Ken Yeang
/FONT> YKE: Ekolojik mimarlık resminde bulunan aktörlerin hepsine görev düşüyor. İşverenin bilinçli olması, bütün bunları zorlayıcı bir sistem olması gerekiyor. Siz pek çok ülkede çalışıyorsunuz; bugün hangi ülkelerin izlediği politikaları (sertifikasyon sistemleri olabilir, ülke politikaları olabilir) yeşil mimarlığı geliştirecek ve teşvik edecek nitelikte buluyorsunuz? KY: Siyasi olarak bazı ülkelerin bu konuda daha hassas olduğunu söyleyebilirim. Amerika’da yeşil tasarım çok vurgulanan ve desteklenen bir konu. Sözgelimi Washington’da LEED sertifikasız bir binaya rastlayamazsınız, New York da bu yönde önemli gelişmelere sahne oluyor. Örneğin, en yeşil kentlerden biri. Ancak bu konuda proje üreten bütün paydaşlar ortak hareket ettikleri için böyle. İngiltere’de bir önceki Londra valisi de yeşil tasarımdan çok, enerji tasarrufuyla ilgiliydi. Liderlerin, yatırımcıların, politikacıların yeşil tasarımı daha iyi özümsemeleri gerektiğini düşünüyorum. Bu işin dinamiklerini, onlara neler kazandırabileceğinin farkına varmalılar. Meseleye bir bina inşa etmek olarak bakılmamalı. Elbette bu yatırım anlamında geleneksel bir alan değil, yeşil bina yatırımı girişimci için de henüz bilinmez bir alan. Yine de gelişmelerden umutluyum ve önümüzdeki üç-dört yılın -iklim değişikliklerinin de devam etmesi nedeniyle- hayli ilginç ve hareketli geçeceğine inanıyorum. Çünkü bu resimde kullanıcı, daha doğrusu kullanıcının alışkanlıkları da büyük önem taşıyor. İnsanların giyinme, yolculuk alışkanlıkları bile değişebilir. Sertifika sistemleri, temelde bir binayı bir başka binayla karşılaştırmak üzerine kurgulanmış sistemlerdir. Bu iki farklı insanın zekalarını karşılaştırmak gibi... Bir insanın IQ’sunun yüksek olması onun iyi, yararlı ya da kötü, zararlı bir insan olduğunu göstermez. Sertifika programlarının da bazen böyle işlediğini düşünüyorum. Elbette birşeylerin bilinirliğini destekliyor, bazı konular sertifika sistemleri ile daha fazla bilinir hale geliyor. Bir binanın altın, gümüş ya da platin madalya almış olması bana çok da fazla bir şey ifade etmiyor. Derecelendirme sistemleri yanıltıcı da olabilir. Çünkü eğer kötü niyetli olursanız bu ölçüm sistemlerini kandırmak adına da pekçok şey yapabilirsiniz. Ancak elbette işlevsiz olduklarını da söyleyemem, çünkü insanlarda yeşil tasarım konusunda farkındalık yaratıp bu alanda daha verimli örnekler geliştirilmesini de teşvik ediyor. Bence içeriklerinin ne olduğundan çok neye yaradıkları bu anlamda önem kazanıyor. Yeşil tasarımı bilinir kılıyorlar. Dünyada şu anda uygulanmakta olan 10-15 tane sistem var. Doğudaki sistemler de Batıdakileri örnek almakla birlikte iklim farklılıkları ve coğrafyadan kaynaklanan noktalarda ayrışıyor. Tropikal bir iklimde bina yapmakla karasal iklimde bina yapmak arasında çok fark vardır. Ancak burada da aynı şey geçerli. Derecelendirme sistemleri iyi ya da kötü tasarım olduğunu söylemez, kurallara uyuyor mu diye bakar. |