Japonya Depremi ve Tsunami Üzerine Yaşanan Nükleer Felaket Son Olsun, Nükleer Santraller Kapatılsın!
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası, Japonya’da meydana gelen deprem sonrasında oluşan tsunaminin neden oldukları ve Akkuyu’da kurulacak olan nükleer santral üzerine 16 Mart 2011 tarihinde bir basın açıklaması yaptı. “Bilindiği üzere Japonya’da 11 Mart 2011 tarihinde 8.9 büyüklüğünde deprem meydan gelmiş ve sonrasında oluşan tsunami nedeniyle de on binlerce kişi yaşamını yitirmiş, yine on binlerce kişi yaralanmış, yüz binlerce insan güvenli yerlere tahliye edilmiştir. Halen milyonlarca insan sağlıklı beslenme, barınma, su, elektrik hizmeti alamamaktadır. Depremin neden olduğu tsunaminin yol açtığı felaketin ardından şimdi de nükleer bir felaket sadece Japonya’yı değil tüm çevre ülkelerini tehdit etmeye başladı. Diğer nükleer santrallerde meydana gelen ancak sonucu bilinemeyen hasarlardan sonra Fukushima Daiçi nükleer santralinde meydana gelen patlama ve radyoaktif tehlikenin boyutları giderek büyüyor. Açığa çıkan radyasyon nedeni ile milyonlarca insan radyasyon tehdidi altındadır. Hatta öyle ki atmosferik koşullar nedeni ile radyasyon saçılımının ABD, Kanada ve Rusya‘ya kadar yayılacağı üzerine tahminler söz konusudur. Ne yazık ki dünyanın ilk nükleer felaketini yaşayan Japonya bu konuda dünyaya liderlik yapma hevesinden bir türlü vazgeçmemiş, felakete adeta davetiye çıkarmıştır. Dünyanın en aktif tektonik kuşaklarından birinde yer alan bu ada ülkesi teknolojinin her zaman doğaya üstün geleceğini kanıtlamak istercesine doğaya meydan okumaya devam etmekte ancak felakete uğrayan esas acıyı çeken Japonya halkı olmaktadır. Yaşanan bu nükleer felaket haklı olarak nükleer santrallerin insanlık için ne kadar büyük bir tehlike kaynağı olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi ve tüm dünyada ‘en güvenli’ enerji kaynağı olduğu iddia edilen nükleer enerji ciddi olarak tekrar sorgulanır oldu. Nükleer santrale karşı olan bizlerin bu güne kadar işaret ettikleri tehlikenin fark edilmesi ve sorgulanması için maalesef yine bir felaketin yaşanması gerekti. ‘Japonya gibi nükleer santral yapımında dünyanın en gelişmiş teknolojilerini kullanan ve her an depreme hazır bir ülke’de yaşanan deprem sonrası Fukushima Santrali’nde meydana gelen patlama tüm dünyanın gözünü korkuttu. Almanya, Japonya’da yaşananlar, tamamen imkansız olduğu düşünülen risklerin göz ardı edilemeyeceğini ifade ederek 7 nükleer santralini geçici olarak kapattı, İsviçre 3 nükleer santral projesini askıya aldı. AB ve Rusya mevcut nükleer santrallerini güvenlik denetimden geçirmeye başladı. Tüm bu gelişmelerin, Türkiye’nin Akkuyu’da kurmaya çalıştığı nükleer santral
için çok önemli bir uyarı niteliğinde olması beklenirken nükleer santral kurma
inadı sürdürülüyor. Tüm bu yaşanan gerçeklikler, ‘Nükleer Rönesans’ın bittiği yerde ne Akkuyu’da, ne de ülkenin başka bir yerinde nükleer santral kurulmasından vazgeçilmesi gerektiğini ortaya koyuyor. AKP Hükümeti, tüm uyarılara rağmen ihale dahi yapılmaksızın Rusya’nın Akkuyu’da nükleer santral kurmasına yönelik bir devletlerarası anlaşmayı yürürlüğe koydu. Öncelikle belirtmek gerekir ki; Akkuyu’da kurulacak olan nükleer santral için 35 yıl önce 1976 yılında bir yer lisansı alınmıştı. Bu kapsamında yapılmış yerbilimsel veri ve değerlendirmeleri, bu günkü veri ve bilgiler ışığında geçerli görmek; güncellenmeyen yer lisansını kabul etmek mümkün değildir. TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak, insan merkezli bir enerji kaynağı olmaması nedeniyle Nükleer santrallere karşıtlığımız bir yana, mesleki bilimsel bilgi ve birikimlerimizle Akkuyu nükleer santrali için yıllar önce uyarılarımızı yapmış; santralin yeri ile ilgili bilimsel (jeolojik, jeoteknik) verilerin nükleer reaktör kurulmasına elverecek olumluluk ve netlikte olmadığını vurgulamış, santralin kurulacağı yerin yakınından geçen Ecemiş Fayı’nın sismik karakteri konusunda ciddi kaygılar yaratacak bilimsel araştırmaların olduğunu ifade etmiştik. Bir kez daha vurgulamak gerekiyor ki; Ecemiş Fayı, yaklaşık 300 km uzunluğunda olup, Akkuyu’nun 20-25 km yakınından geçerek denizde devam etmektedir. Ecemiş Fayı’nın, yılda 3 mm sol yönlü doğrultu atımlı harekete sahip, aktif bir fay olduğu bilinmektedir. Uzun dönemdir suskun olan bu fay hattında tehlikeli bir enerji birikiminin olduğuna bilim adamları işaret etmektedirler. Akkuyu yöresi aynı zamanda, çalışma mekanizması son Japonya depremini yaratan tektonik sistemi ile aynı olan; Japonya’daki kadar büyük olmasa da tarihsel dönemlerde yıkıcı büyüklükte sığ odaklı depremler ve tsunamiler üretmiş Helenik-Kıbrıs yayının da etkisi altındadır. Bu dalma batma zonunda meydana gelecek bir depremin ve buna bağlı oluşacak tsunaminin, güney batı Anadolu’nun yanı sıra Akkuyu santralinin bulunduğu bölgeyi de etkilemesi söz konusudur. Diğer taraftan bölgenin, önemli bir deprem beklentisi olan Doğu Anadolu ve Ölüdeniz Fay zonundan etkilenme olasılığı da bulunmaktadır. Hatay ve İskenderun’da meydana gelmiş yıkıcı depremlerin varlığı da bilinmektedir. Bu depremlerin tekrarlanma aralıklarının ve mesafenin uzun olması, meydana gelebilecek depremlerin etkisinin göz ardı edilmemesi gerektiğini bize öğretmiştir. Unutmamalıyız ki, zeminin jeolojik özellikleri nedeniyle Gölcük depremi Avcılar’ı ve son olarak da Japonya depremi 373 km uzaklıktaki Tokyo’yu ve diğer uzak bölgeleri de ciddi anlamda etkilemiştir. TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak bir kez daha ifade ediyoruz ki; depremden sonra yaşanan nükleer felaketin yaşattıkları dikkate alınmalı; tüm yaşam için ne kadar büyük bir tehlike kaynağı olduğu bir kez daha ortaya çıkan nükleer santral kurma inadından vazgeçilmelidir. AKP Hükümetini, nükleer maceraya son vermeye, nükleer santral anlaşmasını
iptal etmeye çağırıyoruz. Deprem bir doğa olayıdır ve her zaman kaçınılmaz
olarak meydana gelecektir. Depremin afete yol açmaması ve yaşanacak tüm
olumsuzlukların sorumlusu olmamak için, henüz vakit varken
vazgeçin...
|