ngiliz Charley Hill (59), dünyanın sayılı sanat dedektiflerinden. Bu konuda eşsiz bir özgeçmişi var. Çalınan eserlerden Munch’ün Çığlık’ını, Titian’ın Mısır Seyahati’ni o buldu. Hem Scotland Yard’da çalıştığı yıllarda hem de serbest çalıştığı dönemde polis teşkilatlarına yardım etti. Norveç, Almanya, İtalya ve Çek polisi ondan yardım istedi. Hill ile sanat hırsızlığını konuştuk.
Bugüne kadar yaptığınız en başarılı operasyonlar hangileri?
- İrlandalı koleksiyoncular Sir Alfred ve Lady Beit’ın evlerinden Vermeer’in "Hizmetçisiyle Mektup Yazan Hanımefendi" ve Goya’nın "Dona Antonia Zarate" isimli tabloları çalınmıştı. İngiltere’nin Longleat bölgesinde yaşayan Lord Bath’ın özel koleksiyonundan ise Titian’ın "Mısır Uçuşunda İstirahat" adlı paha biçilmez tablosu kaybolmuştu. Bu eserleri bulup sahiplerine teslim etmek benim için çok büyük başarıydı. Ama tabii bunların ötesinde dünyanın tanıyıp bildiği bir resmi, ait olduğu müzeye geri vermek ünümü artırdı. Bu yüzden 1994’te Munch’ün "Çığlık" tablosunu bulmak bütün bunların önüne geçiyor kariyerimde.
Norveç hükümeti mi sizi tuttu Çığlık’ın bulunması için?
- 1994’te Scotland Yard’da çalışan bir dedektiftim. Norveç polisi bizden yardım istedi ve ben de bu konuda uzman dedektif olarak Norveç’e gittim.
Hırsızlara kendinizi Getty Müzesi’nin temsilcisi zengin bir koleksiyoner olarak tanıtmışsınız.
- Evet. Operasyona başlamadan önce uzun saatler sanat tarihi çalıştım. O kadar ki, bana bugün sorulan her sanat sorusuna ukalaca cevap verebilirim. Çığlık operasyonu için alıcı kılığına girmenin işi çözeceğini düşündüm. Suçüstü yakalamam gerekiyordu. Resim pazarlığı için onları bir otele davet ettim. O gün içimde dolaşan adrenalin miktarını size anlatamam ama çok soğukkanlı ve suratsız bir adam olduğumu söylerler. Herhalde o sayede çaktırmadım.
Sahtekarlık daha karlı
Sanat hırsızlarını yakalarken en çok başvurulan yöntem böyle kılık değiştirmek mi?
- İşe yarıyor ama çok tehlikeli. Artık bu yöntemle çalışmıyorum. Polise bulduğum tabloların yerini söylüyorum, gerisini onlar hallediyor. Çünkü artık suçluyu tutuklama yetkim yok.
Bu kadar ünlü tabloları satabileceklerini nasıl düşünüyorlar?
- Sanat hırsızlığında asıl para, sahte eser satışından gelir. Antikanın ya da tablonun çalınıp satılmasına nadir rastlanır, çünkü kárlı değil. Çalıntı ve bilinen bir eseri paraya çevirmek zordur.
Sanat dedektiflerinin farklı bir donanımı olmalı mı? Uyuşturucu kaçakçısını yakalamak gibi bir şey mi sanat hırsızlarının peşinden koşmak?
- Her şeyden önce çok sabırlı olmalı sanat dedektifleri. İğneyle kuyu kazmaya benzer bir operasyon gerekiyor. Elbette sanat tarihini de çok iyi bilmeniz gerek. Aynı zamanda uyuşturucu kaçakçısı olan sanat hırsızlarına çok sık rastlıyoruz. Yani her zaman antenleriniz açık olmalı.
Müzelerden tablo çalan hırsızlar sanat aşıklarından mı çıkar?
- Filmlerin etkisinde kalmış olmalısınız. Sanat hırsızlarının ortak özelliği para sevgisi. Latince deyimi hatırlayın: Radix malorum est cupiditas (Para bütün kötülüklerin anasıdır). Sanat hırsızının sanatı sevmesi gerekmez. Motivasyonları paradır. En büyük sanat hırsızlarından bazıları sanatı çok severdi ama bir kısmı da gerçekten nefret ederdi.
Sanat hırsızları neden ciddiye alınmaz, sempatik oldukları düşünülür?
- En berbatı polisin de böyle düşünmesi. Polis sanatla ilgili suçları çözemeyeceğini sanıyor. Çünkü sanatın önemini, korunması gerektiğini anlamıyorlar. Evlerinden milyonlarca pound değerindeki tablosu çalınan lordlar ve lady’lerle empati kuramıyorlar. Onları kurban olarak göremiyorlar. Bir de tabii sanat hırsızlığı roman ve filmlere konu olmuş bir eğlencelik olarak görülür. Jules Verne’nin Kaptan Nemo’su ya da Ian Flemming’in Dr. No’su bu tür karakterlerdendi. Bunlar insanlara sempatik geliyor, sanat hırsızlığı ciddiye alınmayacak bir suçmuş gibi gösteriliyor. Halbuki sanat hırsızları hiç de sanıldığı gibi sempatik değil, bugüne kadar bir tane bile Kaptan Nemo benzeri hırsızla tanışmadım.
Kendi kurallarımla çalışırım
Munch’ün Çığlık tablosu 2004’te tekrar çalınınca ne hissettiniz?
- Açıkçası, Çığlık ve Madonna adlı tabloların çalınmasının, başka bir suçu örtbas etmek, ilgiyi başka yöne çekmek için tasarlandığı kanısındayım. Yakalanan üç kişinin hiç konuşmaması haklılığımı kanıtlıyor. Bu işin içinden başka bir şey çıkacak, eminim.
Siz şu anda serbest dedektiflik yapıyorsunuz. Bizim Uşak Müzesi’nden Karun Hazinesi’nin en önemli parçası Kanatlı Denizatı Broşu çalındı. Gelip bulur musunuz?
- Eğer Türk hükümeti yardım isterse seve seve gelirim. Bu tür eski parçalarla ilgili deneyimim, bulmak için gereken sabrım var. Yalnız şunu da söylemek isterim: Sevmeyen bazı meslektaşlarım bana "Freelance Komançi" der. Aslında genel mantık ve hukuk kuralları içinde çalışırım. Ama gelenekselin dışında yöntemler de kullandığım olur, herhalde o yüzden. Bilginiz olsun diye söylüyorum.
Beni Peter Sellers yapmayın lütfen!
Charley Hill’den fotoğrafını göndermesini istediğimde şöyle bir cevap geldi: "Bunu istemenden çok korkuyordum. İşim gereği yüzümün gazetelerde çıkmasından hoşlanmıyorum. Bu benim hayatımı çok zorlaştırır. Geçtiğimiz günlerde Sunday Times bir röportaj yaptı, fotoğrafımın çekilmesini istemeyince yayınlamaktan vazgeçti. Umarım editörlerin bu Murdoch’çular (Gazetenin sahibi olan medya patronu Rupert Murdoch’tan bahsediyor) gibi değildir." Yazıyı yayınlayacağımızı, fotoğraf yerine de bir dedektif illüstrasyonu kullanacağımızı söyledim. Buna cevabı şöyle oldu: "Sevgili Ezgi, anlayışınız için ne kadar teşekkür etsem azdır, fakat senden son bir ricam olacak: Beni Peter Sellers’ın Dedektif Clouseau karakterine benzetmeyin lütfen? Bu benim sinirimi bozar. Geçen yıl İngiltere’de yayınlanan bir TV dizisi vardı, oradaki Dedektif Morse gibi olabilir mesela. Ne dersin, olur mu?"
Biz de Hill’in isteğine uyuyoruz.
|