1950'li yıllar Türkiye kentleşmesine içkin
gecekondulaşma sürecinin görünürlüğünün miladıdır. Bu yıllarda
ve takip eden onyıllarda, özellikle İstanbul'a dönük yoğun sanayi
yatırımlarıyla birlikte ihtiyaç duyulan emek gücünün tetiklediği göçle
gecekondu mahalleleri oluşmaya başladı. Kent mekanının sermaye, emek ve arazi
ilişkileri bağlamında yeniden kurulduğu bu süreçte, Derbent,
Büyükdere-Maslak hattındaki sanayileşmeye bağlı olarak, 1970'li
yıllarda bir gecekondu mahallesi olarak kuruldu.
Büyükdere-Maslak Hattı'nın gelişimi
Büyükdere-Maslak aksı 1950'leri izleyen yıllarda ilk büyük ilaç ve sanayi
kuruluşlarının bu hat üzerine yerleşmesi ile yakın çevresinde gecekondu
alanlarının oluşmasını tetikledi, süreci büyük sermaye gruplarının (Sabancı
Holding, Yapı Kredi Bankası ve İş Bankası) aynı aks üzerinde büyük arsalar satın
almaları izledi.
1974'te birinci Boğaz Köprüsü ve bağlantı yollarının tamamlanması ile aks
üzerindeki gelişme daha da hızlandı. Aynı dönemde hazırlanan Nazım İmar Planı
(1974) aksın devamında yer alan orman alanları ve içme suyu havzalarının kentsel
gelişme ile tehdit altında olmasını gözönüne alarak, tam anlamı ile gelişimi
durduracak bir karar üretmese de, hattın, ikincil merkez olarak gelişmesini
öngördü.
1980'den sonraki Dalan dönemine gelindiğinde ise, mevcut aks, 1974 planındaki
çekinceleri yok sayarak, yoğun yapılaşmanın teşvik edildiği imtiyazlı haklarla
yeniden planlandı.
Bu dönem, İstanbul'da ilk kez gökdelen yapımının telaffuz edildiği zamana
denk düşer ki, genelde İstanbul kenti için yeni sosyo-mekansal ilişkilerin
kurulduğu, özelde, Büyükdere-Maslak Hattı'nın uluslararası merkezi iş alanı
olarak geliştiği ve kentsel ranta konu olduğu sürecin de ilk aşamalarıdır.
1980'li yıllardan 2000'li yıllara gelinirken, farklı aksları uluslararası iş
merkezi olarak geliştirme yönünde özellikle politik düzeyde kararlar alındı,
süreç çelişkili bir tartışma zemininde ilerledi. Özellikle 1990'ların sonlarına
doğru, İstanbul kentinin küresel kent olması yönünde yerel ve ulusal düzeyde
benimsenen söylem Büyükdere-Maslak hattının hem uluslararası sermaye
yatırımlarını hem de yakın çevresinde ormanlık arazilerin içinde yerleşen lüks
konut yatırımlarının da çekim alanı olmasına neden oldu.
Buna bağlı olarak gelişen büyük finans kurumlarının ve büyük sermaye
gruplarının merkezlerinin bu hatta yer seçmesi ve Belgrad Ormanları'na sırtını
dayayan ve yüzünü Boğaz manzarasına dönmüş lüks konutların hızlı bir oranda
artması, sanayi ve gecekondu birlikteliği ile gelişmiş Büyükdere-Maslak aksının
sosyo-mekansal olarak yaşadığı dönüşümü 2010 yılına geldiğimizde net bir şekilde
önümüze serer.
Lüks Konutların Arasında Bir Gecekondu Alanı
Derbent; Hazine, Milli Emlak, Vakıflar ve özel mülkiyette olan karma bir
arazi yapısı üzerine kuruldu. Yaklaşık nüfusu 13-14 bin olan mahalle, 1200
hanelidir. Mahalle, 5 ana caddesi, 53 sokağı ve 2000 öğrencisi olan okuluyla
Sarıyer Belediyesi'ne bağlıdır. Bugüne kadar mahallede yapılan evlerin büyük bir
çoğunluğu tapu tahsis belgesine sahiptir.
Mahallenin dönüşüm süreci ile ilk karşılaşması, 1986'da mahallelilerin
dışındaki kişiler tarafından kurulan Atatürk Yapı Sanayi Kooperatifi'nin
mahallenin belli bir alanından hisse toplamaları ile başlar. Söz konusu arsa,
hisseli tapuya sahip olduğundan, Kooperatif, diğer 72 hisseye sahip olanlarla
paylaşım konusunda anlaşamadıkları gerekçesi ile izale-i şuyu davası açarak,
mahkemenin arsayı satışa çıkarması sonucu açık arttırma yolu ile tüm arsanın
sahibi olur.
1996'da gerçekleşen satışın ardından, mahkeme kararı temyize gitse de sonuç
değişmez. Böylece, Derbent, 2001-2002 yıllarında üzerine daha sonra MESA Maslak
Konutları'nın yapılacağı arsanın mahkeme eli ile büyük bir inşaat şirketine
satışı yoluyla ilk dönüşümü yaşadı. Mahallenin önemli bir kısmının lüks bir
kapalı site olan MESA evlerine dönüşmesi mahallenin tarihi ve bugün gelinen
süreçte yaşanacak kentsel dönüşümün sonuçları açısından önem taşır.
|