
İstanbul Ayağımızın Altından Kayıyor!

Türkiye Özellikle Altyapı...

3. Havalimanına Kara Operasyonu!

Kanal İstanbul Geçtiği Bölgeleri...

Türkiye Havalandı

Köylere ‘Havalimanı’ Piyangosu

Dev İhale Sonuçlandı!

Çevre Mühendislerinden 3....

3. Köprü Havadan İşte Böyle...

İnşaatta Beklenti Çift Haneli

İstanbul'a 3. Havaalanına...

Kanal İstanbul'un Hafriyatı...
İstanbul'da Hiçbir Şey Eskisi gibi Olmayacak
3. Havalimanı'nın Çevre Etki Değerlendirme raporu ışığında şunu söyleyebiliriz: Orman ve su ekosisteminde geri dönüşü olmayan bir tahribat yaşanacak!

Bahçeşehir Üniversitesi'nden Yard. Doç. Dr. Çağlar Yurtseven, Radikal İki için İstanbul'un kuzeyine yapılması planlanan 3. havalimanı projesini yazdı. Geçtiğimiz günlerde açıklanan 3. Havalimanı’nın Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) raporunun yoğun gündemde yeterince yer bulamadığını kaydeden Yurtseven, oysa havalimanının, kamuoyunun ikna edildiği üzere çoklukla eski maden ocakları arazisine değil, ormana yapılacağının söz konusu raporla ortaya çıktığını yazdı. Havalimanı projesinin tablonun küçük bir parçasına karşılık geldiğine dikkat çeken Yurtseven, İstanbul’un tarihten bu yana orman ve su varlığıyla 'dokunulmaz' arazileri olan kuzey tabiat varlıklarının, 3. Köprü ve Kuzey Marmara Otoyolu’nu da kapsayan projeler bütünüyle ortadan kaldırılacağına dikkat çekti.
Daha acısı havalimanı, tablonun yalnızca küçük bir parçası. İstanbul’un tarihten bu yana orman ve su varlığıyla “dokunulmaz” arazileri olan kuzey tabiat varlıklarının, 3. Köprü ve Kuzey Marmara Otoyolu’nu da kapsayan projeler bütünüyle ortadan kaldırılması kararlaştırıldı. Medeniyet tarihi gösteriyor ki, yolun gittiği yere yerleşim de gider, yeni otoyolun ve köprünün güzergâhında yerleşimin başlaması da kaçınılmaz. Bu, ülkemizde “çevre yolu” olarak yapılan karayollarının bir süre sonra “şehir içi” yola dönmesinden de, köprü ve otoyol güzergâhında şu an sit alanı olan ve normal koşullarda hiçbir inşaatın yapılamayacağı arazilerin fiyatlarındaki olağanüstü artıştan da belli. Tahribat için yalnız yukarıda sayılan projeler bile yeterliyken bir de yeni yerleşim yerlerinin kurulması da kısa vadede ortaya çıkacak. Tahribatın tam boyutları hakkında öngörümüz de olamayacak, çünkü Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, üçüncü köprüyü ÇED’den muaf tutacak bir yönetmelik çıkardı! Üstelik bu projeler pek yasal da görünmüyor. Öyle ki 1995’te temeli atılan, 1998’de kapsamı genişletilen yasal düzenlemelerle, projelerin gerçekleştirileceği Sarıyer ve Beykoz doğal sit alanı ilan edilmişti. 21 Mayıs 1998 tarihli TBMM tutanaklarına beraber göz atalım: “...korunması gerekli doğal zenginlikleri içeren (Sarıyer ve Beykoz’u), tahribatın daha fazla sürmemesi ve bölgenin doğal ve kültürel değerlerinin korunarak gelecek kuşaklara aktarılması için ... ‘doğal sit’ olarak tespit, tescil ve ilan etmektedir... Bu kararla birlikte bölgede bundan böyle hiçbir ağacın kesilemeyeceği, kıyı dolgusu, hafriyat, (inşaat), düzenleme vb. uygulamaların yapılamayacağı ve bölgenin doğal dokusu ile tescilli ya da henüz tescili yapılmamış kültür varlığı niteliğindeki yapı ve tesislerin ... kurulumuz izni olmadan yıkılamayacağı ve onarılamayacağı koşulunun da ilgili kurumlara bildirilmesi...” |