'Türkiye-AB İklim İşbirliği: Fırsatlar, Faydalar
ve Zorluklar' başlıklı seminerin açılışında konuşan Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktar, iklim değişikliği konusunun hayatın
her safhasını etkilediğini söyledi. Türkiye’nin de iklim değişikliğiyle küresel
mücadelede yerini alarak, BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne 24 Mayıs
2004, Kyoto Protokolü’ne ise 26 Ağustos 2009 tarihinde taraf olduğunu anlatan
Bakan Bayraktar, “İklim değişikliğiyle mücadele kapsamında, iklim değişikliği
strateji belgesi hazırlanarak, ilgili sektörlerde sera gazı emisyonu kontrolü ve
iklim değişikliğine uyuma yönelik ilkeler ve stratejik hedefler belirlenmiştir.
Strateji Belgesi’nin uygulamaya konmasını temin etmek amacıyla 2011-2023 yılları
arasında uygulayacağımız ve bir yol haritası niteliği olan İklim Değişikliği
Eylem Planımızı tamamlamış bulunmaktayız” dedi.
Bakan Erdoğan Bayraktar, eylem planında belirledikleri çalışmalarla ilgili şu
bilgileri verdi:
“Enerji sektöründe, 2023 yılına ulaşıldığında, yenilenebilir enerji
kaynaklarının toplam enerji tüketimimiz içindeki payının yüzde 30’a çıkarılması,
birincil enerji yoğunluğunun azaltılması, mevcut linyit santrallerinin
rehabilitasyonu, akıllı şebeke uygulamaları gibi önemli hedeflerimiz yer
almaktadır. Bina sektöründe, enerji verimli ve iklim duyarlı bina kriterlerinin
oluşturulması, toplu konutlarda binaların enerji ihtiyacının karşılanmasında
bölgesel ısıtma, kojenerasyon uygulamaların başlatılması, jeotermal enerji,
güneş enerjisi, rüzgar enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının ısınma
ve aydınlatma gibi alanlarda kullanılmasının yaygınlaştırılması
öngörülmektedir.”
Mevcut binalarda 2017 yılına
kadar, yeni yapılacak binalarda ise 1 Ocak 2011 tarihinden itibaren enerji
kimlik belgesi alınmasının zorunlu hale getirildiğini hatırlatan Bakan
Bayraktar, “Ayrıca kamu kurumlarımızın ihalelerinde çevreci bir bakış
çerçevesinde ‘yeşil ihale’ uygulamasının başlatılması gündemdedir” dedi. Bakan
Bayraktar, bu çalışmalar vesilesiyle binalarda yüzde 45–50 oranında enerji
tasarrufu sağlanarak, sera gazı emisyonları önemli ölçüde azaltılarak iklim
dostu, marka şehirler inşa edeceklerini belirtti.
Sanayi için yapılanlar
Sanayi sektöründe, düşük karbonlu kalkınma için finansman modelleri
oluşturulması, iklim teknoloji platformu geliştirilmesi, ürün bazında karbon
ayak izi uygulamaları başlatılması ve KOBİ’lere yönelik eğitim ve danışmanlık
desteği sağlanması gibi çalışmalar ile düşük karbonlu kalkınmaya destek
verildiğini anlatan Bakan Bayraktar, ulaştırma sektöründe yük ve yolcu
taşımacılığında denizyolu ve demiryolu paylarının arttırılması, temiz yakıt ve
araç teknolojilerine yönelik Ar-Ge çalışmalarının hızlandırılması, bisiklet ve
yaya yollarını cazip kılacak düzenlemelerin arttırılması, akıllı ulaşım
sistemlerinin oluşturulması, elektrikli otomobiller için dolum istasyonlarının
kurulması ve araç vergilendirme sisteminde sera gazı emisyonlarını azaltıcı yeni
düzenlemelerin başlatılması için çalışmalar yürütüldüğünü kaydetti.
Bakan Bayraktar, “Atık sektöründe ise 2023 yılına kadar vahşi depolama
sahalarının yüzde 100’ünün kapatılması, kompost ve biyometanizasyon tesislerinin
kurularak düzenli depolama tesislerinden biyogaz elde edilmesi ve böylece
atıkların etkin yönetiminin sağlanmasını planlamaktayız” diye konuştu.
“Karbon ticaretiyle ilgili Türkiye’deki çalışmalarda son zamanlarda
ivme yakalandı”
Bakan Bayraktar, bütün bu çalışmaların Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınma ve
çevreci büyüme istikametinde ilerleme gayretinin en somut göstergeleri olduğunu
dile getirerek, “Ayrıca ülkemiz sera gazı emisyonlarının kontrolü kadar, Akdeniz
havzasında yer alan hassas konumu nedeniyle iklim değişikliğine uyum konusuna da
önem vermekteyiz. Bu çerçevede İklim Değişikliğine Uyum Stratejisi ve Eylem
Planımızı tamamladık” ifadelerini kullandı.
İklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir iktisadi araç olan karbon ticareti
ile ilgili Türkiye’deki çalışmalarda da son zamanlarda önemli bir ivme
yakalandığına işaret eden Bakan Bayraktar, şunları kaydetti:
“Kyoto Protokolü’nün emisyon ticareti mekanizmalarından yararlanamayan
Türkiye’de, Gönüllü Karbon Piyasası’nda 170’in üzerinde proje geliştirilmiştir.
Projelerin çoğunluğu hidroelektrik, rüzgar ve jeotermal gibi yenilenebilir
enerji alanındadır. Bakanlığımızca bu projelerin kayıt altına alınmasına ilişkin
karbon sicili oluşturulmuştur. Projelerden sağlanan karbondioksit azaltımı
yıllık yaklaşık 12 milyon ton civarındadır. Bu piyasayı günümüzde etkili biçimde
kullanan Türkiye''''nin önümüzdeki dönemde karbon piyasalarına katılımı
açısından bir fırsat sunmaktadır.”
Bakan Bayraktar, 2012 sonrası dönem için karbon piyasasının oluşturulması
sürecinde Türkiye’nin aktif rol oynadığını, bu konuda öncü 25 devletin Dünya
Bankası aracılığıyla bir araya geldiği, “Karbon Piyasasına Hazırlık Ortaklığı”
oluşumunda yer aldığını belirterek, Türkiye’nin bu ortaklık sayesinde hem
ihtiyaç duyduğu kapasite geliştirme faaliyetleri için hibe kaynaklara erişim
imkanına sahip olduğunu, hem de ülkenin karbon varlıklarının azami değerinden
işlem görmesi için gerekli uluslararası işbirliği fırsatlarını yakaladığını
söyledi.
Sera gazı emisyonlarının takibine yönelik taslak yönetmelik
hazırlandı
Bakan Erdoğan Bayraktar, bakanlığın sera gazı emisyonlarının takibine yönelik
taslak yönetmelik hazırladığını ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Yönetmelik kapsamında ulusal sera gazı emisyonlarının önemli bir kısmını
teşkil eden elektrik üretimi, çimento, demir çelik, seramik, kireç, kağıt ve cam
üretimi gibi karbondioksit yoğun tesislerden kaynaklanan sera gazı
emisyonlarının tesis seviyesinde izlenmesi sağlanacaktır. Böylece, ülkemizin
emisyonlarının daha kesin şekilde hesaplanması mümkün olacak, toplam
emisyonların en az yarısı tesis seviyesinde izlenecek ve bakanlığımızın
yetkilendirdiği bağımsız kuruluşlar tarafından doğrulanarak raporlanacaktır.
Tesislerin raporlama yükümlülüğü 2016 yılında başlayacak olup, yönetmelik ile AB
emisyon ticareti mevzuatının sera gazı emisyon izleme kısmı da
uyumlaştırılacaktır.”
İklim değişikliğinin küresel bir sorun olduğunu ve küresel mücadeleyi
gerektirdiğini vurgulayan Bakan Bayraktar, “Sorun ortak ama sorumluluklar farklı
olmalıdır. Bu soruna neden olan gelişmiş ülkeler başta olmak üzere her ülke
sorumluğu nispetinde, imkan ve kabiliyetlerine göre üzerlerine düşen görevleri
yerine getirmelidirler. Ülkemiz bu anlayışla, sürece gereken katkıyı sağlamaya
devam edecektir” diye konuştu.
Bakan Bayraktar, Durban Konferansı’nda iklim değişikliğiyle mücadele
konusunda tüm ülkeleri bağlayan hukuki bir belgenin 2015 yılına kadar kabul
edilmesi ve 2020’de yürürlüğe girmesi kararının alınmasının memnuniyet verici
olduğunu belirterek, “Marakeş ve Kankun taraflar konferanslarında özel konumu
tanınmış olan Türkiye için Durban’da da, emisyon azaltımı, iklim değişikliğine
uyum, teknoloji geliştirilmesi ve transferi, kapasite oluşturma ve finansman
alanlarında sağlanacak desteklerin belirlenmesine ilişkin görüşmelerin
sürdürülmesi kararları alınmıştır. Bu bakımdan uluslararası müzakerelerde AB’nin
ülkemize yönelik desteği önem arz etmektedir. Türkiye, ikili ve bölgesel
işbirliklerini ön plana çıkaran dünyadaki yeni iklim düzeninde, know-how,
araştırma-geliştirme faaliyetleri, inovasyon, çevreci teknolojiler ve finansman
konularında AB ile işbirliği yapmayı önemsemektedir” ifadelerini
kullandı.
|