BR> Kendi evini inşa
etmek
Nurettin
Lebe, dört kişilik ailesini inşaatlarda kalıpçı olarak çalışarak
geçindiriyor. Kendi ev hayallerini başkalarının duvarlarında döküyor kalıba
yıllardır. Şimdi komün sayesinde hayalleri gerçek olacak. Komün için en çok
koşturanın o olması belki de bundan. Sabah altıda araziye geliyor, temelin
kazılması, doldurulması, temel demirlerinin yapılması, kalıpların hazırlanması,
kerpiçin dökülmesi... Her şeye yetişmek için koşturup duruyor gün boyu Nurettin
Lebe. Saat altı olup da karanlık çöktüğünde, evinin yolunu tutuyor, ancak gün
bitmiyor onun için. Karnını doyurup, bu sefer de para kazanmak için çalıştığı
inşaata gidiyor, gece ikide ancak girebiliyor yatağa. Günde üç-beş saatlik
uykuyla mı yaşıyor, varsın öyle yaşasın, o şimdi sadece kendi geleceğini değil,
çocuklarının da geleceğini inşa ediyor çünkü. Bu kadar bilgi yeter, daha fazla
konuşamaz, çünkü benle harcadığı her dakika onu biraz daha kendi evinden ediyor.
O komündeki tek inşaat işçisi değil, Bedri Yağlı da onunla aynı kaderi
paylaşıyor, hatta belki de daha da ağırını. Eşi Ayşe Yağlı’nın babası
kendilerine bir oda vermese evsiz kalacak kadar yoksun bir yaşam bu. O, eşi ve
üç çocukları bir odada yaşıyor. Bu komün çalışmasını duyduğundan beri tedirgin
ve heyecanlı dolaşıyor sokaklarda. Komün sayesinde hayatında ilk defa kendi evi
olacak, kendi arsası da. Heyecanı bundan. Tedirginliğiyse, şimdiye kadar
istediği hiçbir şeyin olmayışından, ya bir sorun olursa diye hop oturup, hop
kalkıyor.
Buraya kök salacağım
Bedriye
Gençtan, yaşını bilmiyor, ama en az 60 varımdır diyor, yüzündeki
kırışıklıkları sayıp, elindeki nasırlara bakarak… Beşi erkek, yedisi kız, 12
çocuk annesi. Şu anda dört çocuğu, eşi ve cezaevinde olan oğlunun altı çocuğuyla
birlikte yaşıyor. 12 boğazın sorumluluğu 18 yaşındaki kızının omuzlarında,
Viranşehir’deki Kadın Kooperatifi’nde çalışarak bakıyor onlara. Zaman zaman,
bütün aile yollara düşüyor, mevsimlik işçi olarak Türkiye’yi dolanıyor, kâh
fındık, kâh pamuk toplamaya. Geçim sıkıntısı dert değil, ama en çok köyünden
zorla çıkarılmış olmak üzüyor Gençtan’ı. Köyünden bahsederken bir hüzün düşüyor
sesine, “Kendi topraklarımızda olsak, ekip biçer, kimseye muhtaç olmadan
geçinirdik” diyor. Bu komün çalışması onun için köyüne dönüş aslında. “Köyde
zaten komün yaşıyorduk. Zorla çıkarılınca, burada göçmen olduk. Hiçbir zaman
burası kendimize ait olmadı. Köyümüze gidemiyoruz, ama bu komün çalışmasıyla bu
topraklarda oradaki yaşamı sürebiliriz. Üretir, paylaşırız” diyor. Bu iş tutar
mı, sorusuna yanıtı kesin: “Hepimiz ele ele verip çalışırsak neden olmasın?”
Bu çalışmada en çok kadınlara güveniyor Gençtan, onlar bir şeye asılırsa
olacağını biliyor. O çoktan işe asılmış bile, yaşına bakmadan taşınacak
tahtaları sırtlıyor, kirece su katıyor. Onun tek dert ettiği, diğer yoksullar
için de böyle bir imkânın açılması. “Umarım bunun gibi başkaları da olur” diyor.
|