İstanbul’da insan hayatını tehdit eden ve yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen inşaat odaklı politikasının en çarpıcı etkisini, Cebeci Mahallesi’ndeki taş ocaklarının yanında hayatlarını devam ettirmeye çalışan İstanbullular yaşıyor. Birgün'den Fatih Kıyman'ın haberine göre, İstanbul mıcırının yüzde 90’ı burada bulunan taş ocaklarından çıkarılıyor. Çalışmalar, Sultangazi, Esentepe ve Cebeci mahallelerinde kabul edilemez boyutlara ulaşmış durumda. Yaz aylarıyla beraber yağışın da azalmasıyla taş ocağı sebebiyle yaşanan toz problemi insanların sağlığını tehdit ediyor.
Ocakları mahalleden yalnızca bir yol ayırıyor. Maden işletmeleri, mevzuata aykırı koşullardan ötürü geçmişte zaman zaman mühürlendiyse de, hazırlanan raporlara rağmen göstermelik iyileştirilmelerden sonra ocak tekrar faaliyete geçirildi.
Gerekli önlemler alınmadığı takdirde taş ocağından yayılan tozun solunması; amfizem, KOAH, bronşit ve diğer birçok ölümcül hastalığa sebep olabiliyor. Toza maruz kalmanın ciğerlere verdiği zarar ilaç tedavisiyle de geri döndürülemiyor.
Mahalle sakinlerinden Ruhi Kara, taş ocaklarına karşı hukuki mücadeleleri çerçevesinde mahalle sakinlerini sağlık taramasından geçirdiklerini belirterek “Çoğu insan muayene olduğunda doktorlar ‘sen taşocağında mı çalışıyorsun?’ diye soruyor” dedi.
Kara, birçok yurttaşın böbreğinde taş olduğunu, astım ve akciğer yetmezliğinin bölgede yaygın hastalık olduğunu da ifade ederek, “Elimizde raporlar var. Bunların hepsini dava dosyasına koyacağız” dedi. Kara, 2 sene önce 3 yaşında bir çocuğun solunum problemi nedeniyle hayatını kaybettiğini de ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü: ”Belediye, koşulların iyileştirilmesine ön ayak olmaktansa ‘topu valiliğe atıyor,’ ‘yazı gönderdik’ diyor ve çeşitli oyalama taktikleriyle mevcut durumu devam ettiriyor”.
Mesut Erkan, hazırlanan raporların yürürlüğe konmamasından sonra yaşanan süreci şöyle anlatıyor: “Devlet raporlarda verilen süre tamamlandığında denetime gitse, faaliyeti durdurmak zorunda kalacaktı. Dolayısıyla gitmemeyi tercih etti. Neticede buradaki agreganın en büyük alıcılarından biri de devletin ‘İsfalt’ firmasıdır. Orada şu an madencilik bilimine aykırı çalışmalar yapılıyor. Burada en büyük sorumluluk MİGEM’e ait, uygulanabilir projelerle ve yönetmeliklerle koşulların iyileşmesini sağlaması gerek. Sorunların önüne geçecek bilimsel çözümler varken şirketler ‘kara düzen’ çalışarak, ‘zaten bizi kapatamazlar, kapatamıyorlar’ mantığından yola çıkarak süreci devam ettiriyor.”
|