ant ekonomisine dayalı politik tercihlerle tarihi ve kültürel dokusu yok
edilen ve yüksek yapılaşmaya feda edilen 1. Kordon'un ardından,
benzer süreç şimdi 2. Kordon'da yaşanıyor. Bu alanda,
Alsancak Limanı çevresinden başlayan ve Konak yönüne doğru
ilerleyen gökdelenler, “yeni beton perde” olarak
değerlendiriliyor.
Kordon'daki mevcut bina yüksekliğinin kat kat
üzerindeki yapılar, planlama ilkelerini bir kez daha gündeme getiriyor.
İzmir'deki yüksek yapılaşmayı Alsancak Limanı arkası, Salhane, Bayraklı, Turan
bölgesinde öngören ve “3. İzmir” olarak adlandırılan
planlamanın, 2. Kordon'daki emsal yüksek yapılarla birlikte, işlevini
yitireceğine dikkat çekiliyor. İkinci Kordon'da dikkat çeken Alsancak, Çankaya
ve Pasaport bölgelerinde de örnekleri görülen yüksek yapılaşmanın, “3. İzmir”
stratejisine tamamen aykırı olduğu vurgulanan unsurlar arasında.
Politik
tercih
Mimarlar Odası İzmir Şubesi Başkanı Hasan
Topal, kentte yüksek yapılaşmanın, 1980'lerden önce turizmi teşvik
amacıyla, ardından da otopark yapımını teşvik kapsamında ortaya çıktığını
aktarıyor. “İzmir-Konak 1. Etap Alsancak-Kahramanlar Bölgesi 1/5000
Ölçekli Nazım İmar Planı” kapsamında, bölgede yüksek yapı inşa etmenin
politik bir tercih olduğunu söylüyor. Bu planın “imar planları parsel ölceğinde
yapılamaz” olgusunu ortadan kaldırdığını belirtiyor. Plana göre inşaat yapılacak
alanın yüzde 40'ının kamuya bırakılması şart koşuluyor. Bunun gerçekleştirilmesi
halinde, istenilen yükseklikte yapı yapma olanağı tanınıyor. Bu olanak salt 2.
Kordon ile sınırlı değil. Söz konusu düzenleme, Alsancak Limanı'ndan başlayarak,
Alsancak bölgesini izleyen demiryolu hattının Kahramanlar Semti'ni de içine alan
kısmı ve Mürselpaşa Caddesi'ni takip ederek Fevzişapa Cadddesi'nin sonuna kadar
ulaşan alanın tamamını kapsıyor. Çankaya'nın bir bölümü ve Pasaport olarak
adlandırılan bölgeyi de kapsayan düzenleme sonucu, şu an çok sayıda yüksek yapı
boy göstermeye başladı. Pek çoğu için de planlama ve izin süreci devam ediyor.
Hasan Topal, “Yapılan binaların kapladığı alanda yoğunluk artışı yok ama
yüksek yapılar söz konusu. Yüzde 40 alanı kamuya bırakmak koşuluyla istenilen
yükseklikte yapı yapılmasına izin veriliyor. Anılan bölgede, yüklenici firmanın
mali ve teknik anlamda gücü yettiği ölçüde, yüksek bina yapılabilir. İstenirse
dünyanın en yüksek binası da inşa edilebilir. Dubai'deki örnekleri geçecek
yapılar İzmir'in karşısına gelebilir” görüşlerine yer veriyor. Topal, bir başka
unsurun da, kentte, bir bölgeleme kaygısı olmaksızın yüksek yapılaşmaya
gidilmesi olduğunu söyleyerek, “Bu kapsamda Buca'da, Balçova'da, Konak'ta,
Karşıyaka'da, Bayraklı'da yüksek yapılar bulunmakta ve yenileri için girişimler
sürmekte. Avrupa kentlerinde yüksek yapıların belirli bölgelerde bulundukları,
yapıldıkları kentlerin her bölgesine saçaklanmadıkları görülmektedir. Burada
öncelikli olarak yapılması gereken, kentte yaşayanların, yaşam kalitelerini
olumlu yönde etkileyecek planlamalar gerçekleştirmektir. Çağdaş ülkelerde, kent
yönetimi, yerel halka danışılarak sürdürülür. Ancak bu olgu İzmir'de, yaşamsal
karşılığını bulmaktan uzak” diyor.
Uyarı
raporu
Mimarlar Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu, konuyla
ilgili olarak, 17 Mayıs 2010’da, İzmir Büyükşehir Belediyesi'ne uyarı raporu
gönderdi. Raporda yüksek yapıların 3. İzmir’de öngörüldüğü anımsatılarak, “Buna
aykırı planın ulaşım gereksinimlerinin analizi yapılamadan, nasıl bir kentsel
mekan yaratacağına dair bir öngörü ya da referans getirmiyor olması ve yalnızca
bir plan notuyla bütün bir mimari alanın, bir başka ifadeyle kentin merkezinin
dönüştürülüyor olması sakıncalı bir karardır” deniyor.
|