Görme engelli vatandaşlar, kaldırım işgaline karşı ayaklandı. Yürümekte
zorlandıkları için her ayın 3. cumartesi günü bir ilçede toplanıp
kaldırıma park edilen arabaları, market ve manav kasalarını protesto ediyorlar.
Aslında bu, engelli engelsiz herkesin sorunu. Çünkü sigara yasağının da
etkisiyle kaldırımların üzeri ya masalarla ya da arabalarla doldu!
Ali Rıza Bilici, 34 yaşında bir görme özürlü. 7 yıl önce
evine doğru yürürken fark edemediği ağaca çarpar. Bir gözü zaten görmeyen
Bilici'nin çarpmadan sonra ikinci gözü de görme yetisini kaybeder. Âmâ
Ayşenur Yakar da iki arkadaşıyla yolda yürürken kaldırımın
kenarındaki boşluğu fark edemez ve düşer. Bacağında kemik ödemi oluşan genç
kadın, bir buçuk ay yürüyemez. Üstelik o günlerde ilk çocuğuna hamiledir ama
bunu kendisi de bilmez...
Bu hikâyeler Türkiye'de sayıları 700 bini bulan görme engellinin sokaklarda
yaşadığı çileye birkaç örnek. Evden dışarıya adımlarını attıkları andan itibaren
hayat, görme özürlüler için zulme dönüşüyor. Şehir hayatına dahil olmalarının
önündeki en büyük engel ise kuşkusuz kaldırımlar. Direkler, yasak parklar,
işgaller, market ve manav kasaları, İGDAŞ, TEDAŞ kutuları ve sigara yasağından
sonra kafelerin dükkan önlerine koyduğu masalar onlara yürüme alanı bırakmıyor.
Bu işgallere son vermek için Görme Özürlüler Derneği (GÖZDER)
ve Engelsiz Erişim Grubu öncülüğünde bir araya gelen âmâlar,
'Kaldırımıma Dokunma' sloganıyla her ayın 3. cumartesi günü bir
ilçede toplanıyor.
Sokakta başlar medeniyet...
'Kaldırımıma Dokunmayın' platformu en son Üsküdar'daydı. Biz
de yaklaşık 1 saat süren eylemlerine katılıp sorunlarına kulak verdik. Kavgadan,
gürültüden uzak bir yürüyüş olacağının sinyallerini daha ilk dakikadan
anlıyoruz. Zira, "Sokakta başlar medeniyet / Nedir şu çektiğimiz eziyet? /
Değişmedikçe zihniyet / İflah olmaz bu memleket" dörtlüğü ile yürümeye başlayan
âmâlar, darbuka çalarak şarkılar söylüyor. Kaldırılmasını talep ettikleri
engeller yürüyüşte de başlarına bela oluyor. Biri manav kasalarına, biri
elektrik direğine, bir diğeri mağaza önüne konulmuş çamaşır makinesine çarpıyor.
Sorunlarını dile getirmek için hazırladıkları pankartlar ise her şeyi anlatmaya
yetiyor: "Bizi fark et, arabayı doğru park et.', 'Üsküdar'a giderken dizimi
vurdum, baktım orda direk var, hemen durdum.'
Düşe kalka süren yürüyüş, Üsküdar sahilinde yapılan basın açıklamasıyla son
buluyor. İlk söz Engelsiz Erişim Grubu Başkanı Engin Yılmaz'da. 21. yüzyılda
Mega Kent, Avrupa Kültür Başkenti gibi sıfatlarla anılan İstanbul'un kanser
tedavisine muhtaç olduğunu söyleyen Yılmaz, "Sorunlar ister görülsün ister
görmezden gelinsin; engelliler, bu toplumda varlar ve var olmaya devam
edecekler." serzenişinde bulunuyor. Yılmaz, sınırlı bir zümreye demokratik
hakların tanınmasını ve yasaların yalnızca engelli olmayan vatandaşlar baz
alınarak düzenlenmesini de eleştiriyor.
Türkiye'deki kaldırımlar, köpeğin bile kafasını karıştırdı
GÖZDER Başkanı Bülent Kelleci de sokakları âmâlara dar eden
engellerden şikâyetçi. Üstelik kaldırım işgallerinin tüm insanlar için problem
olduğunu söyleyen Kelleci, "İşe yetişmek için koşan her insanın, yolunu işgal
eden nesneye takılıp düşme ihtimali var." diyor. Kelleci, kaldırımların görme
engellilere uygun hale getirilmesi için yapılması gerekenleri ise şöyle
sıralıyor: "Gereksiz tabelalar kaldırılmalı, çukur ve zemin doku bozuklukları
giderilmeli, kaldırım bitiş, başlangıç ve yaya geçiş noktaları ile duraklarda
farkındalık oluşturan kabartma zeminler inşa edilmeli."
Türkiye'deki kaldırımların uyanık, atletik ve 18-50 yaş arası erkekler için
yapıldığını söyleyen Kelleci, kaldırımlardaki sorunu trajikomik bir hikaye ile
özetliyor: "Fatoş Floyd görme engelli eşi ile birlikte Amerika'da yaşıyordu.
Türkiye'ye geldi, rehber köpeği vardı, yolları tarif ediyordu. Ama köpeğin
kafası karıştı, bunaldığı için Türkiye'den ayrılmak zorunda kaldılar."
|