İzmir'de 118 yurttaşın yaşamını yitirdiği 30 Ekim 2020 depremi sonrası 680 ağır ve 800 orta hasarlı binada süren yıkım çalışmaları İzmirlileri kanser riskiyle karşı karşıya getirdi. Yıkılan binalarda geçmişte kullanılan inşaat malzemelerinin, kanserojen etkisi nedeniyle Türkiye'de 2010 yılında üretimi ve kullanılması yasaklanan asbest mineralini barındırdığını belirten uzmanlar, yüz binlerce kişinin tehlike altında olduğunu vurguladı.
Cumhuriyet’te yer alan Anka kaynaklı habere göre; Asbest Söküm Uzmanları Derneği (ASUD) Başkanı Mehmet Şeyhmus Ensari, İzmir'de yıkım işlemlerinin yönetmeliklere uygun yapılmadığını öne sürerek Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na çağrıda bulundu.
Rüzgar ile dağılıyor Binaların yıkımı esnasında katil toz olarak bilinen asbest mineralinin yanı sıra civa, kurşun, kadmiyum ve küf mantarı gibi zararlı maddelerin de açığa çıktığını belirten Ensari şunları söyledi: "Özellikle eski binaların yapımında kullanılan birçok malzemede asbest vardır. Boyadan çatıya, parkelerden izolasyon malzemelerine kadar her kısımda asbest bulunur. Asbestli bir yeri kazımadığınız, kırıp parçalamadığınız sürece zarar vermez. Ancak yıkım sırasında asbest açığa çıkıyor. Lifler halinde toz olarak havada asılı kalıyor. Rüzgar ile birlikte bu asbest lifleri yakın çevresinde yüksek etkili olmakla birlikte her yere gidebilir. Yani sadece yıkım yapılan alanlar değil İzmir'in tüm ilçeleri bu tehlike ile karşı karşıya. Bu tehlike kentsel dönüşüm için yapılan yıkımlarda da geçerli."
“Türkiye’nin Çernobil’i olmasın” Binaların asbest envanter raporu çıkarıldıktan sonra yıkılması gerektiğini vurgulayan Ensari şöyle konuştu: "Uzmanlar, binada asbest olabilecek yerleri belirler. Alınan numuneler laboratuvara gönderilir. Raporlar çıktıktan sonra asbest söküm uzmanları koruyucu kıyafetlerle binaya girip çalışma yürütür. Sökülen asbestli kısımlar paketlenerek atık tesislerine gönderilir. Bu işin olması gereken yöntemi budur ve Avrupa ülkelerinde böyle yapılır. Ancak Türkiye'de böyle yapılmıyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile belediyeler bu konuya önem vermeli ve önlem almalı. Asbest Türkiye'nin Çernobil'i olmasın. İzmir'de bina yıkımları kontrolsüz şekilde devam ediyor. Bina yıkımı yapılırken yakında çocuklar parkta oyun oynuyor. Allah korusun bu çocuklar 25-30'lu yaşlarda kanser olabilir. İzmir'de yüz binlerce kişi kanser olabilir. Çıkan molozlar da döküm alanlarına bırakılıyor. Burada asbestin içme suyuna karışma riski bile var."
"Akciğer kanseri yapabilir” İzmir Tabip Odası Çevre Komisyonu Başkanı Dr. Ahmet Soysal ise asbestin çok yaygın bir kullanım alanı olduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı: "Hem ucuz hem çok bulunuyor. İyi bir izolasyon malzemesi, ısıya dayanıklı. Dolayısıyla inşaatlarda da sıkça kullanılmış. Bu binaların yıkımı için uyulması gereken birçok yönetmelik var. Bizde maalesef bunlara dikkat edilmiyor. Klasik bina yıkılır gibi dozerler çalışıyor. Ancak Avrupa'da durum farklı. Bina resmen bohçalanıyor. Çevre ile bağlantısı kesiliyor. Koruyucu malzemelerini giymiş işçiler solunum maskeleriyle çalışıyor. Asbestli malzemeler de özel kutularla dışarı çıkarılıyor. Bu olayı bizzat Almanya'da gördüm. Bina yıkılırken asbest lifler halinde atmosfere karışıyor. Zaman içerisinde solunum yolu hastalıkları, bronşitten akciğer kanserine kadar sorunlar yaratıyor."
“Sulama çözüm değil” ASUD İzmir gönüllüsü ve aynı zamanda iş sağlığı uzmanı Nimet Koç da tehlikenin büyüklüğünü vurguladı. İzmir'de yıkım alanında incelemelerde bulunan Nimet Koç, "Yıkım işlemini yürüten işçiler de dahil olmak üzere herkes asbest konusunda bilinçsiz. Sulama ile bu tehlikenin önüne geçemezsiniz. İzmir'in birçok noktasında yıkımlar sürüyor. Belediyeler ve bakanlıkların bu konuya acil olarak önlem alması gerek." dedi.
|