Sıra Tarihi Yedikule Bostanları'na...
Yedikule Bostanları'nda Yaz Okulu
Kuzguncuk Bostanı İmara Açılmayacak
"Tarihi Bostanlar Saldırı...
"Bostanları Yok Etmeden Park...
Kuzguncuklular Bostanlarına...
Kamusal Alanlar için Verilen Mücadeleler İşe Yarıyor
Kuzguncuk Bostanı 1990’lardan bu yana her 10 yılda bir imara açılmak isteniyor. Kuzguncuklular, bostan üzerindeki “betonlaşma” tehlikesini hep birlikte verdikleri mücadele ile bertaraf etmişti. Kuzguncuk Bostanları sürecini yakından takip eden Mimar Tülay Atabey Onat ve Mimar Boğaçhan Dündaralp ile bu mücadelenin detaylarını görüştük.
AK: Her 10 yılda bir periyodik olarak bostan imara açılmak istenmiş anladığımız kadarıyla. Bunu neye bağlıyorsunuz? Kuzguncuk’un geçirdiği dönüşümle alakalı olabilir mi? BD: Kentsel dönüşüm adı altında müthiş operasyonların yapıldığı, kentteki belli arazilerin çok değerlendiği, hızlı biçimde dönüşüme uğradığı ve ekonominin bir parçası olduğu bir süreçten geçiyoruz. Dolayısıyla kentin bu kadar içinde, bu kadar değerli bir bölgede olan bostan çok cazip görünüyor. Öte yandan Kuzguncuk’un kentsel dönüşüm operasyonu geçirebilecek bir potansiyeli yok. Burası hukuk mücadelesini yapabilen, sosyal paylaşımda her kesimden insanın mücadeleye katıldığı bir yer. Kuzguncuk’a dışarıdan müdahale edebilecekleri tek yer bostan. TAO: Kuzguncuk sosyo-ekonomik açıdan kendiliğinden dönüşmüş bir yer. Koç’un genel merkezi, askeri bölge ve Ciner Holding ile çevrelenmiş bir alanı ele geçirmek aslında o kadar da kolay değil. Bostan bu anlamda bir delik. Belli bir zümre için yapılacak olan özel okul, Kuzguncuk’u da yavaş yavaş dönüştürecektir. Eğer 10 yıl önce oraya okul ya da hastane yapılmış olsaydı, Kuzguncuk’a gelmek bu kadar güzel bir şey olmazdı. AK: Yedikule Bostanları’na park yapılmak isteniyordu, orada bostan mı kamusaldır yoksa park mı gibi bir tartışmayı yapabildik. Ama burada yapılmak istenen her ne kadar “okul” gibi bir kamusal kullanım olsa da sonuçta bir “özel okul” yapılmak istendi. Dolayısıyla bostan mı, okul mu tartışmasından çok, burada bostan olarak kamusallığın temsiliyetini nasıl tartışabiliriz? BD: “Becoming Local” (5) etkinliğinde yurtdışından gelen ve kamusal mekân çalışan misafirler, bostanı etkileyici kılan şeyin özel bir mülkiyet gibi görünmesine karşın tümüyle kamusal alan olarak kullanılması, dediler. Böyle bir şeyin dünyada örneği yok. Kuzguncuk Bostanı’nı kamusal kılan şey kâğıt üzerindeki sınırlar ya da mülkiyet değil, buradaki yaşantının ortaya koyduğu kolektif bellek. O olmasaydı, burası çoktan kaybedilmişti belki de... TAO: Biz bu mücadele sırasında Üsküdar Belediye Başkanı Mustafa Kara ile de görüştük. Bostanı kendilerine verdikleri takdirde biz ne istiyorsak onu yapacağını, söyledi. Biz şüphe ile yaklaştık doğal olarak. Biz parka dönüşmüş bir kamusal alan peşinde değiliz. Bostan bostan olarak işletildiğinde, bostan adı altında içinde bir sürü faaliyeti barındırdığında, kapısında şu andaki gibi kilit olsa da, bence şahane bir kamusal alandır. AK: Bostanda permakültür hakkında ne düşünürsünüz? TAO: Daha önce Kuzguncuk’ta yaşamış ve Türkiye’de en ileri permakültür donanımına sahip olan, Türkiye Permakültür Merkezi kurucuları arkadaşlarımız ile birlikte bunun hakkında konuşuyoruz. Bostan mücadelesini de yakından izleyen kişiler aynı zamanda. Bostanın bu anlamda hazine ötesi olanakları olduğunu düşünüyorlar. Ama yalnızca buna vakfetmek doğru değil. Çünkü o zaman kullanım kısıtlaması olabilir, bence ne kadar çok insan kullanabilirse, o çeşitlilik o kadar artar. AK: Bostana Alternatif Proje Girişimi’nden bahseder misiniz? Bu alternatif proje bana, Sulukule için 2008-2009 döneminde pek çok akademisyen ve gönüllü ile birlikte hazırlanan ve yerinde dönüşümü öngören STOP (6) Alternatif Sulukule Planı’nı hatırlattı. Bu proje girişimi de, “madem bostana sürekli bir şey yapılmak isteniyor, bunu mahalleli ve bostanın kullanıcıları ile birlikte, katılımcı mekanizmaları doğru bir biçimde harekete geçirerek biz yapalım” diyerek mi yola çıktınız? TAO: Hem katılım mekanizmasını devreye sokmak, hem de neredeyse sıfır yapılaşma ile bir mekân kurgulanabileceğini gösterebilmeyi amaçlıyoruz. BD: Alternatif proje (7) dememizin nedeni şuydu; zaten bostanın olagelen bir kullanım biçimi var, elimizde buna ait bir sürü bilgi de var. Bunun üzerine yine benzer mantıkla bunların nasıl çoğalabileceğini, farklılaşabileceğini gösterecek bir girişim oluşturalım istedik. Bunun, aslında tek tek hepimizin bildiği, ama bir biçimde kafa yorup ortak hale getiremediğimiz fikirler hakkında bir zemin oluşturmasını amaçladık. Bu bir projedir diye ortaya koymaktan çok, birtakım olanaklar ve potansiyeller için altyapı oluşturalım istedik. İnsanların çevresinde toplanıp üzerine ekleyerek geliştirebilecekleri bir model... “Girişim” kelimesi önemli. Oraya bir şey inşa etmenin projesi değil de, kolektif görünmeyen ilişkiler zincirini biraz daha ortaklaştırabilme olanaklarını tartıştığımız bir proje. Öneriler de zaten burada olup bitenlerden çıktı. Örneğin burada çocuk atölyeleri olursa nereler uygundur, ya da yürüyüş alanları ya da boş zaman geçirme alanları, afet durumunda sığınabileceğimiz yerler nereler olmalı dediğimizde tarif edebildiğimiz yerler var. Bunların hepsi bostanda olup biten faaliyetler ve belleğinde bulunan etkinlikler... Boğaziçi İmar Müdürlüğü’nde bir yolunu bulup ulaştığımız okul projesini bostanın hava fotoğrafı üzerine yerleştirdiğimizde ortaya çıkan tablo vahimdi. Bu tabloyu Kuzguncuk’ta dağıttık. Böylece herkes bostanda ne olmalı meselesini tartışsın diye biraz daha görünür kılmış olduk. Bu çalışma “bostanda bunlar olup bitiyor, daha önce buranın belleğinde bunlar olup bitmişti, daha neler neler olabilir”in öyküsünü oluşturmak. Notlar 1.www.becominglocalistanbul.org 2.sulukuleatolyesi.blogspot.com 3.bostana.wordpress.com |