Kozak Yaylası bir fıstık cenneti. Dünyanın en kaliteli çam
fıstıkları burada üretiliyor.Ancak bölgede yapılmak istenen altın
madenciliği çalışmaları yöreyi tehdit ediyor...
Yöre sakinleri şimdiden maden araması için binlerce ağacın kesimine
başlandığını söylüyorlar..
Bergama Çevre Platformu Sözcüsü Erol Engel,
Kozak Yaylası’nın Kaplan köyü yakınlarındaki Çukuralan’da, resmi rakamlara göre
7 bin 743 ağaç kesildiğine dikkat çekiyor ve ekliyor:
“Koskocaman bir orman yok edildi; bir ton kayaçtaki 4 gram
altın için. Yüzlerce yılda oluşan bu ormanı 4 gram altın için feda eden
zihniyeti lanetliyoruz”
Bu konuda bölgedeki sivil toplum kuruluşları bir açıklama yaptı. Açıklamada
şu sözlere yer verildi: “Kozak’ın her yıl 50 milyon dolar civarında çam fıstığı
ihracatı yapılan bir bölge. Kozak köylüsü, ormanları bugüne kadar canı gibi
korudu, bu yüzden orman yangınlarının hemen hemen hiç yaşanmadı. Şimdi Kozak
köylüsü soruyor, bunca yıl gözbebeğimiz gibi koruduğumuz Kozak Yaylası’nı
altıncı şirketlere peşkeş çekilsin diye mi koruduk? Nedir bu rezalet?!
Yeryüzünün cenneti olan Kozak Yaylası’na nasıl kıyarsınız; bu hangi vicdana,
hangi dine ve imana sığar? Kozaklıların feryadını duyacak vicdan sahipleri yok
mu Ankara’da? Milli park ilan edilip koruma altına alınması gereken yaylamızı,
altıncı şirketin talanına nasıl açarsınız? İki elimiz iki yakanızda...”
Kozak’ta yaşananları yöre sakinlerinden biri şöyle kaleme aldı: “Babamın,
dedemin,atamın doğduğu, yattığı Kozak...Yeşiller denizi Kozak, Allah'ın bize
bahşettiği cennet.Ama birkaç yıldır bu güzelim cennette karabulutlar dolaşıyor.
O güzelim cennette geçirdiğim muhteşem yaz tatilleri hala aklımda, orman içinde
uzun yürüyüşler, akan berrak sularında balık avlamalar, yüzmeler, ormanın içinde
ata binerek cennetin içinde kaybolmalar, tan vakti dedemle dağların,çam
ağaçlarının arasından güneşin doğuşunu izlemek sonra bağdan sabah çiği üstünde
üzüm ve incir yemek... Çam kozalaklarından elde edilen künerden fıstıkları
çıkardığımız güzel anlar...
Ormanda özgürce koşan yılkı atlarının seyrine doyum olmazdı.Günbatımında
çamların ardından Ege Denizi'nde batan güneşin şöleni... Akşamları dedemin tahta
kerevetinde kardeşlerimle uzanarak,çam ve badem ağaçlarının izin verdiği kadar
Samanyolu ve yıldızları seyrederken dedemin anlattığı Kurtuluş ve Çanakkale
savaşlarının hikayeleri ile uykuya dalardık.
Hala bunları yapan, yaşayan çocuklar var. Ama birkaç yıl sonra belki bu
ağaçların hiçbiri kalmayacak,ormanda yaşayan hayvanlar,kuşlar, ceylanlar, belki
de insanlar.
Sular altın madeni için çekilecek, yeraltı suları yok olacak, ağaçlar
kuruyacak. Bulunabilen sular siyanürle kirlenecek, ve bizlerin torunları bizim
yaşadığımız mis gibi çam havasını ve temiz çevreyi bulamayacaklar...
5-7 yıl için maden ocağı oraları kullanacak işi bitince kirlettiği,yok ettiği
doğayı tek başına bırakıp terkedecek...”
|