e çevre kaygısı, ne toplumsal fayda, ne uzun vadeli ekonomik getiri hesaplaması, ne de etik değerler; bunların hiçbiri Kaz Dağları'nda süregelen altın arama çalışmalarını engelleyemiyor. 11 şirketin 36 ayrı noktada sürdürdüğü sondajla altın aramaları Kaz Dağlar'ını delik deşik ediyor. Kuzey Ege'nin Efe'si bu kez çaresiz. Bu denli mitolojik, ekolojik, turistik zenginlik, topraklarından çıkacak bir avuç altına kurban mı verilecek? Niçin? Ne uğruna?
Kaz Dağı'nda altın çıkarılırsa;
- 1 trilyon ton toprak işlenecek, 400 bin ton siyanür kullanılacak.
- 2 milyon 580 bin dönüm orman, 10 milyon zeytin ağacı etkilenecek.
- Su kaynakları azalacak ve kirlenecek.
- Orman köylülerinin geçim kaynağı azalacak ve göçe zorlanacak,
- Zeytincilik ve zeytinyağı üreticiliği ciddi zarar görecek. 20 bin zeytin üreticisi, 80 bin zeytin işçisi ile 30 bin aile etkilenecek. Bölgede siyanürle altın çıkarıldığı haberleri yayıldığında ürünlerine alıcı bulamayacaklar. Her yıl zeytinden, zeytinyağından ve diğer tarım ürünlerinden elde edilen 650 milyon dolar gelir ve ayrıca turizm gelirleri kesilecek.
Bir altın madeninin ömrü 10 yıl... Kaz Dağı'nda altın çıkarılırsa; 10 yıl sonra siyanür çukurlarıyla üzerinde ot bitmeyen toprak dağları kalacak. 10 yılda verilen zarar yüzlerce yıl temizlenemeyecek.
Tüm bunlar arama faaliyetlerini sürdüren firmalar açısından zerre kadar önem taşımıyor: TEC COMINCO, TÜPRAG, Stratex, Fronteer, Ariana Global Madencilik AŞ, Kanadalı AMDL (Anadolu Madenlerini Geliştirme Limited), Mediterranean Resources, Valhalla Resources, Silvermet Inc. ve Aldridge Minerals, Eldoradogold... En önde, dört sahayı Teck Cominco ile birlikte geliştiren Fronteer geliyor. Altını çıkaracaklar ve devlete de yüzde bilmem ne kadarını bırakacaklar. Eh tabii vergi toplamayı beceremeyen ve vergi gelirlerini sürekli olarak düşüren Maliye açısından bu önemli. Allah'ın dağından gelen bedava para... Onun bile ekonomik getirisi ne kadar rantabl?
Maden şirketleri çıkardıkları altını yurtdışında kurdukları şirketlere, üstelik dünya borsalarındakinden daha düşük fiyatla satıyorlar. İhraç edilen bu altın yurtdışındaki rafinerilerde işlendikten sonra Türkiye'ye ithal ediliyor.
Türkiye 6 milyar dolarlık altın ithal ediyor. Ancak işlenmiş altın ihracatı yalnızca 2 milyar dolar. Ham altın fiyatı, rafinerilerde işlendikten sonra ithal edilen altının fiyatının yaklaşık yarısı kadar. Bir bilgi daha: Siyanür yöntemiyle 1 ton topraktan ancak 1 gram altın çıkarılabiliyor.
Ama mukayesili ekonomik getiriye bakılmıyor ki... Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler Eşme'deki altın madeninde ilk altını dökerken, "Engellerle karşılaşsak da bunlara aldırmayarak Türkiye'nin zenginliklerini ekonomiye kazandırmak için çalışmaları sürdüreceğiz" demişti. Aynı söylemi Kaz Dağları için de sürdürüyor.
Prof. Dr. Çağlar Keyder Açık Radyo'da Ömer Madra ile yaptığı söyleşide, altın aramanın toplumsal maliyeti üzerine bakın ne söylüyor: Dünya Bankası bile artık, herhangi bir projeyi değerlendirirken, eskiden yapıldığı gibi kâr-zarar hesabı olarak düşünmüyor olayı, diyor ki "Nerede bunun çevre muhasebesi, çevre değerlendirmesi, yani nasıl bir etkisi olacak çevrenin üzerine?" ve de "Nerede bunun toplumsal muhasebesi?" Yani toplumsal etkileri ne olacak diye muhakkak her projeye bir ek olarak bunları da istemeye başladı. Biz bunu düşünemiyoruz, Dünya Bankası dahi düşünüyor...
Kaz Dağı ekonomi açısından altın çıkarmanın çok ötesinde, büyük varlığı ve potansiyeli olan bir bölge. Zeytinyağı ve turizm geliştirilip 'marka' haline getirildiğinde, bölgeye ve ulusal ekonomiye kazanımlarının ne boyuta ulaşabileceğini siz düşünün...
Kaz Dağları'na yalnızca o bölgede yaşayanların, çevrecilerin, birkaç sivil toplum örgütünün sahip çıkması ve direnmesi son derece anlamlı ama yeterli mi? Sanmıyorum... Direnişin örgütlenerek tüm ülkeye yayılması gerek. Bu her şeyden önce bizim ulus olarak "artık kendi kırmızı çizgilerimizi belirlememiz ve değerlerimize sahip çıkmamız" açısından önemli...
|