'Avrupa ve Türkiye’de Kültür Politikaları' sempozyumu, 'Avrupa’nın Kültür
Politikaları' ve 'Kültür Diplomasisi, Kültürel Çeşitlilik ve Kültürel Kimlik'
konularını tartışmaya açtığı ilk gün oturumlarıyla başladı.
'Avrupa’nın Kültür Politikaları' konulu ilk oturumda en fazla dikkat çekilen
kavram, kültürler arası hoşgörü ve birlikte yaşama kültürü oldu. Konuşmacılar
arasında yer alan ve Marmara Üniversitesi Avrupa Çalışmaları Enstitüsü’nün
önemli akademisyenlerinden biri olan Prof. Dr. Nedret Kuran Burçoğlu, Avrupa
Birliği kültür politikalarının ayrıştırıcı değil, birleştirici özellikte
olduğuna dikkat çekti. Avrupa Birliği politikalarında kültürün, ekonomi, siyaset
ve hukuk kadar önem arz ettiğini vurgulayan Burçoğlu, bu politikaların kültür
vasıtasıyla ülkeler arası ön yargıları aşmayı, farklılıklara saygıyı ve
birlikteliği amaçladığını iletti.
50-60 yıldır Avrupa’da kültür politikaları üzerine çalışmalar yapıldığının
altını çizen Finlandiya Kültür Politikaları Araştırma Vakfı Direktörü Ritva
Mitchell, Avrupa Birliği’nin ekonomik bir örgüt olmasının yanı sıra, farklı
kurumlarıyla kültürel gelişime ve kalkınmaya verdiği önem hakkında konuştu.
EDUCULT Viyana Kültür Politikaları ve Kültür Yönetimi Enstitüsü Genel Müdürü
Michael Wimmer, Avrupa kültürünün farklı kültürlerinin etkisiyle oluştuğunu
belirttiği konuşmasında, “Kültürün ‘Mekke’si olsa, İstanbul olurdu” dedi.
Wimmer, tarihi kültürel mirasın korunmasıyla yeni sanat gelişmelerinin
dengelenmesinin önemine de değindi.
|