Yaz bitmek üzere, sonbaharda insanımız kışın ısınmak
için fosiller dahil çeşitli kaynaklardan çareler arayacak. Dünyamız ise giderek
ısınıyor. Bu sebeple en fazla ısınmaya sebep olan gelişmiş ülkeler, yaşadığımız
gezegeni soğutmanın telaşı içindeler.
Türkiye’de gelişmekte olan ülkeler liginden konuya müdahil olanlar arasında.
Gelişmiş ülkelerde başta karbondioksit olmak üzere dünyanın ısınmasına sebep
olan diğer gazların emisyonu düşürülecek, kontrol altına alınacak. Ülkemiz, ‘gaz
Emisyonu’nu azaltma yükümlülüğüne girmedi. Türkiye, karbon ve diğer gazların
büyümesini kontrol altına almakla ve denetlemekle sorumlu. Ancak, bu durum
başıboş davranalım, ‘Karbon Emisyonu’nun büyümesine etki edecek yerli
kaynaklardan uzaklaşıp, ithal kaynaklara yönelim anlamına gelmiyor.
Açık ifadeyle yurtdışından gaz, kömür ithal et. Yabancının gaz ve kömürünü
yak. Elin kaynaklarına para say küresel ısınmaya destek ol. Ama yerli kömürünü
kullanmada ayak sürüt. Yeni kaynaklar ve teknolojiler bulmakta adım atma. Çözüm
bu değil. Çünkü son yıllarda elektrik üretimi tamamen dışarıya endekslendi. Ya
ithal doğalgazla çalışacak santrali kuruluyor, ya da ithal kömürle üretim
yapacak termik santrallere kapı aralanıyor. Peki, kendi kaynaklarımız ne olacak?
Doğal gaz boru hattı için atılan her adım, ithal kömürün taşınması için
gemilerin kat ettiği her kilometre gaz emisyonun artmasına, küresel ısınmaya
sebep olmuyor mu?
Elin malıyla üret ve tüket
Son olarak Aksa Enerji, Antalya’da Ali Metin Kazancı Santrali’nin ikinci
etabını hizmet açtı. Aynı şekilde yani ithal kaynakla çalışan bir santralde
İskenderun’da faaliyet gösteriyor. Türkiye'nin ilk ithal kömürle çalışan termik
santrali Sugözü’ne yakın bir zaman içinde aynı bölgede bir de kardeş daha
gelecek. Diler Holding iştiraki olan Diler Elektrik Üretim AŞ, İskenderun’un
Sarıseki beldesinde Diler İskenderun Termik Santrali’ni (DİTES) kuruyor.
Kyoto Protokolü’nün Türkiye’deki adresi Çevre ve Orman Bakanlığı olduğuna
göre özellikle Bakan Veysel Eroğlu’nun fosil kaynakla çalışan santrallere rapor
verirken iki defa düşünmesi gerekir. Sadece Çevre Etki Değerlendirme (ÇED)
raporlarıyla değil, emisyon hacimleri, sera etkisi yapan gazlar ve bunların
yerli/ithal ayrımı cihetiyle de ele alınması gerekir. Çünkü Türkiye’de yerli
kaynaklar, yerli kömürler kullanılarak elektrik üretilmesi, için açılan
ihalelerden netice alınmıyor. İhaleler iptal ediliyor. Ama ithal kömürle çalışan
santralleri kuranlar için finansal analiz anlamında bir avantaj var ki, yenileri
için işadamları gayret gösteriyor.
Ancak, işin ekonomik tarafını, analizini, fizibilitesini devletin, hükümetin,
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın yapması gerekir. Şirketlerin 6 bin
kalorilik kömürü Bolivya’dan, Rusya’dan, Ukrayna’dan ithal ederek, elektrik
üretmesi bir şirketin için karlı olabilir. Fakat Türkiye için ne derece
ekonomiktir? Buna bakılması gerekir. Devlet gözüyle bakıldığında bir katma değer
üretmediğine göre ekonomik değil, istihdama katkısı yok. Ayrıca kısa süre önce
yürürlüğe giren Koyoto Protokolü, gaz emisyonunun büyümesini kontrol altına
almayı gerekli kılıyor. Herhalde ithal kömür yakarak, başkasının emisyonunu
azaltmak Türkiye’nin görevi değildir.
Çevre ve Enerji Politikaları Değişmeli
Türkiye, 26 Ağustos 2009 tarihinden itibaren resmen Kyoto Protokolü’ne taraf
olduğuna göre ‘Gaz Emisyonu’nu artıran faktörlere dikkat etmesi, yerli/yabancı
hammadde kullanımlarına bir çözüm üretmesi gerekecek. Çünkü bu protokol fosil
enerji kaynaklarının kullanımına kısıtlama getiriyor. Bu durumda ülkemizin
ekonomik faydası için, yerli kaynakların kullanımında maksimum fayda elde etmek
için yerli fosil kaynaklara daha fazla yönelmek gerekir. Aksi takdirde başka
ülkelerden fosil kaynak ithal ederek, onların gaz emisyonunu düşürme veya
büyütmeme çabalarını destek olurken, kendi kaynaklarımızı kullanamamış
olacağız.
Ayrıca Kyoto, başta petrol olmak üzere fosil enerji kaynaklarının kullanımına
ciddi anlamda kısıtlama getiriyor. Kısıtlamanın birinci derecede tarafı gelişmiş
ülkeler. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler ise küresel ısınma konusunda
teknoloji ve finansmanla desteklenecek. Dolayısıyla Türkiye gaz emisyonu için
büyüme hedefi koyarak, uygulamak zorunda.
Özellikle Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın Kyoto Protokolü
çerçevesinde Türkiye’nin enerji projelerini ve stratejilerini gözden geçirmesi
gerekecek…
|