İznik Gölü’nde Tepki Çeken Görüntü
Amos’taki Antik Tiyatro Gün...
1800 Yıllık Tiyatro Binasının...
Doğa Yürüyüşünde Keşfedilen...
Kastabala'nın Tiyatro Alanında...
Smyrna Antik Kenti'ndeki Tiyatroda...
Puruşhanda Olduğu Düşünülen...
Kaunos'taki Bizans Kilisesi...
Epiphaneia Antik Kenti’nde...
Arslantepe Kazılarında Toprak...
Ordu'da İkinci Lahit Bulundu
Bukoleon Sarayı Kazısında...
'Türkiye'nin Kolezyumu'nda...
Karakuş Tümülüsü’nde Kraliçe...
Domuztepe Höyüğü'nde Orta...
Sillyon Antik Kenti'nde Demirci...
Çatalhöyük'te Çoklu Mezarlar Bulundu
Uşaklı Höyük'te 3 Bin 500...
Tripolis’te 2 Bin Yıllık Kanalizasyon...
İznik'teki Roma Tiyatrosu'nda Çini Atölyesi Bulundu
Bursa'nın İznik ilçesindeki 2 bin yıllık antik Roma Tiyatrosu kazısında, Erken Osmanlı Dönemi'ne tarihlenen, fırın ateşhanesi, sır fırını, kuvars ezme taşlarıyla üretimin tüm aşamalarının ilk kez bir arada olduğu çini atölyesine ulaşıldı.
Roma Tiyatrosu arkeolojik kazı ve araştırma çalışmaları, yaklaşık 15 dönümlük alanda Kültür ve Turizm Bakanlığının izniyle, İznik Müze Müdürlüğünün başkanlığında, Bursa Büyükşehir Belediyesinin desteği ve Dokuz Eylül Üniversitesinin bilimsel danışmanlığında sürüyor. Kazı Başkanı Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aygün Ekin Meriç, İznik'teki yapının, Roma döneminde düz bir alana inşa edilmiş ve tonozlarla yükseltilmiş ender tiyatrolardan olduğunu söyledi. Tiyatronun yaklaşık 10 bin kişilik ve 3 katlı olarak, 2. yüzyılda İmparator Trajan döneminde inşa edildiğini, çok gösterişli bir tonozlu altyapısı bulunduğunu belirten Meriç, "Burada özellikle 2. ve 3. yüzyılda, gladyatör oyunları, dönemin ünlü oyunları oynanmış. Daha sonra tiyatro, özellikle Ekümenik Konsil'in toplandığı 325'ten sonra işlevini değiştirmiş ve daha çok dini amaçlarla kullanılmış. Tiyatrodaki orkestranın rigole duvarlarına Meryem, İsa freskleri yapılmış ve orkestraya giriş çıkışlar kapatılmış. O alan, tamamen dini kullanıma ayrılmış." diye konuştu. İznik'te eski dönemlerde birçok depremin meydana geldiğini, tiyatro yapısının da bundan etkilendiğini aktaran Meriç, şöyle devam etti: "Bu dini kullanım akabinde, 5. yüzyılda büyük bir deprem geçiriliyor ve bu tarihten sonra tiyatro, daha çok İznik'in çöplerinin atıldığı bir alan olarak kullanılmaya başlıyor. Bu durum 200 yıl devam ediyor. Daha sonra 8. yüzyılda Arap akınları döneminde, tiyatrodaki bütün malzemeler, sur yapımında kullanılmak üzere taşınıyor. Tiyatro, bu tarihten sonra artık İznik'in savunması için kendini feda etmiş olarak görünüyor. Arap akınlarından sonraki dönemde, 12. ve 13. yüzyıllarda yine bir dini kullanım başlıyor. Tiyatronun 2. kaveasının (seyircilerin oturdukları basamaklı yer) üzerine bir kilise inşa ediliyor. Laskarisler döneminde, hemen tiyatronun güney batısına bir kilise yapısı daha inşa ediliyor. Bu alan, bu tarihten sonra daha çok kilise ve mezarlık olarak kullanılmaya başlıyor. Bu kullanım 14. yüzyıla kadar devam ediyor." Meriç, İznik'in Osmanlı Devleti'nin başkenti olduğu dönemde bu alana çini fırınları inşa edilmeye başlandığına dikkati çekerek, çini konusunda çok ünlü olan İznik'teki ustaların bu bölgede 14. yüzyıldan 17. yüzyıla kadar çalıştığını anlattı. Kazı alanındaki çalışmalar boyunca alanda 10 çini fırını bulduklarını dile getiren Meriç, şu bilgileri paylaştı: "Son kazımızda çok önemli bir keşif gerçekleştirdik. Oturma basamaklarını taşıyan en iyi durumdaki tonozun içinde, 14-15. yüzyıla tarihlenen bir çini atölyesine ulaştık. Bu atölye, çok önemli. İyi korunmuş, çok güzel bir fırınımız var. İçinde kullanım sonucu oluşmuş yanıklardan bu fırının uzun süre kullanıldığını anlayabiliyoruz. Hemen bunun devamında yine üretimin başka bir aşaması olan sırlama için kullanılan bir sır üretim fırını var ve bunun hemen ilerisinde de kuvarsın üretildiği mermer taş 2 hazne görüyoruz. Burada tam bir atölye görüyoruz. Her şeyiyle, sır fırınıyla ve bu kuvars üretiminde kullanılan taş hazneleriyle tam bir seramik atölyesi ve bu ilk defa İznik'te böyle toplu halde ortaya çıktı. Daha önce bir fırın ya da kuvars bölümü bulunuyordu ama burada biz hiç bozulmadan kullanılmış bu atölyeyi bulduk. Hatta kullanılan kil zemini de korunmuş. Bunu tamamen koruduk ve sergilemek için restorasyon projesine dahil ettik." Toprak kesitte bulunan iskelet olduğu gibi sergilenecek Bunlara örnekler veren Meriç, "Mesela 258'deki Got İstilası var. Tiyatronun birinci oturma basamaklarının kazısı sırasında çok sayıda mezar bulduk. Bu mezarlar savaş sırasında ölmüş şekilde bulundu. Kolu yok, yarası var, yaralar da iskeletlerde görülüyor. Zaten mezarlık kullanımı hep devam etmiş. Bu sene kazdığımız bir alanda, amfora içinde bir bebek iskeleti bulduk." dedi. Tiyatronun dışında, güney alanındaki toprak bir kesitte geç döneme tarihlenen başka bir iskelet bulduklarını anlatan Meriç, 160 santimetre boylarında yetişkin bir erkeğe ait olduğu tahmin edilen iskeletin topraktan çıkarılmadan sergileneceği bilgisini verdi. Dokuz Eylül Üniversitesi ekibi olarak, 1980'de tiyatroda başlatılan kazıları 2016'da üstlendiklerini dile getiren Meriç, şöyle konuştu: "6 sezondur kazıyoruz. Bizim dönemimizde tiyatroda hiç kazılmamış bir alan kalmadı. Bu sezon da çalışmamızı tamamladığımızda tiyatroya bağlı bütün mekanların kazısı tamamlanmış olacak. Tiyatronun restorasyon projesi de yapıldı ve kurul tarafından onaylandı. Uygulama için bekliyoruz. Bu da yapıldıktan sonra bu tiyatronun gizli güzergahında, bütün evrelerini göstereceğiz. Ziyarete gelenler, tiyatronun özgün kullanım evresini görecekler, daha sonraki dini kullanım evrelerini görecekler, daha sonra işlikleri, kiliseleri, çini fırınlarını, İznik'in bütün tarihini burada görüp buradan ayrılacaklar. Tiyatro çevresinde tiyatroya bağlı yapılar var. Birtakım stoalar, diğer kazılardan gördüğümüz yapılar var. Tiyatronun dışında, sit alanımız içindeki alanlarda kazıya devam edeceğiz. Kamulaştırılmış bir alanımız var alanın güneybatısında. O alanda kazılara devam edeceğiz. Tiyatro ve çevresindeki bütün tiyatroyla bağlantılı yapıları da ortaya çıkaracağız ve bu alanı böylelikle bir kompleks kültür varlığı olarak kazandıracağız." Meriç, bundan sonra senelik kazı olarak çalışacaklarını, Türk Tarih Kurumu'nun (TTK) destekleriyle, 4 arkeolog, bir sanat tarihçi ve bir restoratörün görev aldığı çalışmalara ilerleyen süreçte işçilerin de dahil edileceğini sözlerine ekledi. |