BR> Oturumun son bildirisi
Doç. Dr. Özlem Öz'ün "İstanbul Dönüşürken: Semt
Pazarları Örneği"ydi. Rekabetçi kent söyleminin kentlerin gitgide
birbirlerine benzemelerine sebep olan kısıtlı bir söylem olduğuna dikkat çeken
Öz, güvenlik takıntısının çok yaygınlaştığını, böylece kontrollü giriş
çıkışlarla yoksulluğun 'görünmez' kılınarak, hijyenik bir kent imajı çizilmek
istendiğini belirtti. Yerel yönetimlerin yatırım fırsatlarının artmasıyla
mega-projeler geliştirilmeye başlandı ve yoksulluk ile zenginliğin ayrı
mekânları oluştu. Semt pazarlarının daraltılması ve azaltılması da bunun bir
sonucu. Geçtiğimiz 5 yılda 40-50 semt pazarı yer değiştirdi veya kapatıldı. Yer
değiştirme nedenleri yönetimler tarafından kirlilik, gürültü, trafiği bloke etme
olarak sunulurken, Öz, kolay çözümleri olan bu sorunların gerçek nedenleri
yansıtmadığını, seçimin bir öncelikler meselesi olduğunu vurguluyor. Kadıköy
Salı Pazarı örneğini inceleyen Öz, boşaltılan pazarın yerini geçici olarak
İSPARK'ın almasıyla bu önceliği somutlaştırıyor. kapatılan semt pazarlarının
yerine genellikle kentin 'hijyenik' hale getirilmesini sağlayan, avm'ler ve
eğlence merkezleri yapılıyor. Semt pazarları ise uzağa gönderilerek görülmüyor
ve yok sayılıyor. Oysa krizlere ve dalgalanmalara rağmen semt pazarları % 70'lik
bir talebe cevap veriyor.
Küreselleşen kültür,
dönüşen mimari
"Kültür
Endüstrileri" oturumu, Prof. Dr. Ayşe Öncü'nün
moderatörlüğünde, Ali Artun, Prof. Dr. Aydın Uğur ve Mimar
Han Tümertekin'in konuşmalarıyla gerçekleşti. İstanbul'un sanat
ve kültür üretimi, sempozyumun üst başlığı doğrultusunda yine küreselleşme
süreci ile ilişkilendirilerek değerlendirildi.
"Küreselleşen İstanbul'un
Sanatsal Ekonomisi" adlı sunumunda Ali Artun,
Avrupa'da sanatın özerkleştiği 19'uncu yüzyıldan günümüze eleştirel bir
değerlendirmede bulundu. Müzelerin, 19'uncu yüzyılla birlikte halkın kendi
tarihini temsil eden mecralara dönüştüğünü, bugün ise sanatın finans aracı
haline gelmesiyle, müzenin de finans mekanizmalarına tabi kaldığına dikkat
çekti. Kentlerin küresel rekabeti ile birlikte müzeler, ülkesel ve bölgesel
kalkınmada kullanılmaya başlanıyor. Eskiden kentler kendilerini ürünleri
üzerinden pazarlarken (üzüm festivali vb), günümüzde bu pazarlama bienaller vb
ile tanıtıcı korporasyonun kendisini göstermesi için küresel bir stile
indirgenmiş halde. Kentlerin kendilerini pazarlamalarında en göz alıcı mimari
yapı ise müzeler olarak öne çıkıyor. Artun, müze açtıkça müze izleyicisinin aynı
oranda artış göstermediğini belirterek bunu, Türkiye'de bir sanat kamusu
olmamasıyla ilişkilendiriyor. Müzenin kendisinin bir olay olarak
pazarlanmasının, Guggenheim Bilbao'da görüldüğü gibi geçici bir etkiye sahip
olduğunun ve yerel sanata katkı sağlamadığının altını çiziyor. Bu süreçte her
şeyin ise müzayedeleştirmeye başlandığını ve sanatçıların da iş adamına
dönüştüğünü sözlerine ekliyor.
Prof. Dr.
Aydın Uğur, kültür endüstrilerinden medya bileşenini irdelediği
"Türk Medyası ve Kültürel Uygulamaları Ne Ölçüde Küresel?"
sunumunda ekonomik yakada durum farklı olsa da, kültür penceresinden
bakıldığında küreselleşmenin olumlu gibi göründüğünü dile getirdi. Karşılıklı
sürekli iletişim (interkonektivite) ile ilişkilendirdiği küreselleşmeyi Türk
medyasının gazete, sinema, müzik, internet gibi farklı bileşenleri üzerinden
okuyan Uğur, küresel bir medyadan söz etmek için karşılıklı ithalat-ihracat
durumuna bakmak gerektiğini belirtti. Bu doğrultuda farklı bileşenlerin farklı
bir küresellik tarif ettiğini işaret eden örnekler ve rakamlar sundu. Uğur'un
küreselleşme için, "kültürde beğendiğimizi ekonomide sevmemek gibi bir pozisyona
düşemeyiz" saptaması soru-cevap bölümünde eleştiri aldı.
|