel Sezer
Eralp ise, Türkiye'nin Kyoto Protokolü'ne katılımının uluslararası
alanda Avustralya'nın katılımından daha büyük bir etki yaratabileceğini ifade
etti. Eralp, Türkiye'nin kendisi gibi AB üyesi olmayan ve Ek-B'de yer almayan
ancak OECD üyesi Güney Kore ve Meksika başta olmak üzere "İleri Gelişmekte Olan
Ülke" olarak tanımlanabilecek diğer ülkelerle ortaklıklar kurabileceğine işaret
etti.
Dünya Bankası Türkiye Direktörü Ulrich Zachau da,
Türkiye'nin Kyoto Protokolü'nü imzaladığı zaman Dünya Bankası'nın bunu iyi
karşılayacağını söyledi. Zachau, "Kyoto Protokolü imzalandığı zaman başka bir ek
protokol daha imzalanacak, bu da Türkiye'nin uluslararası desteklerden
faydalanması için ona hak sağlayacak. Dünya Bankası olarak, çevre yatırımlarına
destekte bulunmaya hazırız" dedi. Veysel
Eroğlu: Kyoto'da kritik sürece girildi
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu ise Türkiye'nin, bugüne kadar Kyoto
Protokolü'ne taraf olma konusuna ihtiyatlı yaklaşmayı uygun bulduğunu
belirterek, "Bugün gelinen durum itibarıyla son derece önemli ve kritik bir
sürece girilmiştir" dedi. Türkiye'nin bugüne kadar protokol altında yürütülen
çalışmalara taraf olamadığını kaydeden Eroğlu, "Önemli olan konu, 2012 sonrası
iklim rejimine yönelik yürütülen tüm müzakerelere katılım sağlayarak ülkemizin
en uygun yerde olmasını temin etmektir" diye konuştu. Eroğlu sunumunda,
Türkiye'nin, bugünden itibaren Kyoto Protokolü'ne taraf olsa bile ilk yükümlülük
döneminde (2008-2012) sayısal bir sera gazı emisyon azaltım veya sınırlama
hedefi almasının prosedür olarak mümkün olmadığını
belirtti. Türkiye'nin karbon
emisyonu 25 ülkeye eşit
Kyoto Protokolü, Türkiye'yi gelişmiş ülkelerle aynı listede yani EK-1'de
gösteriyor. EK-1 en fazla yükümlülük üstlenen ülkelerin bulunduğu listeden
oluşuyor. Türkiye gibi Kyoto Protokolü'ne taraf olmayan ve toplam nüfusu 250
milyon olan 25 ülkenin emisyonu yılda 500 milyon tona yakın. Bu miktarın yüzde
60'ını Türkiye tek başına salıyor. Türkiye bu oranla, en fazla emisyon salan 25
ülke arasında 22'inci sırada yer alıyor. Devlet Planlama Teşkilatı (DPT)
hazırladığı rapora göre, müzakere edilmeden imzalanması halinde Kyoto
Protokolü'nün Türkiye'ye maliyeti ağır olacak. DPT'nin İklim Değişikliği Meclis
Araştırma Komisyonu'na sunduğu rapora göre, oluşacak maliyet GSYİH'in en az
yüzde 10'u ile en fazla yüzde 37'si (40 ile 148 milyar dolar) arasında
değişecek.
|