7 Nisan Salı günü İstanbul Valisi Muammer Güler ve kamunun güvenliğinden sorumlu olan bir grup görevli, 1 Mayıs'ta yapılacak etkinliklerle ilgili toplantı yaptı ve sonrasında da akıllarda bir sürü soru işareti bırakan bir açıklama yaptı. Valinin açıklamasına temel oluşturan konu, kanunlarla tanımlanmış sendikaların, meslek odalarının, partilerin ve birçok demokratik İdde örgütünün 1 Mayıs'ta Taksim Meydanı'nı adres göstermeleriydi. Yapılan açıklamanın yarattığı soru(n)lar şüphesiz ki çok geniş bir alana yayılmaktadır, ancak bu yazının konusu 1 Mayıs İşçi Bayramı'nın Taksim'de "kutlanması" talebinin mekânsal tezahürü üzerinedir.
Toplumun tarihsel süreç içinde oluşmuş ortak değerleridir aslen mekâna ve tabii ki kamusal alana da anlamını veren. Kent meydanları toplumun tüm kesimlerinin iletişim içinde olduğu, kamusal kültürü tanımlayan kamusal alanlardır. Meydanlar söz konusu olduğunda, bir kentin tüm bireylerinin kendilerini gösterebilecekleri, bir araya gelebilecekleri ve mekânı öz değerleri doğrultusunda kullanabilecekleri alanlardan bahsederiz. Kamusal alanın rahat kullanımında tabii ki teknik, plana dayalı düzenlemeler yapılması gerekir; ancak o alan üzerinde bir hâkimiyet yaratılacak ise bu, tam da tanımının gerektirdiği şekilde, kamu yani toplumun bireyleri tarafından geliştirilir, üretilir, dönüştürülür. Bugünkü duruma baktığımızda ise kente tepeden inme kimlikler yerleştirmeye çalışan zihniyetin kamusal alanın kullanımında da tanımın gereğini yerine getirmeyecek şekilde hareket ettiğini söyleyebiliriz. "Şehrin imajı", kamudan bağımsız olarak kurgulanan kamusal alanların yaratılması yoluyla mekâna yansıtılmaktadır.
Tarihsel - kültürel bağlar
Taksim Meydanı'nda 1 Mayıs İşçi Bayramı'nın kutlanması taleplerine ve yarattığı atmosfere geri dönersek, geliştirilen tavrın mekâna dair açıklamalarında kafaları karıştıran bir durumun varlığını görebiliriz. Taksim Meydanı birçok kutlamaya, etkinliğe ev sahipliği yapan kamusal bir alandır. Hemen aklımıza gelen birkaç tane örneği verelim burada: yurtdışında futbol takımlarımız kupa alırlarsa yurda döndüklerinde Taksim Meydanı'nda karşılanır; bayram konserleri, yılbaşı kutiamaları Taksim Meydanı'nda yapılmaktadır; belediyenin başını çektiği organizasyonlar bu meydanda yapılır. Demek ki Taksim Meydanı halkın bir araya geldiği etkinliklerin yapıldığı alandır.
Peki, neden 1 Mayıs etkinliklerinde Taksim Meydanı'nın adres gösterilmesi abesle iştigal bir yaklaşım olarak sunulmaktadır? Açıkçası İstanbul Valiliği'nin yaptığı açıklama bu sorunun cevaplarını ortaya koymaktan uzaktır, başka nedenlerin varlığı akıllara gelmektedir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki talepte bulunan örgütlerin bu meydana verdikleri özel bir anlam vardır. 1 Mayıs denildiği zaman halen daha birçok kişinin aklına 33 kişinin hayatını kaybettiği, yüzlerce kişinin yaralandığı '77 1 Mayıs'ı gelir. Demek ki 30 yıl sonra Taksim Meydanı'nda tüm dünya ile aynı anda bayramlarını kutlama taleplerini dile getiren sendikaların mekân ile tarihsel ve kültürel bağları vardır. Ne demiştik; kamusal alan toplumsal kültür ile ilişkili olarak tanımlanır, gelişir, dönüşür. Dolayısıyla dile getirilen talep mekânın doğasına da uygun bir taleptir ve böylesi bir kamusal alanın alışveriş merkezine ya da belirli bir kesimin organizasyonlarını gerçekleştirebilmeleri için planlanan "kongre" merkezine dönüştürülmesinden daha meşru bir talep vardır ortada. Bu talebi dile getirenler de bu kenti kuran, yaşatan ve yaşatacak olanlardır.
'Gereken tarz'da kutlama
Vali yaptığı açıklamada "bu bayramı coşkuyla, gerektirdiği tarzda kutlamak gerekir" beyanında bulunmuş. Belki de gözden kaçırdığı bir nokta vardır; bu kentsel mekânın talep edilmesinin altında yatan en önemli gerekçe tam da valinin dile getirdiği "gereken tarz"dır. 1 Mayıs İşçi Bayramı Taksim Meydanı'nda kutlandığında daha anlamlı ve gerektiği gibi kutlanacak, bu uğurda can verenlerin anısı yâd edilecek ve gün daha da önem kazanacaktır.
Vali sonrasında da eklemiş, "İstanbul'un imajını kötü gösterecek bir davranıştan lütfen kaçınalım". Taksim Meydanı'nda düzenlenen etkinliklerde fütursuzca havaya ateş edilmesi sonrasında kaybedilen canlar, aklın almayacağı şekilde tacize uğrayan kadınların görüntüleri "İstanbul'un imajı"na zarar vermiyor mu? Sanırım demokratik kuruluşların taleplerini Taksim Meydanı gibi tarihsel değerlerle dolu olan bir kamusal alanda dile getirmeleri "şehrin imajına" düzenlenen diğer etkinliklerden daha fazla zarar veremez...
Bu durumda yönetimin, kamusal alanın, kamusal olan taleplerin dile getirildiği bir yer olmasından sakınmasında mekân anlamında herhangi bir çekince olmamalıdır. Demokratik taleplerin dile getirileceği yer kamusal alandır. Konu özelinde söylersek, 1 Mayıs için Taksim Meydanı'dır.
|