Ancak, ekonomik araştırmacılar kesin tahmin yürütmekten kaçınıyorlar. Sanayide öylesine iç içe girmiş branşlar var. Dünya ekonomisinin gidişatını kestirmek de mümkün değil. Kriz dönemlerinde, hangi iş kollarının konjonktüre bağımlı olduğuna bakılır. Tüketicinin cüzdanına bağlılık derecesi arttıkça, durgunluk, o ürünü pazarlayan şirketi daha fazla etkiler. Pahalı bir otomobili ancak cebinde parası olan alabilir. Ancak krizler bazı sanayi branşlarını ise teğet geçer.
Alman Ekonomik Araştırma Enstitüsü uzmanlarından Ferdinand Fichter buna enerjiyi örnek gösteriyor: “Küresel anlamda enerji tüketiminin konjonktür dalgalanmalarına tepki esnekliği sınırlıdır. Çünkü her zaman belli bir miktarda enerji talep edilecektir.”
Tek branş enerji değil
Deutsche Welle Türkçe'nin haberine göre, zaruri ihtiyaç maddeleri arasında yer alan bazı tüketim malları için de aynı şey söz konusu. Fichter, “Gıda maddeleri veya tıbbi hizmetler gelire, dolayısıyla da konjonktüre bağlı olarak talebi sınırlanacak şeyler değildir. Mutlaka gereklidirler. İyi işleyen bir ekonominin temelini oluştururlar” açıklamasını yapıyor.
Makine sanayisi gibi yüksek yatırım gerektiren branşlar ekonomik durgunluktan hemen etkilenir. Ekonomik güvensizliğin yayıldığı dönemlerde fabrikatör yatırım yapmaktan çekinir.
Hamburg Dünya Ekonomisi Enstitüsü'nden Michael Braeuninger, ‘Ancak', diyor ve ekliyor: “Uçak imalatında da olduğu gibi belli bazı makineler istisna teşkil eder. Bunlar planlaması çok zaman alan işlerdir. Uçak imalatçılarının sipariş girdileri uzun yılları kapsadığı için konjonktürdeki dalgalanmalardan fazla etkilenmezler.”
Kriz uzadığı takdirde bütün şirketler uzun vadede zararı göze almak zorunda kalır. Bazı ülkelerde talep açığını kapatmak için ihracatçı şirketlere sürekli yeni pazarlar arama görevi düşer. Alman kuruluşları açısından, yerleşik pazarlara ek olarak kalkınmışlığın eşiğindeki ülkelerin de önemi artıyor.
'Eşik ülkelerinin önemi giderek artıyor'
Michael Braeuninger “Dünyanın en büyük pazarı eskiden olduğu gibi yine ABD. Avrupa da son derece büyük bir pazar. Önemli olmalarına rağmen bu pazarların dinamizmi sanayileşmekte olan ülkelerin gerisinde kalıyor. Büyüme hızları çok daha fazla olan eşik ülkelerinin önemi giderek artıyor” şeklinde konuşuyor.
Açıkçası, ihracatçı Alman şirketlerinin ümidi Çin, Hindistan, Rusya ve Brezilya’da. Alman Dış Ticaret Birliği branşlara göre yaptığı araştırmada Çin, Brezilya ve Rusya gibi ülkelerde Alman şirketlerinin bütün branşlarda başarılı olduğunu, Hindistan’da ise, makine, kimyacılık ve otomotivciliğin ihracat imkânlarının sınırlı olduğunu saptamış.
Ekonomist Fichtner, ihracatçı şirketlerin büyüme şansının sadece bu dört büyük ülkeyle sınırlı olmadığını söylüyor: “Sanayileşme sürecinin ikinci sırasındaki, Tayland ve Endonezya’nın da dâhil olduğu Güneydoğu Asya ülkeleri. Afrika da on yıl sonra Alman sanayisi açısından önem kazanabilir.”
Büyüme hızı yüzde 2,8’i bulan Tunus, Alman enerji teknolojisine ilgi gösteriyor. Türkiye de bu yıl Avrupa ortalamasını aşarak tahminen yüzde üç oranında büyüyecek. Bu büyümeden öncelikle Alman inşaatçılık, makine ve kimya endüstrisi yararlanabilecek. Endonezya, kalabalık nüfusu ve yüzde 6'lık büyüme hızıyla ihracat pazarlarının ‘gizli şampiyonları’ arasına girdi. Meksika, yenilenebilir enerji teknolojileri açısından yepyeni imkânlar sunuyor. Madenlerinden daha fazla verim almaya çalışan ham madde zengini Moğolistan ise Alman makine sanayinin önemli bir pazarı olmaya aday.
|