Türkiye Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler, Serbest Meslek Mensupları
ve Yöneticiler Vakfı (TOSYÖV), Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği (TOBB), KOSGEB ve İstanbul Ticaret
Odası (İTO) işbirliğiyle düzenlenen 7. KOBİ Zirvesi,
İTO Meclis Salonu'nda başladı. Zirvenin açılışında konuşan TOSYÖV Başkanı
Yalçın Sönmez, dünyada dayanıklı bir ekonomik ve sosyal yapı
oluşturmak, sürdürülebilir bir kalkınmanın koşullarını yaratmak yönünde bir
değişim yaşandığını söyledi. Sönmez, şunları kaydetti:
''Yüksek teknolojiyle üretip satan, cari açığın
sıkıntı yaratmadığı bir ekonomi hedeflenmiştir. KOBİ'lerin hedefi de bu
değişimin bir parçası olmaktır. Böylesine büyük bir değişim, kendisi de değişen
KOBİ'leri gerekli kılar. KOBİ'leri değiştirmeden ve geliştirmeden Türkiye'nin
değişimi düşünülemez.'' KOBİ'lerin yeni
pazarlarda etkinlik kazanmasının önemine işaret eden Sönmez, 2010 yılında bunun
mümkün olduğunun görüldüğünü, klasik pazarlara ihracat yüzde 10-12 artarken,
alternatif yeni pazarlara ihracatın yüzde 30 ila 300 arasında artış gösterdiğini
ifade etti. Avrasya pazarları, Çin, Hindistan, Ortadoğu, Afrika ve Güney Afrika
gibi pazarları ''fırsat kapısı'' olarak niteleyen Sönmez, ''Türkiye, KOBİ'lere
odaklanmış bir politika ile bu yeni fırsat kapısından girerek, hem Avrasya'da
yüksek teknolojiyle üretimin cazibe merkezi olur, hem de bölgesel ekonomik güç
haline gelir'' dedi. Küresel rekabetin KOBİ'ler
arasında gerçekleştiğini, girişimcilik, yenilikçilik, esneklik gibi rekabetçi
özelliklerin KOBİ'lerde yoğunlaştığını, bu nedenle bütün ülkelerin teşvik ve
destek politikalarını KOBİ'lere yönelttiğini, krizin başında kamu desteklerini
KOBİ'lere yoğunlaştıran Almanya'nın, krizden ilk çıkan AB ülkesi olduğunu
anlatan Sönmez, Türkiye'nin de bu nedenle KOBİ'leri için yeni bir strateji
oluşturması ve yeni bir KOBİ politikası oluşturması gerektiğinin altını çizdi.
Kriz sonrasında kredi piyasası genişlerken KOBİ'lerin payının da yüzde 5'lerden
yüzde 20'lerin üzerine çıktığını ifade eden Sönmez, yine de halen kısa ve orta
vadeli kredi yapısının KOBİ'lere uygun olmadığını, KOBİ'ler lehine gelişmelerin
büyük bölümünün Marmara ve Ege'de yoğunlaştığını söyledi. Sönmez, ''Türkiye'de
ilk adımı atılmış olsa bile KOBİ Borsasının oluşamadığını da eklemeliyiz. Bu
demektir ki, değişim, mali piyasalarda da bir değişimi zorunlu kılmaktadır''
diye konuştu. Bölgesel kalkınma ajanslarının
hızla özerkleştirilmesi ve bölgedeki bütün KOBİ faaliyetlerinin kalkınma
ajanslarının çatısı altında toplanması gerektiğini belirten Sönmez, böylece
bölgenin kalkınmasının yerel kaynaklara dayanacağını ve KOBİ temelli bir
stratejiye oturacağını, bölgesel planlamanın öne çıkacağını, KOBİ'lerin yerel
kaynaklara kolay erişeceklerini kaydetti. Sönmez, şöyle dedi:
''KOBİ'lerimizi dünya ekonomisinde temel
değişimin bir parçası ve etkin aktörleri olarak donatmayı başarabilirsek, her
yılbaşı oturup cari açığımızı hesaplamayacağız, sıcak para azaldıkça soğuk,
çoğaldıkça sıcak terler dökmeyeceğiz, AB'nin yavan tadıyla yetinen ve kürenin
diğer lezzetlerine uzak duran bir Türkiye olmaktan çıkacağız.''
''KOBİ'lerin halka arz maliyetlerini
karşılayacağız'' KOSGEB Başkanı
Mustafa Kaplan da istihdamın yüzde 78'inin, katma değerin yüzde
55'inin, ihracatın yüzde 59,8'inin KOBİ'ler tarafından gerçekleştirildiğine
işaret etti. ARGE, inovasyon ve endüstriyel uygulama destek programı kapsamında
iki aşamalı olarak 1 milyon liraya kadar destek verildiğini ve 5-6 ay içinde
alınan 786 başvurudan 441'inin kabul edildiğini söyleyen Kaplan, girişimcilik
destek programı ile girişimciliği geliştirme konusunda seferberlik ilan
ettiklerini ve 2010 yılında 12 bin girişimci yetiştirdiklerini anlattı. Kaplan,
tüm sivil toplum kuruluşlarına daha rekabetçi ve girişimci KOBİ'ler
oluşturulması için işbirliği çağrısında bulundu. KOSGEB hizmet merkezi sayısını
artırdıklarını ve 81 ile merkez açılması kararı aldıklarını, 2008 krizine tedbir
olarak kredi faiz destek programı başlattıklarını bildiren Kaplan, 2008-2011
döneminde 11 program ile 175 bin işletmeye yaklaşık 8,3 milyar liralık kredi
kullandırıldığını ve kredi faiz destek programlarıyla yaklaşık 3 milyar dolarlık
ihracat gerçekleştirildiğini kaydetti. Önümüzdeki dönem hedeflerine de değinen
Kaplan, destek programlarının devam edeceğini, bağımsız denetim giderlerinin
karşılanmasına yönelik yeni bir destek programı oluşturulacağını, teknoloji
geliştirme merkezleri ve ARGE inovasyon merkezlerinin sayısının artırılacağını,
KOBİ stratejisi ve eylem planının yeni politikalar dikkate alınarak revize
edileceğini, KOBİ borsalarında işlem görmek üzere halka arz edilecek KOBİ'lerin
ilk halka arzına ilişkin maliyetlerinin destekleneceğini ifade etti.
''İstihdam sorununun adı
işsizlik değil, mesleksizlik'' İTO
Başkanı Murat Yalçıntaş da üniversite, bürokrasi ve iş aleminin
biraraya gelmesinin, sorunlarını birlikte konuşarak, çözümler üretmesinin
önemine dikkati çekti. Hızlı değişimle birlikte iş yapma biçimlerinin de
değiştiğini ve KOBİ'lerin ayakta kalmaları için tek yolun değişen şartlara uyum
göstermekten geçtiğini, KOBİ'lerin en zayıf noktalarından birinin, sonraki
nesillere devir konusunda yaşandığını söyleyen Yalçıntaş, bunun da ancak
kurumsallaşmayla sağlanabileceğini ifade etti. KOBİ'lerin her ekonominin bel
kemiğini oluşturduğunu ve refahın tabana yayılmasında en önemli araç olduğunu
belirten Yalçıntaş, KOBİ'lerin sorunlarının çözümünde eğitimin önemine işaret
etti. Yalçıntaş, şöyle konuştu: ''Eğitime,
özellikle mesleki eğitime daha fazla ağırlık vermemiz lazım ve bunu yaparken,
özel sektörü, devleti ve üniversiteyi biraraya getirmeliyiz. Türkiye'deki
istihdam sorununun adı işsizlik değil, mesleksizliktir. Bu konuda atılacak
adımlar KOBİ'lerin ara eleman ihtiyacını çözecek ve yüksek katma değerli mal
üretmenin yolunu açacaktır.''
KOBİ'ler ve rekabetçi ortam
Rekabet Kurumu Başkanı Nurettin Kaldırımcı, KOBİ'ler ve
rekabetçi ortam konusuna değinirken, hukuki ortamın, işletmelerin teminatı
olduğunu söyledi. Rekabet hukukunun, üç temel esasının ''işletmelerin kendi
aralarında anlaşma yaparak rekabeti engellemelerinin'', ''hakim durumdaki
işletmelerin bu durumlarını kötüye kullanmalarının'' ve ''birleşme ve
devralmaların'' kontrol edilmesi olduğunu kaydeden Kaldırımcı, rekabet gücü ile
rekabetçi ortam arasında doğrudan ilişki olduğunu belirtti. Rekabetçi ortamın
tesis edilmesiyle işletmelerin daha sağlıklı, daha organik, sahici rekabet
gücüne sahip olabileceklerini ifade eden Kaldırımcı, ''KOBİ'ler için rekabet
hukukunun etkin olduğu bir ortam, risklerin azaldığı bir ortamdır'' dedi.
Kaldırımcı, Türkiye'de rekabet konusunda,
hukuken bir yıl önceki cironun yüzde 10'una kadar ceza verme olanağı bulunduğunu
ve Danıştay'ın kararlara genellikle onama verdiğini anlattı. Kaldırımcı,
''Teşebbüs birliklerinin, derneklerin, odaların oturup rekabet ihlali kararı
aldıklarını görüyoruz. Bunlar basına falan da yansıyor. Bu garip bir şey. Yani
bu kadar bilgilenmenin mümkün olduğu bir ortamda, rekabeti engelleyici ortak
davranışlara girilmesi, senetlerin imzalanması, hatta bunun alenen anlatılması
biraz geri kalmışlık alameti gibi kabul edilebilir'' diye
konuştu.
|