Japonya'daki deprem, tsunami ve ardından meydana gelen nükleer reaktörlerdeki
patlamalar, dünyada nükleer enerji alanındaki gelişmelerin askıya alınmasına
neden olurken, yenilenebilir enerjinin durumdan karlı çıkabileceği tartışılıyor.
Uzmanlar, hükümetlerin nükleer enerjiden tümüyle vazgeçeceğine yönelik
tartışmaları ise gerçek dışı buluyor. Japonya'da yaşanan nükleer krizle birlikte
pek çok ülke nükleer santrallerdeki güvenlik normlarının gözden geçirme kararı
alırken, Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı Nobuo Tanaka,
Japonya'da meydana gelen olayların dünyadaki nükleer enerjiyle ilgili
gelişmeleri sekteye uğratacağına ilişkin kaygılarını dile getirdi. Ekonomik
İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) Genel Sekreteri Angel
Gurria da Japonya'daki nükleer krizin, küresel olarak, nükleer enerjiye
karşı haksız bir tepkiye yol açmasından endişe ettiğini söyledi.
Hükümetler nükleer enerji projelerini
askıya alıyor Almanya Başbakanı
Angela Merkel ülkenin en eski 7 nükleer reaktörünü üç ay için
kapatma kararı aldıklarını açıkladı. Almanya'da yayımlanan Stern dergisinin dün
açıkladığı kamuoyu araştırmasına göre, Alman vatandaşlarının yüzde 80'i nükleer
enerjiye geçişten endişe duyarken, yüzde 63'ü nükleer enerjiden hızla
vazgeçilmesi gerektiğini savunuyor. İsviçre de ülkedeki nükleer santrallerin
yenileme projelerini askıya aldığını duyurdu.
Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, ülkenin enerji
bağımsızlığı açısından temel unsur olan nükleer enerji seçiminin yerinde
olduğuna dikkati çekerek, Fransa'daki nükleer parkın güvenliğine ilişkin
düzenlemenin mükemmel olduğunu savundu. Fransa'da halihazırda toplam elektrik
üretiminin yaklaşık yüzde 76'sını sağlayan 58 nükleer reaktör bulunuyor.
Dünya Nükleer Birliği'nin
verilerine göre, dünya genelinde 443 adet nükleer reaktör bulunuyor. 2009
yılında dünyada toplam elektrik üretiminin yüzde 14'ü (2560 teravat/saat)
nükleer enerjiden sağlandı.
Japonya'daki nükleer krizin enerji şirketlerine
etkisi Japonya'daki nükleer krizin
ardından nükleer enerji şirketlerinin borsalardaki hisseleri değer kaybederken,
yenilenebilir enerjiye odaklanmış şirketlerin hisseleri ise değer kazandı.
Fransız enerji şirketi Areva'nın Paris Borsası'nda işlem gören
hisseleri pazartesi günü yüzde 9,61, salı günü de yüzde 8,56 oranında geriledi.
Bir diğer enerji devi Fransız Ulusal Elektrik İdaresi'nin (EDF)
hisselerindeki kayıplar ise yüzde 5,28'e kadar ulaştı.
Şirketin yenilenebilir enerji bölümü EDF Energies
Nouvelles'in hisselerindeki artış ise yüzde 5,09'a kadar çıktı. Rüzgar
enerjisi üreten Fransız firması Theolia'nın hisselerindeki
kazanç salı günü yüzde 14,17'yi görürken, Danimarkalı rüzgar enerji şirketi
Vestas'ın hisseleri pazartesi günü yüzde 9,59 oranında artış
kaydetti. Güneş enerjisi ekipmanları üreten Renewable Energy
Corporation'ın (REC) hisseleri de pazartesi günü yüzde 11,61 oranında
değer kazandı.
Barclays Capital'in yenilenebilir enerji uzmanı Rupesh
Madlani, Japonya'da meydana gelen nükleer krizin önümüzdeki iki yılda
rüzgar ve güneş enerjisi projelerine olan talebin yıllık ortalama yüzde 10
oranında artmasına neden olabileceğini belirtti. Araştırma şirketi Aurel BGC'de
uzman Louis Boujard ise küresel enerjide radikal değişimlerin
uzun vadede mümkün olmadığına işaret ederek, yenilenebilir enerji şirketlerinin
hisselerinin borsada değer kazanmasını ''fırsatçı bir etki'' olarak
değerlendirdi. Boujard, sektörün hükümetler ve kamuoyu karşısında ise puan
kazanabileceğini savundu. Uzmanlar, mevcut kapasite dikkate alındığında uzun
vadede yenilenebilir enerjinin tümüyle nükleer enerjinin yerini alamayacağı
konusunda ise hemfikir.
JMO: Akkuyu ölüm kuyusu olmasın
Japonya'daki durumu değerlendiren Jeoloji Mühendisleri Odası ise, Japonya'da
yaşanan deprem ve tsunaminin ardından Fukuşima Daiçi nükleer santralinde meydana
gelen patlamanın nükleer santrallerin yaratabileceği tehlikeleri gözler önüne
serdiğini belirterek, ''Akkuyu ölüm kuyusu olmasın'' dedi. Jeoloji Mühendisleri
Odasından yapılan yazılı açıklamada, Fukuşima Daiçi nükleer santralindeki
patlamanın nükleer santrallerin insanlık için ne kadar büyük bir tehlike kaynağı
olduğunu gösterdiği ifade edildi. Patlama sonrasında bazı ülkelerin nükleer
santrallerle ilgili aldıkları tedbirlerin Türkiye'nin Akkuyu'da kurmaya
çalıştığı nükleer santral için çok önemli bir uyarı niteliğinde olması
beklenirken ''nükleer santral kurma inadının sürdürüldüğü'' savunularak, şunlar
kaydedildi:
''İnsan merkezli bir enerji kaynağı olmaması nedeniyle nükleer santrallere
karşıtlığımız bir yana, mesleki bilimsel bilgi ve birikimlerimizle Akkuyu
nükleer santrali için yıllar önce uyarılarımızı yapmış; santralin yeriyle ilgili
bilimsel verilerin nükleer reaktör kurulmasına elverecek olumluluk ve netlikte
olmadığını vurgulamış, santralin kurulacağı yerin yakınından geçen Ecemiş
fayının sismik karakteri konusunda ciddi kaygılar yaratacak bilimsel
araştırmaların olduğunu ifade etmiştik. Bir kez daha ifade ediyoruz ki Japonya
örneğiyle tüm yaşam için ne kadar büyük bir tehlike kaynağı olduğu bir kez daha
ortaya çıkan nükleer santral kurma inadından vazgeçilmelidir. Deprem bir doğa
olayıdır ve her zaman kaçınılmaz olarak meydana gelecektir. Depremin afete yol
açmaması ve yaşanacak tüm olumsuzlukların sorumlusu olmamak için vazgeçin.
Akkuyu ölüm kuyusu olmasın.''
|