Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.
BÖLÜM SPONSORU

Küreselleşen İstanbul'da Mekânın Dönüşümü Tartışıldı

Osmanlı Bankası Müzesi, İstanbul'u ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan irdeleyen 'İstanbul Sempozyumları' serisinin ikincisini 11 - 12 Aralık 2009 tarihlerinde 'Küreselleşen İstanbul'da Ekonomi' başlıklı sempozyumla gerçekleştirdi. İTÜ Taşkışla binasında yapılan etkinlikte, küreselleşmeyle beraber İstanbul'un ekonomisinde hızlı bir dönüşümün

yapi.com.tr



STRONG>Osmanlı Bankası Müzesi, İstanbul'u ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan irdeleyen 'İstanbul Sempozyumları' serisinin ikincisini 11 - 12 Aralık 2009 tarihlerinde 'Küreselleşen İstanbul'da Ekonomi' başlıklı sempozyumla gerçekleştirdi. İTÜ Taşkışla binasında yapılan etkinlikte; "Toplumsal Değişimin Ekonomi Politiği", "İktidar, Mekân ve Toplum" ve "Kültür Endüstrileri", 'Finans, Kriz ve İstanbul' başlıklı oturumlar çerçevesinde, küreselleşmeyle beraber İstanbul'un ekonomisinde hızlı bir dönüşümün yaşandığına değinildi, kentin makro çözümlemelerinde ihmal edilen boyutlar ele alındı.

Sempozyumun konsepti oluşturulurken şu noktalardan yola çıkıldı: Kalkınmacılık döneminin sektörleri gerilerken, global bağlantılardan beslenen finans ve üretici hizmetleri sahalarında büyük atılımlar gözleniyor. Kültür endüstrileri, medya, sanat ve turizme yönelik yatırımlar ise artıyor. Kentin mekânsal dönüşümü hızlanırken, yeni kent imajına uymadığı düşünülen mahalleler ve kamu kullanımına açık alanlar dışlanıyor, farklı inşaat faaliyetleri ve bina türleri gelişiyor.

İktidarın şekillendirdiği 'yeni' İstanbul



Prof. Dr. Fuat Keyman'ın moderatörlüğünü yaptığı "İktidar, Mekân ve Toplum" başlıklı oturumda bildirilerini sunan Yard. Doç. Dr. Erbatur Çavuşoğlu, Doç. Dr. Biray Kolluoğlu, Doç. Dr. Özlem Öz,  küreselleşen İstanbul'da mekânın yeniden üretimini siyasi, toplumsal ve ekonomik boyutlarıyla ele aldılar.

"İstanbul'da Planlama: Mekânın Yeniden Üretimi ve Sınıfsal Sonuçlar" adlı bildirisinde Yard. Doç. Dr. Erbatur Çavuşoğlu, İstanbul'da mekânın yeniden üretiminde izlenen politikaları, uygulamalar üzerinden irdeledi. Saskia Sassen'in incelemesinde, İstanbul'un insan sermayesi bakımından dünya kentleri arasında ilk 15'e girdiğini muştulamasını fazla iyimser bir yaklaşım olarak niteleyen Çavuşoğlu, küresel akışlar göz önünde bulundurulduğunda yurtdışına çıkışta kentin kalıcı olmayan ve zayıf bir akışa sahip olduğunu belirtti.

Küreselleşme tartışmasından çoğu insanın bihaber olduğu kentte, TOKİ'ye tanınan ayrıcalıklar, 5366 no'lu kentsel dönüşüm yasası, İstanbul 2010 Ajansı'nın çalışmaları, merkezi ve yerel yönetimlerin yeni mekân politikaları ile ilgili fikir veriyor. Başbakan'ın ve TOKİ'nin söylemleri İstanbul'u pazarlamak üzerine kurulu. Bakanlıklar da bu ranttan pay kazanmaya çalışıyor. Planlamada 20'nin üzerinde yetkili kurum olması planlama kararlarını etkisiz kılıyor. 2009 tarihli İstanbul Çevre Düzeni Planı incelendiğinde, diğer kentlerle ilgili kararları da içermesi nedeniyle yetki aşımı olduğu görülüyor. İstanbul için yeni bir sınıfsal harita ve kent modeli çizen plan gerçekleşmesi güç ve tutarsız hedefler içeriyor. Cumhuriyetin ilanının 100. yılına denk getirilen (2023) sembolik projeksiyon, 14 yıl için gerçekleşmesi olanaksız bir dönüşüm öngörüyor. Çavuşoğlu'na göre, İstanbul'un yeni profili için hazırlanan bu plan, mülkiyeti yasalarla yeniden dağıtması bakımından 'estetize edilmiş bir şiddet' içeriyor. Bu hızlı dönüşüm kimliksizleşme ve ayrışma gibi birçok soruna gebe. Son dönemde toplumsal muhalefet gruplarının artmasıyla oluşan direnç oluştuğu ise bir nebze de olsa ümit verici. Döünüşüm riski sonrası, daha önce görülmeyen bir örgütleşme oluşuyor.

Doç. Dr. Biray Kolluoğlu ve Doç. Dr. Ayfer Bartu Candan'ın "2000'ler İstanbul'unda Mekân Siyaseti" başlıklı ortak bildirisinde yerel yönetimlerin değişen yapısının kentsel mekâna müdahaleyi kolaylatırdığına dikkat çekilerek, TOKİ uygulamaları irdelendi. AKP'nin popülist söyleminin 2000'lerde değişerek, gecekondu alanlarının halk sağlığını bozan yerler olarak 'mimlenmeye' başladığı belirtildi. Potansiyel suç ve kötülük mekânları olarak değerlendirilen bu alanlar, deprem söylemi ile meşrulaştırılıyor. Böylece göç, suç, deprem bir arada sunuluyor. Esnek bir yapıya sahip TOKİ bu noktada önemli bir aktör olarak ortaya çıkıyor. Toprakta metalaştırma, mülksüzleştirme ile birlikte geliyor. Makroekonomik etmenlerle beslenen mekânsal politikalar yeni yoksulluk biçimlerini ortaya çıkarıyor. Dönüştürülen gecekondu bölgelerinden TOKİ'nin Taşoluk ve Bezirganbahçe'de yaptığı toplu konutlara yerleştirilenlerin büyük bölümü aidatını ödeyemediği için sonuçta kendisini sokakta buluyor. Kolluoğlu, TOKİ uygulamalarını, İstinye Park ile Via/Port gibi avm'leri ve diğer kapalı siteleri 'yerinden koparılma' (disembededness) kavramı ile ilişkilendiriyor. Şehirden koparılmış bu mekânlar yerellikle organik değil, araçsal bir ilişki içindeler. Mekânı dönüştürücü bir etkileri yok. İç kapalı ve izoleler. Toplumsal ayrışmayı tetikleyen anonim ve yapay nitelikteler. Bunların nasıl bir şehircilik ve toplumsallık doğuracağı konusunda karamsar olduğunu ifade eden Kolluoğlu, gecekondunun yaratıcı bir çözüm olduğunu, ortadan kalkmasının 'slumlaşmayı' (çöküntüyü) artırdığını vurguladı ve asıl üzerinde durulması gereken meselenin bu koparılmış mekânlarda yetişen gençleri bekleyen geleceksizlik olduğuna dikkat çekti.



Oturumun son bildirisi Doç. Dr. Özlem Öz'ün "İstanbul Dönüşürken: Semt Pazarları Örneği"ydi. Rekabetçi kent söyleminin kentlerin gitgide birbirlerine benzemelerine sebep olan kısıtlı bir söylem olduğuna dikkat çeken Öz, güvenlik takıntısının çok yaygınlaştığını, böylece kontrollü giriş çıkışlarla yoksulluğun 'görünmez' kılınarak, hijyenik bir kent imajı çizilmek istendiğini belirtti. Yerel yönetimlerin yatırım fırsatlarının artmasıyla mega-projeler geliştirilmeye başlandı ve yoksulluk ile zenginliğin ayrı mekânları oluştu. Semt pazarlarının daraltılması ve azaltılması da bunun bir sonucu. Geçtiğimiz 5 yılda 40-50 semt pazarı yer değiştirdi veya kapatıldı. Yer değiştirme nedenleri yönetimler tarafından kirlilik, gürültü, trafiği bloke etme olarak sunulurken, Öz, kolay çözümleri olan bu sorunların gerçek nedenleri yansıtmadığını, seçimin bir öncelikler meselesi olduğunu vurguluyor. Kadıköy Salı Pazarı örneğini
inceleyen Öz, boşaltılan pazarın yerini geçici olarak İSPARK'ın almasıyla bu önceliği somutlaştırıyor. kapatılan semt pazarlarının yerine genellikle kentin 'hijyenik' hale getirilmesini sağlayan, avm'ler ve eğlence merkezleri yapılıyor. Semt pazarları ise uzağa gönderilerek görülmüyor ve yok sayılıyor. Oysa krizlere ve dalgalanmalara rağmen semt pazarları % 70'lik bir talebe cevap veriyor. 

Küreselleşen kültür, dönüşen mimari



"Kültür Endüstrileri" oturumu, Prof. Dr. Ayşe Öncü'nün moderatörlüğünde, Ali Artun, Prof. Dr. Aydın Uğur ve Mimar Han Tümertekin'in konuşmalarıyla gerçekleşti. İstanbul'un sanat ve kültür üretimi, sempozyumun üst başlığı doğrultusunda yine küreselleşme süreci ile ilişkilendirilerek değerlendirildi.

"Küreselleşen İstanbul'un Sanatsal Ekonomisi" adlı sunumunda Ali Artun, Avrupa'da sanatın özerkleştiği 19'uncu yüzyıldan günümüze eleştirel bir değerlendirmede bulundu. Müzelerin, 19'uncu yüzyılla birlikte halkın kendi tarihini temsil eden mecralara dönüştüğünü, bugün ise sanatın finans aracı haline gelmesiyle, müzenin de finans mekanizmalarına tabi kaldığına dikkat çekti. Kentlerin küresel rekabeti ile birlikte müzeler, ülkesel ve bölgesel kalkınmada kullanılmaya başlanıyor. Eskiden kentler kendilerini ürünleri üzerinden pazarlarken (üzüm festivali vb), günümüzde bu pazarlama bienaller vb ile tanıtıcı korporasyonun kendisini göstermesi için küresel bir stile indirgenmiş halde. Kentlerin kendilerini pazarlamalarında en göz alıcı mimari yapı ise müzeler olarak öne çıkıyor. Artun, müze açtıkça müze izleyicisinin aynı oranda artış göstermediğini belirterek bunu, Türkiye'de bir sanat kamusu olmamasıyla ilişkilendiriyor. Müzenin kendisinin bir olay olarak pazarlanmasının, Guggenheim Bilbao'da görüldüğü gibi geçici bir etkiye sahip olduğunun ve yerel sanata katkı sağlamadığının altını çiziyor. Bu süreçte her şeyin ise müzayedeleştirmeye başlandığını ve sanatçıların da iş adamına dönüştüğünü sözlerine ekliyor.

Prof. Dr. Aydın Uğur, kültür endüstrilerinden medya bileşenini irdelediği "Türk Medyası ve Kültürel Uygulamaları Ne Ölçüde Küresel?" sunumunda ekonomik yakada durum farklı olsa da, kültür penceresinden bakıldığında küreselleşmenin olumlu gibi göründüğünü dile getirdi. Karşılıklı sürekli iletişim (interkonektivite) ile ilişkilendirdiği küreselleşmeyi Türk medyasının gazete, sinema, müzik, internet gibi farklı bileşenleri üzerinden okuyan Uğur, küresel bir medyadan söz etmek için karşılıklı ithalat-ihracat durumuna bakmak gerektiğini belirtti. Bu doğrultuda farklı bileşenlerin farklı bir küresellik tarif ettiğini işaret eden örnekler ve rakamlar sundu. Uğur'un küreselleşme için, "kültürde beğendiğimizi ekonomide sevmemek gibi bir pozisyona düşemeyiz" saptaması soru-cevap bölümünde eleştiri aldı.





Oturumun ve günün son sunumu Han Tümertekin'in "Ekonominin Dönüştürdüğü Mimari" başlıklı konuşmasıydı. Tümertekin, Türk mimarlık pratiğindeki dönüşümü, mimarlığa başladığı 1980'lerden bugüne kendi projelerinden örneklerle aktardı. 1985-1990 arası dönemde, kendisi gibi Türkiye'deki pek çok mimarın, tasarımları yurtdışında yapılmış projelerin uygulanması ve iç mekan üretimi ile uğraştığını belirtti. Bu 'yap-satçı konut birimleri dönemi' sonrasını, 'şehir dışı villalar dönemi' olarak adlandıran Tümertekin, bu dönemde üretilen Kemer Country prejesinin çok sayıda taklitinin oluştuğunu ekledi. Diğer bir örnek olarak Türk evini yeniden yorumlayan 'California tarzı' Alkent projesini verdi.

Kendi projelerinden Optimum'un bugün halen güncel bir proje olarak 7'inci fazının yapılığını dile getiren Tümertekin, işverenin proje için kendisini seçişini de şöyle aktarıyor: "İşveren o dönem, 'kaynağı belirsiz villalar çok satıyor ama ben çağdaş mimari dile sahip evlerin zamanı geldiğine inanıyorum' dedi. Optimum, benim kuşağımdaki mimarlar masaya oturduklarında halen kopyası istenen, referans oluşturan bir proje". Villa dönemi sonrası, Batıdaki örnekleri toplu konuta benzeyen, seri üretim projeler gündeme geliyor. Tümertekin bu dönem için Kemerburgaz'da gerçekleştirdiği projeyi örnek vererek, bunun  olduğuna dizi şeklinde onaylanan ilk proje olduğuna ve bugün de çok tekrarlanandığına dikkat çekiyor.

Son olarak Ataşehir yakınlarında yapımı devam etmekte olan projesinden bahseden mimar, proje ilanının pazar günkü gazete ilanları arasında yüksek bir rakama sahip olduğunun altını çiziyor. Bunu da, yap-satçı ölçeğindeki müteahhitin ortadan kalktığının kısmi bir göstergesi olarak sunuyor. Kendisine başvuran 2. kuşak bir müteahhitin ifadelerini de bu eksende paylaşıyor: "Böyle bir projede yer almak istiyoruz, çünkü artık Laz müteahhit olarak anılmak istemiyoruz".

İstanbul'daki mimarlık pratiğiyle ilgili son olarak kent merkezindeki hareketlenmeye değiniyor. Galata, Tarlabaşı, Cihangir gibi semtlerindeki yapı varolan stoğunun yeniden hareketlenmeye başladığını dile getiriyor. Mimarlık pratiğindeki küresel trendler bağlamında, Zorlu Holding'in düzenlediği ve kendilerinin de katılımcılar arasında yer aldığı uluslararası yarışmayı değerlendiren Tümertekin, küresel trende göre açılan bu yarışmanın yerel bir çözümle 'alaturka' şekilde sonuçlandırılmasını eleştiriyor. Bu alaturkalığı, uluslararası jürinin seçtiği projenin, jürinin daha sonra görmediği bambaşka bir tasarımla sonuçlanması olarak açıklıyor.

Kalabalık bir izleyicinin takip ettiği sempozyumun soru-cevap bölümü de aynı ölçüde yoğun geçti. Tüm konuşmacılara çok sayıda soru gelirken, sempozyumun Taşkışla binasında gerçekleştiği göz önüne alındığında en hararetli tartışma Mimar Han Tümertekin'e Tarlabaşı projesi ekseninde yöneltilen sorular çerçevesinde oluştu.

 

 


 

http://www.yapi.com.tr/haberler/kuresellesen-istanbulda-mekanin-donusumu-tartisildi_74981.html

Read Comment Section
İlk Yorumu Siz Yapın
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!