Keşke Cansever'ler Çok Olsaydı
Siyasette ve dahası siyasetin entelektüel ortamında başarılamayanı mimari alanda başarmış bir değerli insanımızı yitirdik. Mimar diyorsam da bakmayın siz, yalnızca mimar değildi o, biçimler dünyasının anlamını arayan ve bulduğu anlamı yeniden inşa eden bir sanat ve kültür adamıydı Turgut Cansever. Keşke Turgut Cansever gibileri daha çok
Siyasette ve dahası siyasetin entelektüel ortamında başarılamayanı mimari alanda başarmış bir değerli insanımızı yitirdik. Mimar diyorsam da bakmayın siz, yalnızca mimar değildi o, biçimler dünyasının anlamını arayan ve bulduğu anlamı yeniden inşa eden bir sanat ve kültür adamıydı Turgut Cansever. Anadolu kültürünün mozaikten daha fazla ebru olduğunu anlatan bir yazı yazmıştım. Anadolu'nun büyük ve zengin tarihini oluşturan büyük uygarlıkların, farklı dinlerin, dillerin, kavimlerin birbirleri içinde erimeyip ama birbirinden renkler, tatlar, tınılar alarak yarattıkları ortak yaşam, birlikte yaşama kültürünün, mozaikten çok resim sanatlarındaki ebru dalına daha çok benzediğini anlatmaya çalışmıştım. Anadolu hümanizmasıydı ortaya çıkan adı konmamış bu ortak kültür. Turgut Cansever, ebruyu kendi dilinde yakalamayı başarabilmiş bir büyük ustadır. Bu başarısı şansa, rastlantıya bağlı da değildir, elbette kişi olarak yüksek duyarlılığa sahip bir kişi Cansever ama duyarlılığının peşinde gitmeyi bilmiş, Batı ve Doğu'da durmaksızın insanı ve insanı var eden estetik ve ahlaki değerlerin izini sürmüş, gezmiş, okumuş, araştırmış ve bolca düşünmüştür. Batı felsefesine, kültürüne gösterdiği ilgi yanında İslam dini, felsefesi ve kültürüne büyük heyecanla dalmış ve hep yeniyi, canlı olanı arayıp durmuş biridir. Bu yüzden ona "bilge mimar", "mimar ve düşünce adamı" denmesi boşuna değil. Turgut Cansever'i 89 yaşında geçen pazar günü yitirdik. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın da katıldığı kalabalık bir sevenler çevresi onu son yolculuğuna uğurladı. Pek çok estetik ve entelektüel meziyeti yanında Turgut Cansever üç kez Ağa Han Ödülü'nü kazanan dünyadaki tek mimar olma özelliğine de sahip. Mimari yapıtlarının yanı sıra "Düşünceler ve Mimari", "Şehir ve Mimari", "Ev ve Şehir", "Kubbeyi Yere Koymamak", "İstanbul'u Anlamak" ve "Mimar Sinan" isimlerini taşıyan altı kitap bıraktı geriye. 2007'de TBMM Üstün Hizmet Ödülü'ne, 2005'te Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü'nce mimarlık dalında Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'nü kazandı. En son 2008 Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri kapsamında mimari dalında ödüle değer görüldü. Cansever, 1999 Marmara depreminin ardından "İstanbul Deprem Çalışma Grubu"nu oluşturmuş ve "Depreme Karşı Yeni Şehir Üretimi Projesi"ni hayata geçirmişti. Ölümünün ardından söylenenlere baktım, şu iki değerlendirme ilgimi çekti: Cengiz Bektaş, "Mimariyi yalnızca biçim sanatı olarak düşünmeyen bir insandı. Onda anlam aramaya çalışıyordu. Bir anlamda zanaatkârların değerini anlamış ve onların el emeklerini yapılarında da göstermeye çalışmıştı. Gerçekten bütün bir kuşağı etkileyen birkaç yapı bıraktı arkasında. Bunlardan biri Ankara'daki Türk Tarih Kurumu yapısıdır. Vefatı, Türk mimarlığı adına çok büyük bir kayıp" demiş. Afife Batur: "Turgut Cansever, cumhuriyet dönemi Türkiye mimarlığının önde gelen isimlerindendi. Bence en önemli yanı, bir insan, mimar ve sanatçı olarak en yeni olanla ‘yer'e en uygun olanı bağdaştırabilmesindeki ustalıktaydı. Böylece modern mimarinin ‘yer'e yabancılaşmasını engelleyen bir otantiklik yaratmıştı. Gerçekten çok usta işi ve yaratıcı çalışmalar yaptı. Bize çok şey kattı. Hepimize doğru yola ulaşmamızın kapılarını açtı. Anısı önünde saygıyla eğilmek gerek." Bilge mimar Turgut Cansever şöyle diyordu: "Dünyada kültürel çeşitlilik kaçınılmaz. Farklı tarih ve kültürel kökenlerden gelen toplumlar farklı yaklaşımlara sahip. Ama insanın vazifesi dünyayı güzelleştirmektir. Dünyaya en büyük müdahale yapılarla olduğuna göre mimarların görevi dünyayı güzelleştirmek. Amaçların berrak bir şekilde belirtildiği çağlar kayboldu, ahlaki amaçlar unutuldu. Bizden sonra yaşayacak insanların da dünya üzerinde hakkı var. Basit konfor ve menfaat meselelerimizle gelecek nesilleri bu haklardan mahrum ediyoruz. Esas takıldığımız fikri ve manevi engeller. Kuleler insanlığın içine düştüğü gurur, para gibi yanılgıların ürünü. Ortaçağ Avrupası'nda sadece rahipler mimarlık yapabiliyor. Yeryüzü ile oynanıyor sonuçta." Keşke Turgut Cansever gibileri daha çok olabilseydi ya da onların değerlerini daha çok bilip, onlardan daha çok beslenebilseydik. Kentlerimiz de yaşamımız da dünya da daha az çirkin olurdu. |