Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.
BÖLÜM SPONSORU

Kamusal Alanlar için Verilen Mücadeleler İşe Yarıyor

Kuzguncuk Bostanı 1990’lardan bu yana her 10 yılda bir imara açılmak isteniyor. Kuzguncuklular, bostan üzerindeki “betonlaşma” tehlikesini hep birlikte verdikleri mücadele ile bertaraf etmişti. Kuzguncuk Bostanları sürecini yakından takip eden Mimar Tülay Atabey Onat ve Mimar Boğaçhan Dündaralp ile bu mücadelenin detaylarını görüştük.

Kamusal Alanlar için Verilen Mücadeleler İşe Yarıyor

Kuzguncuk Bostanı 1990’lardan bu yana her 10 yılda bir imara açılmak isteniyor. Kuzguncuklular, bostan üzerindeki “betonlaşma” tehlikesini hep birlikte verdikleri mücadele ile bertaraf etmiş... Kuzguncuk’taki üç bostandan geriye kalan yegâne bostan, İlya Bostanı adıyla da biliniyor. Bu alan 700 yıldır yeşil ve ürün vermeye devam ediyor. Bostan 1977 yılından bu yana Vakıflar Genel Müdürlüğü İstanbul 2. Bölge Müdürlüğü’nün mülkiyetinde. 1986 yılından sonra bostana ilkokul yapılmak istenen bir plan tadilatı yapılıyor. 1992 yılında özel hastane yapılmak üzere bostan 10 yıllığına kiralanıyor. Ardından 2011 yılında bu kez özel okul projesi gündeme geliyor. Kuzguncuklular Derneği’nin ve Kuzguncukluların verdiği mücadele sonrasında, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiatı Koruma Kurulu, derneğe resmi bir yazı göndererek bostan üzerinde yapılması planlanan özel okul projesinden, Kuzguncuk’un mimari dokusuna ve yakın çevre yapı karakterine uygun olmaması nedeni ile vazgeçildiğini bildirdi. Böylece İstanbul’da kamuya ait kullanım alanları için verilen mücadelelerin boşa çıkmadığı, yeniden ispatlanmış oldu. Kuzguncuk Bostanları sürecini yakından takip eden, aynı zamanda Kuzguncuk’ta çalışan ve ikamet eden Mimar Tülay Atabey Onat ve Mimar Boğaçhan Dündaralp ile görüştük.

Aysun Koca: Kuzguncuk Bostanı’nın bugüne kadarki sürecinden bahseder misiniz? Bostanın kullanıcıları, sahiplenicileri kimlerdir?

Tülay Atabey Onat: Kuzguncuk Bostanı 700 yıllık bir bostan. Gerçekten de burası herkesin belleğinde de hep bostan. Akdere Peyzaj Tasarım ve Uygulama Fidanlığı’nın kaldığı 10 yıl boyunca da mahallelinin dilinde bostan olması hali hiç değişmedi. Aslında bir Rum’a aitti, sonra sahibi bulunamadı, 1970’ler civarında kayıp denilerek devlet araziye el koydu. Sonra Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne geçti. Ama tapusunda hâlâ “bostan” diye yazar. 1986’da Kuzguncuklu bir armatör ailenin özel isteğiyle plan değişikliği yapıldı ve bostan için bir okul projesi ortaya çıktı. Fakat mahallenin bir ilkokul gereksinimi yoktu. Devlet okulunda da bir rant elde etmek çok zor. Sonrasında özel okul, özel hastane gibi kullanımlar önerildi. Mülkiyetine ilişkin de ayrıntısını tam bilmediğimiz bir dava devam ediyor. Daha önce mülkiyetinde Vakıflar Genel Müdürlüğü yazıyorken, şimdi Abdullah Ağa Vakfı yazıyor. Biz bunları en son Çevre Komisyonu’nun kararı reddetmesi aşamasında öğrendik. Bostan aslında Kuzguncukluların çok rahat kullanabildikleri bir yer değil. Çünkü büyük bir alan ve denetimsiz olabilir kaygısıyla, kapısında muhtarın denetlediği bir kilit var. Yazılı olmayan bir kural olarak genellikle açık tutuluyor.

Boğaçhan Dündaralp: Amacımız Kuzguncuk belleğinde duran halinin sürdürülmesi. Bir taraftan da oranın mülkiyet hakkıyla değil kullanım hakkıyla ve biçimiyle ilgileniyoruz. Kuzguncuk’un belleğinde oranın bir kullanım biçimi var. Bu alanın afet durumunda tanımlanmış halleri var. Çatışma da buranın kent içinde özel mülkiyet alanıymış gibi davranılmasından kaynaklanıyor. Direnme de buranın özel mülk olarak kullanılmasına karşı çıkma noktasından başlıyor.

AK Kuzguncuklular bostanı nasıl kullanmak istiyor, talepleri neler?

BD: Bostanın tarımsal alan ve yeşil alan olarak varlığını sürdürmesine ilişkin ortaklıklar oluşuyor. Bunun nasıl daha katılımlı olabileceğini düşünüyorlar. Öte yandan Kuzguncuklular için burası bir buluşma ve paylaşım noktası. Sosyal bir odak oluşturuyor. Belli özel günlerin kutlanması, afet durumunda sığınılacak alan olması, Kuzguncuk Forumu için kullanılmasına kadar pek çok şey orada gerçekleşiyor.

TAO: Kuzguncuklunun esas isteği mevcut durumunu korumak. Ne yapmak gerektiğini değil de, ne yapmamak gerektiğini biliyorlar. Sokakta gördüğünüz insanların en az yarısı oranın bostan olduğu halini biliyor ve geçmişten bugüne bostan işleviyle yaşamın bir parçası. İşlevsel olarak çok değerli bir alan. Sürelim, ekip biçelim, çocuklara oyun alanları, yaşlılara oturma alanları, orta yaşlılara, gençlere spor alanları yapalım dersek, hepsini gerçekleştirebileceğimiz bir alan. Kuzguncuklunun buna da hiçbir itirazı olmaz. O mekânı kullanarak birlikte hareket etmek, Kuzguncuklunun geleneğinde var. Aslında bıraksanız, doğanın kendi dengesini bulması gibi, insanlar da orası ile ilgili ne yapacağını çok kolay bulabiliyor. Çünkü çok uzak ve çok mucizevi bir şey değil.

AK: Kuzguncuk Bostanı’ndaki hukuki süreçlerden bahseder misiniz? Kasım ayında gerçekleşen hukuki kazanım öteki kamusal alanlar için de önemli bir emsal ve umut oldu...

TAO: Bostana düzenli olarak 1990, 2000 ve 2010 yılarında müdahale edilmek istendi. 2000 yılındaki çok kritikti. Bostan özel okul projesi Şehir Plancıları Odası’nın kazandığı bir yürütmeyi durdurma kararı var. Fakat o davada 1986’daki plan kararı ortadan kaldırılabilseydi, bostana yeni müdahalelerle karşılaşmayabilirdik. Yine de çok büyük bir kazanımdı. O dönemi bu şekilde atlattık. 2010’daki ise Akdere Peyzaj Tasarım ve Uygulama Fidanlığı’na bir tahliye mektubu gelmesiyle başladı. 6 ay sonra boşaltıp gittiler. Bu arada proje çizildi ve Anıtlar Kurulu’na gitti. Biz aklınıza gelebilecek her kademedeki resmi kurumu dilekçe ve mektup yağmuruna tuttuk. Ciddi bir kamuoyu oluştu. 5000’den fazla imza toplandı. Bu arada Kurul’a çok yoğun baskımız oldu. Kurula bu projenin neden olmaması gerektiğini anlattık. Kurul üyeleri doğru bakış açısına sahip insanlardı ve projeyi reddettiler zaten. Ama proje kurullar üstü Yüksek Kurul’a gitti. Orası hükümetin bir tür organı olduğu için, proje onaylandı ve geri geldi. Fakat bu kez Çevre Komisyonu reddetti. Kişisel fikrime göre, Gezi olayları başladığı zaman bizim dosya komisyondaydı ve orada çok fazla oyalandı, sonuçta kamuoyu bu yönde tepkiliyken bizim projeyi onaylamayı göze alamadılar. Bütün bu süreçlerde en büyük mücadeleyi Kuzguncuklular Derneği verdi.

AK: Her 10 yılda bir periyodik olarak bostan imara açılmak istenmiş anladığımız kadarıyla. Bunu neye bağlıyorsunuz? Kuzguncuk’un geçirdiği dönüşümle alakalı olabilir mi?

BD: Kentsel dönüşüm adı altında müthiş operasyonların yapıldığı, kentteki belli arazilerin çok değerlendiği, hızlı biçimde dönüşüme uğradığı ve ekonominin bir parçası olduğu bir süreçten geçiyoruz. Dolayısıyla kentin bu kadar içinde, bu kadar değerli bir bölgede olan bostan çok cazip görünüyor. Öte yandan Kuzguncuk’un kentsel dönüşüm operasyonu geçirebilecek bir potansiyeli yok. Burası hukuk mücadelesini yapabilen, sosyal paylaşımda her kesimden insanın mücadeleye katıldığı bir yer. Kuzguncuk’a dışarıdan müdahale edebilecekleri tek yer bostan.

TAO: Kuzguncuk sosyo-ekonomik açıdan kendiliğinden dönüşmüş bir yer. Koç’un genel merkezi, askeri bölge ve Ciner Holding ile çevrelenmiş bir alanı ele geçirmek aslında o kadar da kolay değil. Bostan bu anlamda bir delik. Belli bir zümre için yapılacak olan özel okul, Kuzguncuk’u da yavaş yavaş dönüştürecektir. Eğer 10 yıl önce oraya okul ya da hastane yapılmış olsaydı, Kuzguncuk’a gelmek bu kadar güzel bir şey olmazdı.

AK: Yedikule Bostanları’na park yapılmak isteniyordu, orada bostan mı kamusaldır yoksa park mı gibi bir tartışmayı yapabildik. Ama burada yapılmak istenen her ne kadar “okul” gibi bir kamusal kullanım olsa da sonuçta bir “özel okul” yapılmak istendi. Dolayısıyla bostan mı, okul mu tartışmasından çok, burada bostan olarak kamusallığın temsiliyetini nasıl tartışabiliriz?

BD: “Becoming Local” (5) etkinliğinde yurtdışından gelen ve kamusal mekân çalışan misafirler, bostanı etkileyici kılan şeyin özel bir mülkiyet gibi görünmesine karşın tümüyle kamusal alan olarak kullanılması, dediler. Böyle bir şeyin dünyada örneği yok. Kuzguncuk Bostanı’nı kamusal kılan şey kâğıt üzerindeki sınırlar ya da mülkiyet değil, buradaki yaşantının ortaya koyduğu kolektif bellek. O olmasaydı, burası çoktan kaybedilmişti belki de...

TAO: Biz bu mücadele sırasında Üsküdar Belediye Başkanı Mustafa Kara ile de görüştük. Bostanı kendilerine verdikleri takdirde biz ne istiyorsak onu yapacağını, söyledi. Biz şüphe ile yaklaştık doğal olarak. Biz parka dönüşmüş bir kamusal alan peşinde değiliz. Bostan bostan olarak işletildiğinde, bostan adı altında içinde bir sürü faaliyeti barındırdığında, kapısında şu andaki gibi kilit olsa da, bence şahane bir kamusal alandır.

AK: Bostanda permakültür hakkında ne düşünürsünüz?

TAO: Daha önce Kuzguncuk’ta yaşamış ve Türkiye’de en ileri permakültür donanımına sahip olan, Türkiye Permakültür Merkezi kurucuları arkadaşlarımız ile birlikte bunun hakkında konuşuyoruz. Bostan mücadelesini de yakından izleyen kişiler aynı zamanda. Bostanın bu anlamda hazine ötesi olanakları olduğunu düşünüyorlar. Ama yalnızca buna vakfetmek doğru değil. Çünkü o zaman kullanım kısıtlaması olabilir, bence ne kadar çok insan kullanabilirse, o çeşitlilik o kadar artar.

AK: Bostana Alternatif Proje Girişimi’nden bahseder misiniz? Bu alternatif proje bana, Sulukule için 2008-2009 döneminde pek çok akademisyen ve gönüllü ile birlikte hazırlanan ve yerinde dönüşümü öngören STOP (6) Alternatif Sulukule Planı’nı hatırlattı. Bu proje girişimi de, “madem bostana sürekli bir şey yapılmak isteniyor, bunu mahalleli ve bostanın kullanıcıları ile birlikte, katılımcı mekanizmaları doğru bir biçimde harekete geçirerek biz yapalım” diyerek mi yola çıktınız?

TAO: Hem katılım mekanizmasını devreye sokmak, hem de neredeyse sıfır yapılaşma ile bir mekân kurgulanabileceğini gösterebilmeyi amaçlıyoruz.

BD: Alternatif proje (7) dememizin nedeni şuydu; zaten bostanın olagelen bir kullanım biçimi var, elimizde buna ait bir sürü bilgi de var. Bunun üzerine yine benzer mantıkla bunların nasıl çoğalabileceğini, farklılaşabileceğini gösterecek bir girişim oluşturalım istedik. Bunun, aslında tek tek hepimizin bildiği, ama bir biçimde kafa yorup ortak hale getiremediğimiz fikirler hakkında bir zemin oluşturmasını amaçladık. Bu bir projedir diye ortaya koymaktan çok, birtakım olanaklar ve potansiyeller için altyapı oluşturalım istedik. İnsanların çevresinde toplanıp üzerine ekleyerek geliştirebilecekleri bir model... “Girişim” kelimesi önemli. Oraya bir şey inşa etmenin projesi değil de, kolektif görünmeyen ilişkiler zincirini biraz daha ortaklaştırabilme olanaklarını tartıştığımız bir proje. Öneriler de zaten burada olup bitenlerden çıktı. Örneğin burada çocuk atölyeleri olursa nereler uygundur, ya da yürüyüş alanları ya da boş zaman geçirme alanları, afet durumunda sığınabileceğimiz yerler nereler olmalı dediğimizde tarif edebildiğimiz yerler var. Bunların hepsi bostanda olup biten faaliyetler ve belleğinde bulunan etkinlikler... Boğaziçi İmar Müdürlüğü’nde bir yolunu bulup ulaştığımız okul projesini bostanın hava fotoğrafı üzerine yerleştirdiğimizde ortaya çıkan tablo vahimdi. Bu tabloyu Kuzguncuk’ta dağıttık. Böylece herkes bostanda ne olmalı meselesini tartışsın diye biraz daha görünür kılmış olduk. Bu çalışma “bostanda bunlar olup bitiyor, daha önce buranın belleğinde bunlar olup bitmişti, daha neler neler olabilir”in öyküsünü oluşturmak.

Notlar

1.www.becominglocalistanbul.org

2.sulukuleatolyesi.blogspot.com

3.bostana.wordpress.com

http://www.yapi.com.tr/haberler/kamusal-alanlar-icin-verilen-mucadeleler-ise-yariyor_116115.html

Read Comment Section
İlk Yorumu Siz Yapın
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!