apitalizmin kıskancında su politikalarını ele alan ve "Türkiye'nin neden Dünya Su Forumu için ev sahibi ülke olarak belirlendiğini merak ediyorsanız; suyun ticarileştirilmesinin arka planında hangi kapitalist çıkarların yattığını öğrenmek istiyorsanız ve dünyada verilen su mücadelelerini birebir bu mücadelelerde yer almış aktivistlerin kendilerinden dinlemek istiyorsanız katılın" şeklinde çağrısı yapılan konferans hafta sonu Yıldız Teknik Üniversitesi'nde gerçekleştirildi.
Konferans, suyu sadece ekonomik bir meta olarak tanımlayan, Dünya Su Konseyi (WWC), Dünya Su Forumu (WWF) ve onları var edenlere karşı durmayı kendine amaç edinmiş bütün kurum, kuruluş, örgüt, platform, inisiyatif ve toplulukların ortak girişimi olarak, 'suyun kendisi gibi alternatif olma' parolasıyla yaşama geçirildi.
'Su'da özelleştirme 'kirlenmesi'
Konferansın ilk konuşmacılarından Prof. Dr. İzzettin Önder, sermaye birikim sürecinde 'suya genel bakıştaki değişimi anlattığı konuşmasında, suyun özelleştirilmesinde devletler ve kurumların rollerini değerlendirdi. Suyu, her insanın hakkı olan bir gereksinim olmak sıfatından çıkartarak, kapitalizmin çarklarını döndüren bir yakıt yapmak isteyen politikaları değerlendiren Önder, bu politikalara karşı 'suyu insanlara ait' yapacak bir bilinç ve mücadele geliştirilmesi gerekliliğinin altını çizdi.
Jeoloji Mühendisleri Odası'ndan Tahir Öngür, 'Su krizi gerçek mi?' konulu konuşmasında, dünya kaynakları içerisinde suyun hızla değer kazanmasının sonucu olarak devlet politikalarının suyu özelleştirmeye yönellik koşullar yaratmaya çalıştığına değindi. İnsanlara su krizi olarak sunulan koşulların ihmaller ya da özelleştirmenin ön adımları olabileceği olasılığı üzerinden katılımcılara seslenen Öngür, su hakkının korunabilmesi için önce bu konuda insanların yeterli bilince ulaşması gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Türkel Minibaş konuşmasında, su konusunda devletin kamulaştırarak özelleştirmeye gidildiği tespitini yaparken, Prof. Dr. Fuat Ercan da 'su' üzerine kapaklanmış kuşatma dinamiklerine karşı alternatif topluluklar oluşturulması gerekliliğini savundu.
Basın açıklamalı konferans molası
Konferansın ilk oturumun dan sonra verilen molada ise konuşmacılar ve katılımcılar İstanbul Beşiktaş İskele Meydanı'na yürüyerek burada yaptıkları basın açıklamasıyla konferansa gelmeyen insanları da bilinçlendirmeye çalıştı. Açıklamayı okuyan Prof. Dr. Türkel Minibaş, Türkiye'den 52, dünyanın çeşitli ülkelerinden 17 demokratik kitle örgütünün oluşturduğu bir hareket olduklarını ve bu çerçevede; Mart 2009'da İstanbul'da yapılacak WWF toplantılarına ve dolayısıyla suyun satışı yönündeki çabalara karşı olduklarını ilan etti.
Minibaş, "Vakit çok geç olmadan, şirketler el koymadan, dünya halklarıyla elele vererek suyumu-za sahip çıkalım" çağrısında bulundu.
Basın açıklamasından sonra konferans salonuna geri dönen kalabalık; TMMOB, DİSK ve KESK yöneticilerinin konuşmalarıyla suyun kullanım alanları ve önemi konularını işledi.
Metalaşan suyun etki ağları
İki gün süren konferansın son gününün ilk oturumunda ise İstanbul Tabipler Odası, Türk Tabipler Birliği ve Dev Sağlık İş ve Sağlık Emekçileri Sendikası yöneticileri tarafından suyu ticarileştiren politikaların insan sağlığını doğrudan nasıl tehlikeye attığı konuları ele alındı. Sendika yöneticileri su emekçilerinin de ticarileştirme politikalarından dolayı mağduriyetlerini anlatıkları konuşmalarında, suyu metalaştıran politikalara karşı insan odaklı hareketin kuvvetlenmesi noktasında birleştiler.
İkinci oturumda 2009'da İstanbul'da yapılacak olan Dünya Su Forumu'yla ilgili bilgiler verilirken, bu forumun dünyadaki suyu özelleştirme politikalarını meşrulaştırma amacı taşıdığının altı çizildi. Uluslararası su sözleşmelerinin gereklilikleri, uluslararası su kurumları ve ulusal ölçekteki politikalara etkilerinin ele alındığı oturum, yurtdışından gelen su mücadele örgütlerinden konuk katılımcıların pratik mücadele örnekleri aktarmasıyla devam etti.
Edime ilinde suyun devlet elinden çıkartılarak özel şirketlere devredilmesi fikrine karşılık oluşturulan Su Yaşamdır Platformu'nun da deneyimlerini aktardığı konferans, WWF 2009'a alternatif olarak suyun insanla bağlantısı odaklı bir hareketin güçlendirilmesi gerektiği fikriyle sona erdi.
İSKİ, Istıranca'da su bırakmayacak
Kırklareli Doğal Hayatı Koruma ve Bölgesel Yaşamı Destekleme Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Uyanık, Istıranca Dağları'ndaki suyun İSKİ tarafından İstanbul'a aktarılması çalışmaları ile ilgili ciddi kaygıları olduğunu söyledi. Uyanık, "Tatlı su akışının kesilmesi longozların ve göller ile sazlıkların tuzlu deniz suyu etkisine girmelerine ve yok olmalarına sebep olur. Longozları göz önüne almadan yapılacak su verim hesaplamaları geçerli sayılamaz" "dedi. Uyanık, İstanbul'a su sağlamak üzere geliştirilen projelerde yörenin su ihtiyacının da göz önüne alınması gerektiğini söyledi. İSKİ'nin 4 kademeden oluşan projesinin ilk iki kademesi olan Pabuç ve Kazan Dereleri'nin suyunun toplandığı bir baraj yapıldığını vurgulayan Uyanık, üçüncü kademedeki 5 ve dördüncü kademedeki 2 derenin sularının da İstanbul'a yönlendirildiğinde projenin tamamlanmış olacağını belirtti.
Bu projeye Türkiye ile Bulgaristan sınırını oluşturan Rezve (Mutlu) deresinin eklendiğini ifade eden Uyanık, İSKİ'nin bu projesiyle bölgemizde kalan üçüncü kademedeki derelerden yılda 68 milyon metreküp, dördüncü kademedeki derelerden de yılda 61,7 milyon metreküp olmak üzere takriben 130 milyon metreküp, Rezve'den de 300 milyon metreküp suyu inşa edilecek baraj ve regülatörlerle toplayıp İstanbul'a pompalamayı planladığını kaydetti.
Üçüncü kademedeki beş dereden üçü olan Bulanıkdere, Madaradere ve Çavuş-dere ile dördüncü kademedeki Balaban-dere 1 ve Balabandere 2 projelerindeki suların doğrudan doğruya İğneada lon-goz (subasar) ormanlarının su ihtiyacının tamamını karşıladığını hatırlatan Uyanık, "Bu derelerimiz Longozların yaşam kaynağıdır. Bu dereler olmasaydı Longozlar da olmazdı. Istıranca Dağlan Su Projesi'yle ilgili ciddi kaygılarımız var. İğneada çevresindeki longoz ormanlarının, göllerin, kavaklıkların ekolojik dengelerinin bozulması endişelerini yaşıyoruz" açılamasını yaptı.
|