Karbon Ayak İzinin 5’te 1’i...
“Sera Gazında Denetim Başlıyor,...
TOBB İş Dünyası için 'Karbon...
ÇEDBİK’ten İnşaat Şirketlerine...
Tek Bir Güneş Paneli 50 Ağaç...
Dünyanın Karbon Bütçesi Tükeniyor
"Karbonsuz Ekonomi için İlk...
Karbon Salımı Azaltılmazsa...
AB, Karbon Emisyonu Yüksek...
“Küresel Isınmayı Sınırlamak Karbon Ayak İzini Azaltmakla Mümkün”
Prof. Dr. Cengiz Türe, konut, ısınma, ulaşım, gıda gibi parametrelerle kendini gösteren karbon ayak izinin, her şeyin "yeteri kadar" kullanılarak düşürülebileceğini vurguladı.
Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin tetikleyicilerinden olan karbon salımının azaltılması için Paris Anlaşması ve Avrupa Yeşil Mutabakatı'nın kabul edilmesi gibi adımlar sonrasında "karbon ayak izi" kavramı daha fazla gündeme gelmeye başladı. Küresel Karbon Projesi'nin (GCP) 2020 yılı verilerine göre kişi başına düşen karbon miktarı Avrupa'da 6,6 ton iken, Türkiye, kişi başı 4,7 ton karbon salımı ile dünyada 73. sırada yer aldı. Prof. Dr. Cengiz Türe, karbon ayak izini "Tıpkı bir yere bastığımızda ayak izimizin kalması gibi, üretim, tüketim, seyahat dahil her türlü yaşamsal faaliyetimizle ve kullandığımız ürünlerle ortaya çıkardığımız sera gazlarıyla gezegende bıraktığımız etki" olarak tanımladı. Karbon ayak izi kavramının metan ve azot oksitler gibi tüm sera gazlarını kapsayan bir ifade olduğu, ancak bu gazlar içerisinde en yüksek miktarda bulunanın karbondioksit olması nedeniyle bu adı aldığı bilgisini paylaşan Türe, şöyle devam etti: "Gezegenimiz sera gazları, bunların etkisi sonucunda ortaya çıkmış olan küresel ısınma, küresel ısınmanın neden olduğu iklim değişikliği ve şimdi de artık değişiklik kelimesini aşan bir iklim kriziyle karşı karşıya. İklim değişikliğine neden olan sera gazlarının azaltılması konusunda dünyada son derece hassas uluslararası düzeyde çalışmalar yapılıyor. Türkiye de bu çalışmalarda yerini almak için Paris Anlaşması’nı imzaladı ve Avrupa Yeşil Mutabakatı için çalışmalar yapacağı bir eylem planı hazırladı." İklim krizinin dünyanın hep birlikte çözebileceği bir sorun olduğunu vurgulayan Türe, bu nedenle bireyselden ulusala her düzeyde karbon ayak izi ölçümünün ve azaltımının gerekli olduğunu anlattı. Türe, "Bir şeyi ölçemediğiniz takdirde yönetme şansınız yok. Karbon ayak izini ölçmek sera gazı emisyonlarındaki artış ve azalmaları inceleme imkanı sunuyor. Her birey, her ülke, dünyamız genel olarak bu süreçte karbon ayak izi metodolojisi ile süreci nasıl yönettiğini, ne kadar ilerleme kaydettiğini ya da kaydetmediğini anlamış oluyor." dedi. Yeşil seçimler uzun vadede daha az maliyetli Prof. Dr. Cengiz Türe Gerek kentsel gerekse endüstriyel karbon ayak izini azaltmaya yönelik faaliyetlerin hem çevresel hem de maddi getirileri olduğunu işaret eden Türe, "Başlangıçta bu süreçlere yapılacak yatırımlar fazladan bir maliyet getiriyormuş gibi gözükse de sonradan ortaya çıkan kazanımlar aslında çok daha fazla getirisi olan şeyler. Yeşil adımlar uzun vadede daha uygun maliyetli oluyor" değerlendirmesinde bulundu. Karbon yoğunluğu yüksek üretimin, enerji maliyetlerinin de yüksek olmasına yol açtığını belirten Türe, "Karbon azaltımıyla enerji maliyetlerini azaltmış oluyorsunuz, çevreye daha az zarar veriyorsunuz ve toplumun daha temiz ürün kullanmasını sağlayarak sosyal bir yarar sağlıyorsunuz. Kısacası, karbon ayak izinde yapılan her birim azaltım hem sosyal hem ekonomik hem de ekolojik anlamda bir fayda yaratıyor." diye konuştu. "Her şey 'yeteri kadar' kullanılmalı" "Bireysel ölçekte karbon ayak izlerinin azaltılabilmesi için her şeyin 'yeteri kadar' kullanılması yaklaşımı benimsenmeli. Yapılan çalışmalar gösteriyor ki hayatınızda var olan her şeyin miktarını yüzde 50 azalttığınız takdirde yaşam kaliteniz değişmiyor. Demek ki biz aslında yaşam kalitemizi bozmadan ve ‘yeteri kadar’ kavramının kendimiz için sınırlarını belirleyerek bu süreçte daha gerçekçi bir ekolojik vatandaş olarak hayatımızı düzenleyebiliriz. Hayatınızdaki her şeyin yarısını attığınızı düşünün; hayatınızda ne değişir, ne kadar değişir?" diye sordu. Yeterli aydınlatma sistemleri, enerji tasarruflu elektronik araç ve gereçler, toplu taşıma veya bisiklet kullanımı, sürdürülebilirlik oranı daha yüksek gıdaların tüketimi gibi tercihlerle bireylerin, günlük hayatlarındaki enerji taleplerini azaltabileceklerinin altını çizen Türe, "Önce enerji verimliliği, sonra enerji tasarrufu, sonra da yenilenebilir enerji sırasını takip etmeliyiz." dedi. Günümüzde insan aktivitelerinin dünyanın taşıma kapasitesini aşan bir düzeye ulaştığına dikkati çeken Türe, sözlerini şöyle tamamladı: "Şu anda biz 1,5 gezegen kullanıyoruz. Bir dünyaya sığacak kadar yaşamayı öğrenmek zorundayız. Bir dünyanın bize verdikleri ile yetinecek kadar yaşamak; bir dünyanın kendini idame ettireceği, onun taşıyabileceği kadar atık üretip, atıkların da daha ziyade bir ham madde kaynağı olarak görüldüğü bir yaşam şeklini benimsemeliyiz. Bir dünyaya refah içinde sığabilmemiz için ‘yeteri kadar’ kavramına sahip olan, çevre ve ekolojik duyarlılığı yüksek vatandaşlık bilincini kavramamız ve buna göre davranmamız gerekiyor." |