b>17 Ağustos 1999'da meydana gelen ve binlerce kişinin hayatına mal olan Gölcük merkezli 7.4 büyüklüğündeki deprem, 30 yıl içinde İstanbul'u vuracak asıl büyük depremin de habercisiydi. Marmara Depremi'nde İstanbul'da 454 kişi yaşamını yitirmiş, 18 bin 162 konut oturulamayacak hale gelmişti.
Sadece deprem olduğunda hatırlanan "risk altında yaşadığımız" gerçeğini unutturmamak için Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı'nın mikrobölgeleme çalışmasına göre, "acil öncelikli" 10 ilçe arasında yer alan Avcılar, Küçükçekmece, Bakırköy, Bahçelievler, Zeytinburnu ve Eminönü'nde yapılan çalışmaları masaya yatırdık. Çıkan sonuç hiç de iç açıcı değil. Kentin acil önlem alınması gereken ilçelerinde binaların depreme karşı güçlendirilmesi için yapılan çalışmaların bir kısmı kaynak sıkıntısı nedeni ile durmuş, bir kısmı ise "mevzuat hazretlerine" takılmış.
Avcılar depremi unuttu
İstanbul'da 17 Ağustos 1999 Marmara depreminde en ağır hasarı alan ilçe Avcılar , aradan 7 yılı aşkın süre geçmesine karşın hâlâ olası bir depreme hazır değil. İlçede mahkemelik olduğu için 4 ağır hasarlı bina hâlâ yıkılamadı. 1999 depreminde hasar görmeyen binaların durumunu tespit etmek için belediyenin kurduğu laboratuvara başvuranların sayısı ise 140'ta kaldı.
Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı (JICA) ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin ortaklaşa yürüttüğü "Mikro Bölgeleme ve Deprem Risk Analizi" sonuçlarından yola çıkılarak hazırlanan İstanbul Deprem Master Planı'nda tespit edilen riskli ilçelerin başında Avcılar geliyor. 273 kişinin yaşamını yitirdiği Avcılar ilçesinde deprem anında 27 bina yıkıldı. 801 bina az hasarlı, 497 bina orta hasarlı, 87 bina da ağır hasarlı olarak tespit edildi. Ağır hasarlı binaların 55 tanesi yıkıldı, bu durumdaki 4 binanın yargı süreci ise hâlâ sürüyor.
'Yıkım için dava sonucu beklenmemeli'
Avcılar Belediye Başkanı Mustafa Değirmenci, 17 Ağustos 1999 depreminden sonra binalarının ağır hasarlı raporu almasına bazı mülk sahiplerinin itiraz ettiğini anımsatarak "Mahkemede bilirkişilerin verdiği raporlarla bazılarını orta hasarlı binaya çevirdiler. Çok kötü bir örnek yaşadık 2003'te. 17 Ağustos'ta E-5 üzerinde bir bina ağır hasar görmüş ve bu yönde rapor almıştı. Yurttaşlar YTÜ'deki öğretim üyelerini bilirkişi olarak almışlar ve o binanın güçlendirileceği ile ilgili bir rapor almışlardı. Aradan 3 yıl geçtikten sonra bina kendisi yıkıldı. Mahkeme kararları çok gecikiyor. Hükümetin bununla ilgili önlem alması gerekiyor" dedi.
Mahkemesi devam eden binalardan biri hariç hepsinin boş olduğunu anlatan Değirmenci, "Gümüşpala Mahallesi'ndeki bu binada insanlar yaşamaya devam ediyor. Vatandaşlar depremden sonra binalarını güçlendirmişler, ellerinde raporlar var. Ama zamanında itiraz etmedikleri için bu bina hâlâ ağır hasarlı olarak görünüyor. Yasal olarak yıkılması gerekiyor, ama işlevsel olarak o binada güçlendirme çalışması yapılmış durumda. Güçlendirme çalışmalarını bildirmedikleri için bina hakkında hâlâ yıkım kararı var. Bu da ilginç bir örnek" diye konuştu.
Değirmenci, deprem sonrasında orta ve ağır hasarlı raporu alıp da güçlendirilmeyen binaların 1.1.2007'den itibaren ağır hasarlı konumuna girdiğini anlatarak Bayındırlık ve İskân Bakanlığı'nın afete maruz kalan binalara ilişkin davaların sonuçlanmasını beklemeden yıkım kararı alabilmesi gerektiğini söyledi. Avcılar'da toplam 23 bin 400 bina bulunduğunu belirten Değirmenci, "Depremin olduğu tarihte 16 bin 700 bina vardı. İçlerinde kamu binalarının da bulunduğu orta hasarlı binaların hepsi güçlendirilerek depreme hazır hale getirildi" dedi. Avcılar'daki tüm binaların kontrolü ve güçlendirilmesi için bir laboratuvar kurduklarını anlatan Değirmenci, "Yurttaşların taleplerini alıp cüzi miktarlar karşılığı binaların kontrollerinin yapılmasını istedik. Ama ne yazık ki başvuran vatandaş sayısı 140'ta kaldı. Bunlarda yaptığımız incelemelerde genel tablo iyiydi. Birkaç tane güçlendirilmesi gereken bina tespit ettik sadece " diye konuştu. Değirmenci, depremin hemen ardından dönemin Milli Eğitim Bakanı, İstanbul Valisi ve İl Milli Eğitim Müdürü ile birlikte ilçedeki okulların tek tek elden geçirildiğini, güçlendirme çalışmaları yapıldığını, ağır hasarlı olanların da yıkıldığını söyledi.
'DASK zorunlu olsun'
Mustafa Değirmenci, depreme hazırlık çalışmalarıyla ilgili önerilerini de şöyle anlattı: "Bizim orta hasarlı binalar için güçlendirme projelerimiz var. Hazırladığımız projelerde metrekare birim fiyatı 50-55 dolar olarak çıktı karşımıza. Örneğin 100 metrekarelik bir binanın güçlendirilmesi için 5 bin 500 dolar gerekiyor. Dünya Bankası kredisi ya da kendi ulusal bankalarımızın 15 yıllık kredileri alındığında, dağıtıldığında yurttaş bunu aylık olarak dolar bazında ödese, ayda 25-30 dolara binasını güçlendirebilir. Örneğin, arabanızda trafik sigortasını yapma zorunluluğunuz var. Kaza durumunda sizin sigortanız karşı tarafa verdiğiniz zararı tazmin eder. Ama kendi zararınız için de kasko sigortası yaptırıyorsunuz. DASK da trafik sigortası gibi zorunlu olsun. Ama kasko gibi bir sigortası da olsun binanın. Siz binanızı güçlendirmişsiniz ve kasko sigortasını yapmışsınız. Böylelikle, bina olası bir depremde hasar görse dahi ne devletin ne vatandaşın üzerine yük olur. Sigorta birliği tüm bunları karşılayacak. Konu bu kadar basit, ama 1999'dan beri bunu yapmayı beceremedik.
'Yasalar elimizi kolumuzu bağlıyor'
TBMM gündeminde Kentsel Dönüşüm Yasası da daha olgunlaşmamış. Faydaları da eksileri de var yasanın. Kentsel dönüşümün dışında kalan olası bir depreme hazır olmayan binaları ne yapacağız? Bu binalar için adım attık, ama yasalar yüzünden elimiz kolumuz bağlı."
Konut değil tabut...
Bimtaş AŞ ve ODTÜ işbirliği ile Küçükçekmece'deki 46 bin binanın ön tespiti yapıldı. Önümüzdeki günlerde tamamlanacak tespit çalışmalarının ilk sonuçlarına göre binaların yüzde 30'u risk altında.
Olası Marmara depreminin getirdiği tehdit karşısında hazırlanan JICA çalışması ve İstanbul Deprem Master Planı çerçevesinde yapılan değerlendirmelere göre Küçükçekmece, "riskli veya potansiyeli yüksek alanlar" olarak tanımlanıyor. Bimtaş AŞ ve ODTÜ işbirliği ile ilçedeki 46 bin binanın ön tespiti yapıldı. Önümüzdeki günlerde tamamlanacak tespit çalışmalarının ilk sonuçlarına göre binaların yüzde 30'u risk altında.
Küçükçekmece Belediye Başkanı Aziz Yeniay , ilçenin yüzde 80-90'lık bölümünün depremsellik açısından yerleşime uygun alanlar olduğuna, ancak yapılar incelediğinde büyük bir risk ile karşılaşıldığına dikkat çekti. Küçükçekmece'de 46 bin apartman yani 220 bin konut bulunduğunu ve 800 bin kişi yaşadığını anlatan Yeniay, "Bu kadar büyük bir ilçede 1-2 yılda sonuca gitmemiz mümkün değil. Ancak 10-15 yıllık hedef koyarak dönüştürme şansına sahipsiniz. Şu an bunu yapıyoruz. İBB'den Bimtaş AŞ kanalı ile ilçemizdeki binaların tek tek tespitini yaptık. Ön tespiti 8 ayda tamamladık. 3-4 aylık bir çalışma daha yapacağız" dedi.
Yeniay, ilk etapta risk gruplarının belirlendiğini ve elde edilen ilk verilere göre sonuçların pek de iç açıcı olmadığını söyledi. Yeniay, "Kimseyi tedirgin etmek istemiyoruz ama kimse çok da rahat etmemeli. Şu an yaşadığımız konutların önemli bir kısmının tabutlarımız olduğunun farkında değiliz. Vatandaşların bilinçlenmesi, duyarlı hale gelmesi ve uygulama metotlarının da kabul edilebilir olması gerekiyor. Şu anki yasal düzenlemeler, kaçak yapılar ve riskli binalarla mücadele konusunda yetersiz" diye konuştu.
Aziz Yeniay, "Rahat olmamamız gerekecek kadar riskli bir yapı stoku var. Ön tespit çalışmalarına göre yüzde 30'lara varan riskli yapılarla karşı karşıyayız. Bu yüksek bir rakam. 46 bin apartmanın yüzde 30'u 13 bin 800 bina yapar. Bu yaklaşık 56 bin konut, 274 bin insan demek. Yani yaklaşık 300 bin nüfus büyük risk altında yaşıyor. Bundan sonraki aşamalarda yüzde 30'lar belki yüzde 15'lere, 10'lara düşecek. Ama yüzde 10 bile olsa bu 100 bin üzerinde nüfusu kapsar" dedi.
Riskli bölgeler
Yeniay, ilçede jeolojik açıdan denize yakın yerlerin, dere yatakları ve eğimi yüzde 10-15 üzerinde olan bölgelerin yapılaşmaya uygun olmadığını söyledi. Yeniay, "Marmara Denizi'ne kıyısı olan bölgemizdeki binalar, Küçükçekmece Gölü kıyısındaki çok katlı yapılar, Ayamama Deresi'nin yakınındaki düzlükler alüvyonlu bölgeler olduğu için buradaki yüksek katlı binalar risk grubunda. Sefaköy çukuru dediğimiz TEM Otoyolu ile Basın Ekspres yolu arasındaki kesimde yüksek katlı binalar var, onlar da riskli" dedi.
Fay hattına gözlem istasyonu
İTÜ ve İtalya Deniz Jeoloji Enstitüsü işbirliği ile Marmara Denizi'ne gözlem istasyonu kuruluyor. Birkaç ay içinde çalışmalarına başlanacak olan istasyonda deprem belirtisi olabilecek metan gazı çıkışı gibi değişik parametreler yakın takibe alınacak.
İTÜ Maden Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Namık Çağatay, Doğu Akdeniz Göl ve Deniz Araştırmaları Merkezi (EMCOL) Projesi için Mayıs 2005'te çalışmalara başladıklarını anlatarak Avrupa Birliği'nin 3 yıl destekleyeceği bu çalışmaya yaklaşık 1 milyon Avro ayırdığını söyledi. EMCOL'ün koordinatörlüğünü yürüten Prof. Çağatay, bu proje ile yıllardır araştırma ekipmanları konusunda çekilen sıkıntının da sona ereceğini belirtti.
Bilgi ağı kurulacak
Arazide kullanılacak aletleri aldıklarını ve laboratuvarın da büyük oranda hazır olduğunu anlatan Çağatay, "EMCOL'ün altyapısını oluşturunca, bu olanakları kullanarak Marmara Denizi'ne gözlem istasyonu kuracağız" dedi.
İtalyanların bu konuda çok deneyimli olduğunu belirten Çağatay, dünyanın birçok yerinde kurulmuş istasyonlar arasında bir bilgi ağı da kurulacağını dile getirdi.
Çağatay, istasyonun Kuzey Anadolu Fay Hattı'nın üzerine, İzmit Körfezi'nin doğusuna 1999 depreminde oluşan kırığın bittiği ve olası bir depremin başlayacağı noktada 200-250 metre derinlikte kurulacağını kaydetti.
Çağatay şöyle devam etti: "İstasyonda sismik etkinlikler ile gaz çıkışları ilişkisi, deniz tabanındaki değişiklikler takibe alınacak. İstasyon, valilikten gerekli desteği alırsak 6-7 ay içinde kurulacak. Depremi önceden tespit etmek mümkün değil ama araştırma konusu. Gaz çıkışları depremin öncü habercisi olabilir mi, diye bakacağız. Mümkün olduğu kadar çok parametreye bakarak deprem belirtilerini izleyeceğiz."
|